Yazım Kılavuzu’nun baş döndürücü değişimi

Yazım Kılavuzu’nun baş döndürücü değişimi

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Türkçe Topluluğu tarafından 25 Mart 2015 tarihinde düzenlenen “Yazım Kılavuzu Vademecum Olabilir mi?” konulu konferansta konuşan AKÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Elemanı Arş. Grv. Erhan Akdağ, Türk Dil Kurumu tarafından farklı yıllarda yayınlanan yazım kılavuzlarında yer alan aynı kelimelerin farklı yazımları ve neden olduğu sıkıntılara ilişkin bilgiler verdi. “Vademecum”un, gerekli bilgileri ansiklopedik olarak yazan el kitabı, küçük başvuru kitabı olduğunu ifade eden Akdağ, “Örneğin ekşi sözlükte Vademecum’un tanımı ile ilgili olarak ‘Her yıl yeni çıkan ilaçlar eklenerek, piyasadan çekilen ilaçlar çıkarılarak yenisi basılır, ancak o kadar hızlı ilerler ki ilaç sektörü yıl ortasına geldiğinizde ihtiyacınızı karşılamaz hâle gelmiştir bile. Aynı zamanda kısaca ilaçların yan etkilerinden, ilaç etkileşimlerinden kısa bilgiler verilir. Doktorlar bu kadar çok bilgiyi hele de durmadan güncelleniyorsa ezberinde tutamayacaklarından daima ellerinin altında bir tane tercihen en yenisinden bulundurmak isterler’ tanımı mevcuttur” dedi. Akdağ, bu nedenle doktorların kullandığı bu kılavuzun her sene güncellenerek yeni baskısının yapıldığını ifade etti. Yazım kılavuzunun ise ortak bir yazı dilinin oluşturulmasında temel bir kaynak oluşturduğunu ifade eden Akdağ, “Bu kılavuzda ‘yazım kuralları, ses, harf ve alfabe, bazı sözcük ve eklerin yazılışı, sayıların yazılışı, büyük harflerin kullanıldığı yerler, birleşik sözcüklerin yazılışı, alıntı sözcüklerin yazılışı, yabancı özel adların yazılışı, noktalama işaretleri, kısaltmalar, simgeler ve dizin’ yer almaktadır. Türkçenin söz varlığını yazım kılavuzlarında bulabiliriz” diye konuştu. Akdağ, farklı yıllarda meydana gelen yazım farklılıkların bir takım sıkıntılara yol açtığını belirterek, “Bunun son örneği de son yapılan YGS sınavında iptal edilen Türkçe sorusudur. Söz konusu soruda adaylardan yazım yanlışını bulmaları istenmiş ancak 5 şıktan 2’sinde yazım yanlışı olması nedeniyle soru iptal edilmiştir” ifadelerini kullandı. Akdağ şunları söyledi: “Bir dilin sözvarlığı, o dilin tarihine geniş ölçüde ışık tutmakta, yüzyıllar boyunca ortaya çıkan ses, biçim, sözdizimi ve anlam değişikliklerini yansıtmakta, hangi dillerin etkisiyle, ne türden değişimlerin gerçekleştiğini göstermektedir”. Bu bakımdan dilimizdeki sözcüklerin geçirdiği değişimi yazım kılavuzlarımızı inceleyerek ortaya koyabiliriz. Ülkemizde yazım kılavuzu hazırlamak, yazmak ve yayımlamak görevi, Anayasa’nın 134. maddesine dayalı olarak çıkarılan 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 10. maddesinin ç fıkrasıyla Türk Dil Kurumu’na verilmiştir. Türk Dil Kurumu yeni harflerin kabul edilmesinden bir yıl sonra, 1929’da, İmlâ Lûgati’ni yayımlar. Bunu, İmlâ Kılavuzu (1941), Yeni İmlâ Kılavuzu (1965, 1970), Yeni Yazım Kılavuzu (1975, 1977, 1980), İmlâ Kılavuzu (1985) izler. Türkçe öğretiminde yazım kurallarının önemli bir yeri olduğunu ifade eden Akdağ, “Bu bakımdan yazım kılavuzları bireyin dil öğreniminde temel başvuru kaynakları arasında yer alır. Türkçe yazım kılavuzları -ya da eski adıyla imlâ kılavuzları- son on altı yılda türlü değişikliklerle çıkar okurların karşısına. Değişikliklere yol açan unsurlar temelde Doğu ve Batı kökenli alıntı sözcüklerin nasıl yazılacağı sorununa dayanır” ifadelerini kullandı. Akdağ, Türk Dil Kurumu’nun 1996-2012 yılları arasındaki 6 yıl içerisinde yazım kılavuzlarının adeta “Vademecum”a benzer bir değişime uğradığını belirterek, “Dilde birliğin sağlanamaması, etkisini en çok da yazım kılavuzlarımızda göstermektedir” dedi. Akdağ şöyle devam etti: “Türkçenin kuralları konusunda görüş birliği bulunmadığı gibi, bazı konularda neredeyse dilci, hatta yazar sayısı kadar ‘doğru’ var. Bu arada, birbirinden farklı anlayışlarda çok sayıda yazım kılavuzu ve dilbilgisi kitabıyla karşı karşıyayız. Yazımda birliğin sağlanamamasının temelinde ‘söyleyiş-yazım’ sorunu yatmaktadır. Yıllardır içinden çıkamadığımız ve bugün yaşadığımız meselelerin temelinde, ‘söyleyişin mi imlayı, imlanın mı söyleyişi etkilediği’ sorusuna doyurucu bir cevap veremememiz yatmaktadır. Başlangıçta söyleyiş esas alınmış, imla ona göre düzenlenmiştir. Bu, doğu kökenli kelimelerde, bir ölçüde uygulanmış ama özellikle batı kökenli kelimelerde buna yeterince uyulmamıştır. 1996 yılından günümüze, yazım kılavuzlarımızda türlü gerekçelerle birçok değişiklik yapılmıştır. “Günü gününe, sözü sözüne uymayan, dengesiz (kimse)” anlamındaki deli bozuk sözcüğü, 1996 ve 2000 yıllarındaki İmlâ Kılavuzu’nda deli bozuk, 2005 ve 2009 yıllarındaki Yazım Kılavuzu’nda delibozuk, 2012 yılındaki Yazım Kılavuzu’ndaysa deli bozuk yazımlarıyla gösterilmiştir. “Yeşile çalan mavi renkte değerli bir taş, turkuaz mavisi, turkuaz yeşili, firuze” karşılığı olan turkuaz sözcüğü, 1996 ve 2000 yıllarındaki İmlâ Kılavuzu’nda türkuaz, 2005 ve 2009 yıllarındaki Yazım Kılavuzu’nda Turkuaz, 2012 yılındaki Yazım Kılavuzu’ndaysa turkuaz yazımlarıyla gösterilmiştir.” Akdağ, yazım kılavuzlarındaki kelime değişimine ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Yazım kılavuzlarımızda birkaç sözcüğün yazımı kısa çizginin kullanımına bağlı olarak değişir. 1996 ve 2000 yıllarındaki İmlâ Kılavuzu’nda ‘bağ fiil, Kur’anı kerim’ yazımıyla gösterilen birleşik sözcüklerin arasına 2005, 2009 ve 2012 yıllarındaki Yazım Kılavuzu’nda kısa çizgi (-) getirilmiş ve bu sözcüklerin yazımı ‘bağ-fiil, Kur’an-ı Kerim’ olarak değiştirilmiştir. Bu değişikliğin tersi, 1996 ve 2000 yıllarındaki İmlâ Kılavuzu’nda kısa çizgi kullanılarak yazılan ‘by-pass, by-pass ameliyatı’ gibi Batı kökenli alıntı sözcüklerde görülür. Ne var ki, 2005, 2009 ve 2012 yıllarındaki Yazım Kılavuzu’nda kısa çizgi kaldırılmış ve bu sözcükler ‘baypas, baypas ameliyatı’ yazımlarıyla gösterilmiştir. İlçe, il, ülke ve medeniyet adlarının yazımında da kılavuzlarımızda türlü değişiklik görülür. Örneğin, Türk Dil Kurumunun 1996 ve 2000 yıllarındaki İmlâ Kılavuzu’nda ‘Arapkir, Doğubayazıt, Etimesğut’ yazımıyla yer alan ilçe adları, 2005, 2009 ve 2012 yılındaki Yazım Kılavuzu’nda ‘Arapgir, Doğubeyazıt, Etimesgut’ yazımlarıyla gösterilmektedir. 1996 ve 2000 yıllarında ‘Gazi Antep, Kahraman Maraş, Şanlı Urfa’ yazımıyla gösterilen il adları da 2005 yılından itibaren ‘Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa’ bitişik yazımıyla gösterilmektedir. 1996 ve 2000 yıllarında ‘Küveyt ve Sumer’ yazımıyla gösterilen ülke ve medeniyet adları da 2005 yılından itibaren ‘Kuveyt ve Sümer’ yazımıyla gösterilmektedir.” Arş. Grv. Akdağ, Türkçe yazım kılavuzlarında son 16 yılda pek çok değişikliğe gidildiğini belirterek, bu değişikliklerin kökeninde Türkçe’ye doğudan ve batıdan geçen alıntı sözcüklerin yattığını ve yazımdaki sürekli meydana gelen değişimlerin Türkçenin eğitimi ve öğretiminde büyük sıkıntılara yol açtığını da sözlerine ekledi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.