“Milli Mücadele’nin İlk Adımı: 19 Mayıs 1919 ve Önemi” Anlatıldı
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürlüğü, Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı ve Tarih Kulübü tarafından AKÜ’nün kuruluşunun 30. yıl etkinlikleri kapsamında “Milli Mücadele’nin İlk Adımı: 19 Mayıs 1919 ve Önemi” konulu panel düzenlendi.
Abdullah Kaptan konferans salonunda düzenlenen panelin moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in yaptı. Panelde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş ile AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı Öğr. Gör. Dr. Talat Koçak konuşmacı olarak yer aldı.
AKÜ Tarih Kulübü Başkanı Nazım Gümüş’ün kulüp çalışmaları hakkında bilgi vermesinin ardından AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin, 19 Mayıs 1919’un 103. yıl dönümü ve Milli Mücadelenin ilk adımı olmasından dolayı anlamı ve önemi üzerine bir panel gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Panelde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş “19 Mayıs 1919’a Giden Süreç” konulu sunumunu gerçekleştirdi. Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmasından sonra Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkma sürecinin başladığını kaydeden Altıntaş, “1918 yılında Osmanlı ateşkes imzalamak için arayışlar yapmaya başlamıştı. Rauf Bey’in başkanlığında Mondros’ta bir mütareke imzalandı. Bu mütarekenin 7. ve 24. maddesi ağır şartlar içeriyordu. Mütareke çok ağır şartlar içeriyordu ama şartlar gereği imzalanmak zorunda kaldı. Ekim sonları itibariyle bakıldığında Filistin-Suriye cephesi çökmüştü. Mustafa Kemal 7. Ordu Komutanıydı. 7. Ordu, Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına bağlıydı” diye konuştu.
“İstanbul’da ortam çok iç karartıcıdır”
Mustafa Kemal’in Hatay-Antakya bölgesini teslim etmediği için Ahmet İzzet Paşa tarafından görevden alındığını ifade eden Altıntaş, Mustafa Kemal’in İstanbul’a geliş sürecini ve faaliyetlerini şöyle anlattı:
“Ahmet İzzet Paşa 7. Ordu ve Yıldırım Orduları Komutanlığını lağvediyor. Bunun üzerine Mustafa Kemal trenle Adana’dan İstanbul’a hareket ediyor. Mustafa Kemal’in İstanbul’a geldiği an İstanbul, fiilen işgal edilmişti. Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiğinde hemen karşıya geçemiyor. Çelik Ormanı dedikleri İtilaf Devletlerinin donanmasının İstanbul Boğazına yerleşmesini bekliyor. Cevat Abbas ile Mustafa Kemal Haydarpaşa Garında bekliyor. Kendini karşılamaya gelen Rasim Ferit Talay ile görüşüyor. Ortam tabi çok iç karartıcıdır. Mustafa Kemal böyle bir tablo ile karşılaşacağını hiç ummamıştır. İtilaf Devletleri donanması yerleştikten sonra Kartal istimbotu ile Mustafa Kemal, Cevat Abbas ve Rasim Ferit Talay İtilaf Devletleri donanmasının arasından boğazdan geçmeye çalışıyorlar. Orada Mustafa Kemal ümitsizlik içinde olan arkadaşlarını teselli edici mahiyette ‘geldikleri gibi giderler’ sözünü söylüyor. Cevat Abbas da ‘Paşam inşallah bunların gönderilmesi size nasip olacak’ diyor. Mustafa Kemal, İstanbul’a geldikten sonra annesinin yanına gidiyor. Daha sonra eski sadrazam Ahmet İzzet Paşa ile görüşüyor. Mustafa Kemal görüşmesinde Ahmet İzzet Paşa’nın kabineyi kurmasını, Tevfik Paşa’nın ise güvenoyu almamasını görüşecekti. Tevfik Paşa bir şekilde güvenoyu alarak kabineyi kurdu. Mustafa Kemal’in düşüncesine göre Ahmet İzzet Paşa kabinesi tekrar kurulduğunda Harbiye Nazırı olarak Milli Mücadeleyi İstanbul’da başlatmayı hedefliyordu. Ancak bu siyasi hedefi başarıya ulaşamamıştır. Mustafa Kemal, İstanbul’da Ali Fethi Okyar ve Rasim Ferit Talay ile beraber Minber gazetesini çıkaracaktır. Aynı zamanda Sultan Vahdettin ile 3-4 defa görüşmesi söz konusudur. Yakın arkadaşları olan Ali Fuat, Kazım Karabekir, İsmet Paşa, Ali Fethi Okyar gibi kişilerle görüşecektir. Burada Mustafa Kemal’in yapmaya çalıştığı şey; İstanbul’da siyasi olarak ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı son olarak silahlı mücadeleye girişilmesi gerektiği düşüncesini ortaya koymaya çalışmaktır. Dolayısıyla Mustafa Kemal buradaki çalışmalarında, İstanbul’da her şeyin yapıldığını, yapılacak bir şeyin kalmadığını, son çarenin Anadolu’ya geçilmesi gerçeğinin herkes tarafından kabul edilmesini sağlamaya çalışmıştır. Mustafa Kemal bütün çareleri aradıktan sonra Anadolu’ya geçilmesi gerektiğini görmüştür.”
“Milli benlik ve şuura sahip gençler yetişmeli”
AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı Öğr. Gör. Dr. Talat Koçak ise “Atatürk ve Gençlik” sunumunu yaptı. Milli benliğe ve şuuruna sahip gençler olarak her noktada yetişmenin önemli olduğunu vurgulayan Koçak, “Mustafa Kemal Atatürk, gençlere verdiği önemi ‘Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. Tahsili ve hududu ne olursa olsun en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istiklaline kendi belliğine milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir’ cümleleri ile açıklamıştır. Bu milletin başından düşman eksik olmaz. Yunanistan’ın nüfusu 12-13 milyon halen İstanbul’u başkent yapıp Afyonkarahisar, Ege Bölgesinin tamamını ülkesine katma gayesindeler. Milli benliğimize, şuurumuza sahip gençler olarak her noktada yetişmeniz her şeyden çok önemlidir” dedi.
Panel, soru cevabın ardından sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.