Mehmet Ünal Taşpınar

Mehmet Ünal Taşpınar

VESAYET REJİMİ – ÖZGÜRLÜK – ONUR MÜCADELESİ

  Her devirde birkaç kelime, birkaç terim, birkaç isim, birkaç tarihi kişilik vs.sık kullanılır, meşhur olur. Beatles, Devrim, Karl Marx, Abdülhamit, Ecevit, Menderes, Demirel… Kavgam, Hitler,Che Guevara…aklıma, kalemime bir çırpıda geliverenler. Şimdilerde hükümet erbabının da muhalefetin de çok sıkça kullandığı bir kelime/kavram var: VESAYET, VESAYET REJİMİ. Tamam, biliyoruz, anlıyoruz ama bir de ‘bir bilene’ soralım dedim. Aşağıya ‘öğrendiklerimi’ yazıyorum: Vesayet; çeşitli sebeplerden dolayı kendi işlerini sürekli olarak yerine getiremeyecek durumda olan ve bu sebeplerden dolayı koruma altına alınması gereken kişilerin korunmasını sağlayan hukuki kurumdur. (demokrasihaber.com)   Vesayet: (Eskimiş) Vasilik.   Vesayet: Bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yönetmek, vasilik. Vesayet: Himaye etmek. Vesayet kavramı, reşit olmamış küçüklerin yahut yasal hakları kısıtlanmış olan kısıtlıların, haklarının korunmasını ve hukuken temsil edilmesini sağlayan ve kamu görevi sayılan bir kurumu ifade etmektedir. Mahkemece atanarak söz konusu kimseleri temsil edecek kimselere ise vasi denmektedir. (hukukiblog.com) Vesayet rejimi: Görünürde demokratik olan seçimle gelen ve giden iktidarların olduğu ancak asıl iktidarın başka güç odaklarında olduğu rejim modelidir. Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir.(https://www.lafsozluk.com/2014/07/vesayet-nedir-vesayet-rejimi-ne.html?m=1) ‘Bir Bilenlerden’ yukarıdaki bilgileri aldıktan sonra iktidarın ve muhalefetin kimi vasi, kimi vesayet altında gördüğünü daha iyi kavrayabileceğimi anladım.(Nihayet.) Sonuçta halkımın vesayet altında olmamak için haklarına daha çok sahip çıkmaları gerektiğini bir kere daha hatırlamamız ve hatırlatmamızın, -yetmez- vesayetten kurtulmak için hep birlikte mücadele etmemizin ŞART olduğunu kavradım.–Yetmez!- Çünkü HALKIM hangi kavramın içinde varsa kendimin de o kavramın içinde olduğumun farkına yeni vardım. (Ancak?) Kim vasi olmaktan hoşlanıyor, menfaatini bu yönde görüyorsa ondan/onlardan uzak durmak ve kim bizi/halkımızı vesayet altına almak istiyorsa bilmek, onunla/onlarla mücadele etmek gerektiğini yakın zamanlarda ve hatta içinde bulunduğumuz zamanda dahi/daha çok gördük, görmekteyiz. Onurumuzu korumalıyız. Kesintisiz mücadele! E, şimdi İsadan önce 620’de doğduğu kabul edilen Eezop’tan bir fabl (hayvan hikayesi)  ile her şeye rağmen onurunu korumak isteyen köpeğin hikayesini anlatmanın yeri gelmedi mi? Taa ilkokul yıllarında öğrendiğimiz… Kurt ormanda aç perişan dolaşıp duruyormuş. Günlerdir ağzına bir lokma koyduğu yokmuş. Ormanda yiyecek olmadığı gibi çiftliklerden yiyecek bir şeyler alması imkânsızmış. Çünkü çiftliklerdeki köpekler kimselere göz açtırmıyorlarmış. Çiftliklerin etrafında köpeklerden habersiz bir kuş bile uçmuyormuş. Ondan dolayı bizim kurt hazretleri iğneden ipliğe dönmüş. Bir deri, bir kemik dolaşıp duruyormuş. Kurt tam o sırada kurdun yanında etli butlu, semiz bir köpek durmuş. Kurdun aklından köpeği hemen parçalayıp, oracıkta yiyivermek geçmiş. Fakat bu semiz köpekle nasıl başa çıkarım. Hem çok zayıf, hem de güçsüzüm. Diyerek bu fikrinden vazgeçmiş. En iyisi şu köpekle dost olayım. Belki bana nasıl böyle şişmanlayabildiğini anlatır. Bende karnımı doyururum, demiş. Köpeğe yaklaşıp: – Merhaba köpek kardeş. Seni buralarda ilk kez görüyorum bir şeyler mi arıyorsun? Diye sormuş. Köpek: Dostum, ben ormanın kenarındaki çiftlikte yaşıyorum. Biraz dolaşmaya çıkmıştım. Fakat fazla açılmışım. Şimdi geri dönüyorum, diye cevap vermiş. Kurt köpekle ahbap olmuş. Sonra da köpeğe: – Arkadaş ne güzel vücudun var. Ensen kalın, bacakların etli butlu, tüylerinse pırıl pırıl. Bir de benim halime bak. Derim sırtıma yapışmış. Açlıktan gözlerim yuvalarından fırlamış. Tüylerimse bakımsızlıktan darma dağın. Neredeyse döküldü dökülecek. Köpek gülerek cevap vermiş: – Bak dostum! Aslında benim gibi olman hiç de zor bir iş değil. Burada açlıktan ölmeyi beklemektense. Bu ormanı terk et benimle gel, demiş. Kurt bir an sıcacık bir yuva ve güzel yemeklerin hayalini kurmuş. Hayali bile güzel diye düşünmüş. Fakat kurdun merak ettiği bir şey varmış. Köpeğe: –  Köpek kardeş hepsi iyi hoş da, benim çiftlikte ne işim olacak? Diye sormuş Besili köpek gülümseyerek: Hemen hemen hiçbir şey. Yapacakların işten bile sayılmaz. Eve gelen dilencileri, hırsızları kovalayacaksın. Bir de evin efendilerine kuyruk sallayacaksın. Onlara saygıda kusur etmeyeceksin… Bundan sora yapacağın Türlü türlü yiyecekleri, yağlı kemikleri sıyırmak… Üstelik ev sahipleri sırtını okşayacak. . . Bu sözleri duyan kurdun ağzı kulaklarına varmış. Bunca zamandır ormanda boşuna ömür tüketmişim. Vay bana vay! Diye iç geçirmiş. O kadar mutlu olmuş ki; nerdeyse sevinçten ağlayacakmış. Kurt arkadaşı köpeğe çok çok teşekkür elmiş. Böylece iki arkadaş çiftliğe doğru yola koyulmuşlar. Yolda hem yürüyor, hem de sohtr ediyorlarmış. Bir ara kurdun gözleri köpeğin boynuna takılmış. Köpeğin boynunda bir iz varmış. İzin olduğu yerdeki  tüyler dökülmüş, deri görünüyormuş. Kurt bu izin neden olduğunu merak elmiş. Köpeğe: – Arkadaş boynunda bir iz gördüm. Bu da neyin nesidir? Diye sormuş. -Hiiiç, diye cevaplamış köpek. Fakat bu cevap köpeğin merakını gidermemiş: Köpek kardeş. Hiç ama ne? Diye tekrar sormuş. Söylemeye değecek bir şey değil. Fakat madem o kadar ısrar ediyorsun, söyleyeyim. Bu tasma izidir, demiş.

Tasma mı? Tasma da neyin nesi? Diye sormuş kurt
– Beni arada sırada bağlıyorlar. Hanı geceleri zincirle bağlarlar ya. Bu gördüğün iz zincirin ucundaki tasmanın bıraktığı izdir, demiş köpek. Kurt birden yürümeyi kesmiş; olduğu yerde durarak: – Ne? Seni bağlıyorlar mı? Öyleyse istediğin zaman istediğin yere de gidemiyorsundur? Demiş. – Her istediğim yere gidemiyorum. Fakat ne çıkar bundan? Demiş köpek. Kurt sinirlenmiş. Seri bir sesle: – Ne mi çıkar? Ne çıkarsa bundan çıkar. Bahsettiğin güzel yiyeceklerin hepsi senin olsun. Bana dünyaları verseler özgürlüğüme değişmem. Ben tutsaklığa gelemem, demiş. Sözlerini bitirir bitirmez de gözden kayboluvermiş. (La Fontain’denHikâyeler – Parıltı Yayınları) Halkıma bunu açıkça, uzun uzun, tane tane anlatmalıyız: köpekleşmemek için mücadele! MEHMET ÜNAL TAŞPINAR

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ünal Taşpınar Arşivi