A.Kadir Kalenderoğlu

A.Kadir Kalenderoğlu

ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ

Abdülkadir KALENDEROĞLU Afyonkarahisar’ın en eski yerleşim yeri olan Kale ile Hıdırlık arasında, Tac-ı Ahmet (Camii Kebir) Mahallesi’nde, Camii Kebir Caddesi ile Camii Kebir Sarıoğlu sokağının Sarıoğlu sokak ile kesiştiği köşede olup 54. pafta, 502. ada ve 5. parselde yer alır. [caption id="attachment_101670" align="aligncenter" width="1056"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] XIX. yüzyıla kadar Hocabey Camii  diye de anılan Ulu Cami, H. 671–676 / M. 1272–1277) yılları arasında Sahipata Fahreddin Ali’nin oğlu Nasraddin Hasan tarafından mimar Emir Hac Bey’e enine dikdörtgene yakın yamuk planlı ve düz toprak damlı olarak 1301 m²’lik bir alan üzerine yaptırılmıştır. “Kırk Direkli Cami” olarak da anılan yapı, ahşap mimarisi ile Anadolu Selçuklu dönemi camileri içerisinde sayılı örneklerden biridir. Rivayete göre caminin bulunduğu yerde daha önceleri Sivrihisarlı Attar Yusuf Efendi tarafından yaptırılan bir mescit vardı. Mescidin etrafı kabristan olup etrafına 40 tane vakıf dükkân yapılmış idi. Bu mescit yandığı veya cemaate yetersiz geldiği için yıkılarak bugünkü cami yapılmıştır. [caption id="attachment_101667" align="aligncenter" width="1056"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Anadolu’daki ahşap camilerin en ünlüsü olan caminin; doğu, batı ve kuzey yönünde üç giriş kapısı olup doğu ve batı yönündeki kapılar çoğunlukla kapalı tutulmakta, cemaatin çok olduğu Ramazan ayı ile Kandil akşamlarında açılmaktadır. [caption id="attachment_101675" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Doğu yönündeki giriş kapısına 4 basamaklı bir merdivenle ulaşılır. Kapı, mermer söveli, iki kanatlı ve ahşap olup üzeri sivri kemerlidir. Kemerin üzerinde Derici-zâde Hafız Mehmet Efendi tarafından yazılan 5 satırlık Arapça tamir kitabe yer alır. 1.07x1.10 cm ebadındaki mermer kitabede, “İnnemâ ya’muru mesâcida’llâhi men amine bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri, Vuffika bi- imâreti hâze’l-mescidü’l-câmi’ül el-abdu’l-muhtaç, İlâ rahmeti’l-lâhi teâlâ Muiniddin Emir İsa, İbnu’l merhum Muzafferü’d-din rahmetu’llâhi fî-eyyâmü’d-devleti’l-mevlâ’l-mu’azzâm sülâletü’l-vüzerâi’l-ızâm, Nusretü’d-devleti ve’d-din Ahmed eazze’l-lâhu ensârahu fi tarihi muharrem fi seneti isnâ ve erbain ve seb’a mie” yazılıdır. [caption id="attachment_101671" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Bu kitabeye göre cami; Muzafferüddin Devle Bey’in oğlu Emir Muiniddün İsa Bey tarafından H. 742/ M. 1341 yılında tamir ettirilmiştir. İsmail Hızal, caminin doğu kapısından girişte tahta döşeme altında, saatçi Kemal BAYIK’ın dedesine ait bir mezarın olduğunu, mezarın dışarıdan görünmediğini, Kemal BAYIK’ın sağlığında bu mezarı dışarı taşımak istediğini fakat muvaffak olamadığını söyler. [caption id="attachment_101668" align="aligncenter" width="1200"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Batı cephesindeki giriş kapısı iki kanatlı ve ahşaptır. Kapıdan camiye 12 basamaklı ve demir parmaklıklı bir merdivenle inilir. Vaktiyle bu kapıdan girişte sağ tarafta altı tane Halvetiyye Çilehanesi bulunuyordu. Bu çilehaneler H. 1306/ M. 1888 tarihinde yapılan tamirde kaldırılmıştır. [caption id="attachment_101669" align="aligncenter" width="1056"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan restorasyonda cami etrafı açılınca kapı 2,35 cm yükseklikte kalmış ve karşı setten yaklaşık 5 m. uzunluğunda ve 2,15 cm genişliğinde bir geçitle yola bağlanmıştır. İlk yapıldığı yıllarda bu kapıdan giriş ile önündeki iki direk arasında ahşaptan “Bey Mahfili” olduğu, Bey’in namazlarını bu mahfilde kıldığı rivayet edilmektedir. Ekseriyetle cami girişi kuzey yönündeki mermer söveli ve iki kanatlı ahşap kapıdan sağlanmaktadır. Kapı üzerinde çini plakalardan yapılmış çiçekli iki pano ve panolar arasında da 60x100 cm ebadında beyaz renkli mermer üzerine Türkçe kitabe yer alır. Kitabede; “Bu cami Sahipata Fahreddin oğlu Nasraddin Hasan tarafından hicri 671-miladi 1273 yılında Mimar Emir Hac Beye inşa ettirilmiştir” yazılıdır. [caption id="attachment_101672" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Cami harimine girişte soldan ikinci kolona dayalı müezzin mahfeli yer alır. Mahfil, 50 cm yüksekliğinde ve etrafı geometrik şekille çevrili ahşap korkulukludur. İlk bakışta harim, kûfe plan etkisi bırakmakla birlikte, sütunları birbirine bağlayan kirişlerin kuzey-güney doğrultusunda atılarak bir sahn düzeni teşkil etmeleri ve orta sahnın diğerlerinden daha geniş ve yüksek tutularak vurgulanması bazilikal bir düzene işaret eder. Kırk ağaç direğin insana sükûnet veren rahat bir mekân etkisi uyandırdığı camide, müezzin mahfeli ile kuzey kapısı arasında 104x200 cm ebadında ve 60 cm yüksekliğinde, etrafı ahşap korkulukla çevrili yatır yeri vardır. Caminin 2006 yılında yapılan restorasyonunda üç kişiye ait insan iskeletleri çıkmış, mezar yerinin belli olması için de bu yer tespit edilmiştir. Ömer Fevzi Atabek; “Kapıdan girişte sol tarafta merkadlar (mezarlar) bulunup isimleri belli değildir. Caminin son tamirinde sol tarafın alt kısmındaki merkadlar kaldırılarak son cemaat yeri ile birleştirilmiştir” diye söyler. [caption id="attachment_101674" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Kadınlar mahfeli kuzey duvarında ve yarı yükseklikte olup birinci sıra sekiz sütuna oturur. Doğu ve batı yönündeki 12 basamaklı ahşap merdivenlerle mahfile çıkılır. Mahfil 67 cm yüksekliğe kadar ahşap korkulukla, 187 cm yüksekliğe kadar da ahşap kafesle harimden ayrılır. Harimi doğu yönde sivri kemerli dört, batı yönünde dikdörtgen formlu beş, mihrabın sağ ve solunda içten yuvarlak kemerli dıştan dikdörtgen formlu ve biri üstte dokuz ve kuzey yönündeki kadınlar mahfelinde beş küçük dikdörtgen formlu pencere aydınlatır. Pencereler içten ahşap doğramalı, dıştan geçme demir parmaklıklıdır. [caption id="attachment_101675" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] İç mekân ahşap sütunların oluşturduğu dokuz nef kuzey-güney doğrultusundadır. Her nef altı bölümden oluşur. Böylece iç mekân kırk sütunlu ve kırk beş bölümlüdür. Ahşap sütunlar silindirik olup tek topuklu, alt kısmı kare, üst kısmı sekizgen andezit taştan yapılmış kaide üzerine oturmaktadır. Sütun başlıkları ahşap parçalardan üst üste bindirme tekniği ile bazıları sarkıtlı, bazıları ise baklava dilimli süslüdür. Başlıkların üzerine tabla şeklinde yapılmış ağaç yastıklar konulmuş, bu yastıkların üzerine oturan kuzey-güney doğrultusundaki kirişlerin üzeri doğu-batı doğrultusunda yuvarlak hatıllar ile hatıllar üzeri de tahtalar ile kapatılmıştır. Mihrabın bulunduğu orta nef diğer neflere göre daha geniş ve yüksektir. Hatıllar, impostlar ve başlıklar aşı boyası çiçeklerle bezenmiştir. Renk tercihi olarak mavi, lacivert ve kırmızı ağırlıklıdır. Bitkisel formlarda ise mavi, yeşil, sarı, kırmızı, kahverengi kullanılmıştır. Motiflerin çoğu bitkisel, geometrik şekillerde yoğun olup ara ara rumi ve palmetlere de rastlanmaktadır. Halk arasındaki rivayete göre Kur’an-ı Kerim’in tamamı ahşap tavan ve kolonlara yazılmış idi. İri mukarnas başlıklı kırk ahşap sütun camiye giren insana sükûnet veren rahat bir mekân etkisi uyandırmaktadır. Bu sütunların bir kısmı 1950’de, bir kısmı da 1962 yıllarında değiştirilmiş olup halen 22 adedi ise özgündür. Bu değişen sütunların Paşa Camii’nden kaldığı söylenir. Bir zamanlar sütun başlıkları, konsol ve kirişleri, lambrileri rengârenk boyalı nakışlarla süslü cami, zaman içerisinde birçok defalar onarım görmüş, her onarım orijinal süslemelerden bir kısmını ortadan kaldırmıştır. Buna rağmen, camide boyalı nakışlarla bezeli iki yüzün üstünde ahşap levha vardır. [caption id="attachment_101677" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Selçuklu taş işçiliğinin sade bir örneği olan mihrap, mermerden dikdörtgen formda yapılmış, ortasında yine dikdörtgen formlu mihrap nişi açılmıştır. Altı sıra mukarnaslarla süslü niş yukarıya doğru daralmakta olup sarkıtlıdır. Mihrap alnında “İhlâs Suresi”, bitkisel bezemeli bordüründe ise Ayet’el-Kürsi ve son bölümünde de ustanın ismi yazılıdır.  Kitabede; “fi-zamanı Serahü’l-a’zim el-Abdü’z-Zaif Ali Bey bin Sivastos ketebehü el-Abdü’l-Fakir el-Hacı Murad bin Mahmud” yazılmıştır. [caption id="attachment_101678" align="aligncenter" width="1408"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Bu kitabeye göre; Mahmut oğlu Hacı Murat Sivastos oğlu Ali Bey zamanında mihrabı yapmıştır. Süleyman Gönçer; Hacı Murat ile ilgili olarak; “Hattat, nakkaş, Mahmut oğlu Hacı Murat caminin bütün ağaç kısımlarını çiçek bahçesi gibi yazı ve bitkisel bezeklerle süslediği gibi Mihrabı da Ayet’el-Kürsi ile bezemiştir. Ayrıca caminin tavan, direk, başlık ve kiriş bedenlerinde binbir çeşit çiçekler arasında Kur’an’dan ayetler ve Esmâ-ül-Hüsnâ yazmıştır. Ne yazık ki bu güzel nakış ve yazılar damın akıntıları ile harap olmuştur” diye üzüntüsünü ifade eder. Bir başka rivayete göre mihrap Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus (1246–1249, 1249–1262) döneminde bir başka cami için yaptırılmış, fakat sonradan Ulu Cami’ye getirilmiştir. [caption id="attachment_101679" align="aligncenter" width="1056"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Mihrabın batısında caminin en zengin süslemelerini bir arada toplayan ahşap minber yer alır. Ağaç işçiliğinin hareketli bir halde yer aldığı minberin kapısı abanoz, yanları ise gürgendir. Minberin merdiven korkulukları geometrik düzende, merdiven altındaki üçgen panolar ise geometrik geçmeler halinde yapılmıştır.  Rivayete göre; minber kapıları daha önce mevcut olan mescidin kapılarıdır. Eski mescidin yerine Ulu Cami yapıldığında bu kapılar uydurularak yeni bir minber yapılmıştır. Minber kapılarında bulunan kitabede; “Amel-i Emir Hâc Bey en-Neccar fi gurre-i Rebîü’l-evvel sene ihdâ sû sitte mi’e” yazılıdır. Bu kitabeye göre; caminin ağaç direk başlıkları, minberi ve diğer ahşap işçiliği Neccar (marangoz) ustası Emir Hac Bey tarafından H. 671 M. 1272 yılında yapılmıştır. Zafer Bayburtluoğlu, kitabedeki “Amel-i Emir Hâc Bey en-Neccar” ifadesindeki “Bey” kelimesinin “bin” şeklinde okunması gerektiğini ve “Amel-i Emir Hâc bin en-Neccar” yani  “Onu Neccar oğlu Emir Hac yaptı” şeklinde olabileceğini belirtmektedir. Duvarlar içten beyaz renkle boyalı, yerler makine halısı ile kaplı, dıştan ise duvarlar üç sıra kesme taş kuşak ile çevrili, kuşaklar arası moloz taş ile örülü olup araları Horasan harcı ile derzlidir. Saçak altında düz toprak damlı yapıdan kalma doğu yönünde 4, batı yönünde biri kırılmış 4, kuzey yönünde 8, güney önünde ise biri kırılmış 8 çörten (yağmur oluğu) vardır. Erken Osmanlı Dönemi özelliği gösteren ve 14. yüzyılda Yıldırım Beyazıt devrinde yapılan minare, kuzey batı köşeye yakın olarak yapılmıştır. Kaide kare ve beşgen topuklu olup topuk bir sıra taş, üç sıra tuğla ile almaşık örgü şeklinde yapılmıştır. Üç sıra tuğla ve üç sıra taş örgülü olarak tuğladan yapılmış ve ters-düz üçgenlerden oluşan pabuç ile taş bileziğe, taş bilezikten de silindirik tuğla gövdeye geçilir. Gövde, her sırada birer tuğlanın aşırılmasıyla meydana getirilen baklava dilimleriyle süslenmiştir. Şerefe ise dört sıra kirpi burnu üzerine oturmuş olup korkuluklar 14 tane kesme taştan olup sadedir. Petekten iki sıra düz bir sıra silme ile taş kaplama külaha geçilir. 76 basamakla şerefeye çıkılan minarenin kapısı cami içinde ve ahşap olup kadınlar mahfilinde yer alır. Ulu Camii, 1650, 1765, 1851, 1947, 1950, 1969, 1978,  1983, 1984 ve 2006 yıllarında bazı onarımlar görmüştür. Yapıldığında düz toprak damlı olan üst örtüsü 1947-1950 yıllarında Eski Eserleri Koruma Derneği ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından alçak piramidal çatı haline getirilerek önce galvaniz saç ile kaplanmış, bu arada damın ortasında bulunan fener penceresi de kaldırılmıştır. 1978 yılında ise çatı bakır kaplama olarak değiştirilmiş, 1983 yılında çatı yenilenmiş, 1984 yılında minarenin şerefeden yukarısı tamir edilmiş, bu arada minare kaidesi önünde bulunan sivri kemerli çeşme de kaldırılmıştır. [caption id="attachment_101680" align="aligncenter" width="1296"] ULU (CAMİ-İ KEBİR) CAMİİ[/caption] Ömer Fevzi Atabek, Ulu Camii’nin tamirleri ile ilgili olarak; “Ulu Camide H. 1365/ M. 1946 tarihinde esaslı bir surette tamire başlanmış, H. 1372/ M. 1953 yılında tamiri bitirilerek ibadete açılmış, yine bu tamirlerde Kale Mescidi’nin taşları sökülüp getirilerek Ulu Caminin duvarlarında kullanılmıştır” diye söyler. 1940’lı yıllarda Afyon’da camilerin çoğu “bir tane, iki tane yeter” anlayışı içinde kapatılarak içine ot doldurulmuştur. Bu arada Ulu Camii de at ahırı yapılarak caminin içinde at beslenmiştir. Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 09–02–1979 tarih ve A–1522 sayılı karar ile tescillenerek koruma altına alınan caminin güney tarafında taş duvarla çevrili küçük bir mezarlık vardı. 1995-2000 yıllarında çevre düzenlemesi sırasında diğer yapılar istimlâk edilerek yıkılmış, mezarlık da kaldırılarak caminin etrafı açılmıştır. Caminin batı yönünde tuvalet, gasilhane, abdest alma yerleri ile Ulu Camii Tamir, İhya ve Yaşatma Derneği binası yer alır.      

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
A.Kadir Kalenderoğlu Arşivi