Halil Şahin

Halil Şahin

YÜKSEK YARGI ÖRNEKTİR

Bush’lu Emperyalist ABD yönetiminin Ankara’ya el koyma kararlılığına koşut, Türkiye idaresine yerleştirilenlerin 5 Kasım 2007 buluşmasıyla düğmeye basıldığını, Fehmi Koru 28 Ocak 2008 günü Kanal 7’de ve 1 Şubat 2008 günü Yeni Şafak’ta açıklamıştı. ABD yetkilileri de aylarca, tüm Dünya’nın gözü önünde, Türkiye Eş Başkanlığı’na; “Ergenekon Operasyonu’nu kararlılıkla sonuna değin götürün” emirnameleri iletiyordu. 13 Mart 2008 günlü Zaman Gazetesi’nden öğrendiğimize göre; Hollandalı Hıristiyan Milletvekili Ria Oomen-Ruijten’e hazırlatılan ve kabul edilen Avrupa Parlamentosu raporunda da “Ergenekon Operasyonu’nu kararlılıkla sonuna dek götürün” talimatı yer aldı. Bu kararın aynı zamanda, Türkiye’nin bölünmesine ve Atatürk Devrimi’nin tasfiyesine yönelik, 22 Mayıs 2008 günlü gazetelerde de ifşa edilen maddeler içermesi ilginç değil mi? Elbette Ergenekon denilen belirsizliğin, bu eylemlerin sonucu başlaması bir tesadüf olamazdı. Çünkü burada görülen ve Türk Ulusu tarafından üzüntüyle izlenen; emperyalist devletlerin Türkiye’nin ulusal direncini kırmak için yürüttüğü yıkıcı, yakıcı ve bölücü bir faaliyetti. Herkes de bilir ki, bu ola gelenleri tarih böyle yazacaktır. Suçlayanların Washington ve Bürüksel’de oturmakta olduğu açıkça görülmektedir. Yurtseverler ilk kez yabancı devlet makamlarının açık karar ve emirleriyle tutuklanmışlardır. Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz ve Fransız işgalinden bu yana, bu ilk kez oluyordu. 1971 ve 1981 yıllarında Türkiye’de uygulanan Turuncu Devrim darbelerinde dahi görülmeyen faşizanlıklar sergileniyordu. Yargıtay Eski Başkanı Bir Bilen Bayan, Erzurum’lardan saptamasını duyuruyordu:

“Yargı siyasallaşmıştır.”

Bu sözünün, yargının bir siyasi partiye yakınlaşması anlamında olmadığını ifade ederken; acaba, Kemalist Türkiye Cumhuriyeti Yargısı’nın Emperyalist ABD Yönetim erkine dayandığından mı söz ediyordu? Emperyalist ABD ve AB ile çıkarlarını yayılmacıların emelleriyle birleştirmiş olanların; Ergenekon operasyonu’nu Atatürk Devrimlerini yıkmak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tasfiye etmek ve Devletimizi tüm milletiyle birlikte ABD Haçlı stratejisi kapsamında komşularının üzerine sürmek için kullanma gayreti içinde oldukları zaten açıkça görülüyordu. O’nun sözleri bunu kafalara bir kez daha nakşetti. Türk Ordusu’nun milletin gözünden düşürülmesi, savaş yeteneğinin zayıflatılması, teröre karşı mücadele azminin kırılması ve İP gibi yurtseverliğin kalesi olan siyasal güçlerin etkisizleştirilmesi gibisinden somut uygulamalar ortadadır. Cumhuriyeti yıkma faaliyetinin odağı haline geldikleri Anayasa Mahkemesi gündeminde bulunanlarca ‘millicilik’ terör kapsamı içine alınırken, PKK ise sözde yasal partileri aracılığıyla TBMM’de mevzilendirilmiş değil mi? Bölücü terör örgütüyle her cephede milletin gözleri önünde açıkça iş birliği yapanlar, bunların yöneticileriyle Çankaya’da görüşmeler yapanlar, yurtseverliği terörle suçladılar ve yıllarca hapislerde suçsuz yere yatırdılar. Bazıları da yoksunluklar içinde ölüme terk edildiler. Bu gün; Anayasa Mahkemesiyle, Yargıtayıyla, Danıştayıyla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısıyla Türk Adliyesi, ABD ve ABden gelen baskılara göğüs gerdiğini bildirilerle duyurmakta ve bağımsız Türk yargısını uygulama kararlığını göstermektedirler. Yüksek yargı; salt Türkiyede değil, tüm Dünya Adalet mekanizmalarına örnektir. Şu yaşadığınız son on yılda anlaşılmıştır ki; Türk Ulusunun Türk yurdundaki egemenliği de Türk yargısının bağımsızlığı ve onurluluğuyla olanaklı değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi