Halil Şahin

Halil Şahin

UFAKTAN UFAĞA GİDİYOR

Yıllardır, ufaktan ufağa bir şeylerin gittiğinin farkında mısınız? Gidenlerin neler olduğunu belirtmeden önce, fıkrayı anlatalım. Hapishanede rahatsızlanan tutuklu hastaneye kaldırılıyor ve kangren teşhisiyle ayaklarından biri kesiliyor. Üç ay sonra, aynı tutuklu hapishanede yine rahatsızlanıyor. Bu kez hastanede diğer ayağı kesiliyor. Aradan dört ay geçiyor. Yine rahatsızlık, yine hastane ve kollarından biri kesiliyor. Aradan, iki ay daha geçiyor geçmiyor, aynı tutuklu yine rahatsızlanıyor. Acıdan kıvranmasına rağmen, hastaneye götürülmesine bu kez gardiyan izin vermiyor. Olay hapishane müdürüne intikal ediyor. Müdür de gardiyana çıkışıyor; - Oğlum! Adamcağız perişan durumda, niye hastaneye kaldırılmasına izin vermiyorsun? - Efendim olay bildiğiniz gibi değil. Bizimle ilgili çok ciddi bir sorun var. -Söyle bakalım, neymiş o? - Müdür Bey, bu tutuklu ilk rahatsızlandığı zaman hastaneye kaldırıldı. Döndüğünde bir bacağı yoktu. Üç ay sonra yine rahatsızlandı, yine hastaneye kaldırıldı. Döndüğünde öbür bacağı da yoktu. Dört ay sonra yine rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı. Bu kez döndüğünde, bir kolu yoktu. Şimdi yine hastaneye gitmek istiyor, ben de göndermiyorum. - Niye? - Niye Müdür Bey, daha anlamadınız mı? Adam ufaktan ufağa hapishaneden tüyüyor!   Ah ah! Şu ufaktan ufağa gidenlere bakın. Hangi birisini sıralayalım, o denli çok ki... Tüpraş, Petkim, Telekom, Erdemir, Tekel, Çimento Fabrikaları, Limanlar, Arsalar. Daha neler ki neler ufaktan ufağa yok olup gitmediler mi? Bir yandan da gidecekler kuyruk sırasında. Adam debelenip duruyor: Durmak yok! Yola devam… Peki niye? Hani onları ellere peşkeş çektikçe borçlarımız ödenecekti? Oysa son tabloya bakıyoruz; borçlarımızın tutarı 2002-2008 döneminde %100’den fazla artmış. Yalan mı? 2002’de toplam 222 Milyar Dolar olan iç ve dış borç stoku, 2008 Mayıs ayı itibariyle 490 Milyar Dolar’a ulaşmış (217 Milyar Dolar iç, 263 Milyar Dolar dış, dış borcun 172 Milyar Doları özel sektöre ait). Yalan mı? İşsizlik önlenecekti aksi oldu ve son 20 yılın en yüksek oranına ve sayısına ulaşmış. Yalan mı? Hani ‘dış ticaret açığı’ önlenecekti? Oysa hem tutarı, hem de ulusal gelire oranı son 25 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. 1984’de 3 Milyar Dolar olan açığın, 2008’de kaç Milyar Dolara ulaşacağı tahmin ediyordunuz? Yalan mı? Ya diğerleri… Mayıs 2006’da, yabancı yatırımcılar ayaklandı. Türkiye’ye getirdikleri paraya Dünya’nın en yüksek getirisini sağlayan yabancılar, Hazine Bonosu ve Devlet Tahvili faizi ile borsa kazançlarında stopajın sıfırlanmasını yani ‘kapitülasyon’ istediler. Temmuz 2006’da “Peki, indirelim” denildi ve vergi sıfırlandı. Milyarlarca dolar vergiden vazgeçildi. Yalan mı? Güya cari işlemler açığı azalacaktı. Oysa 2008 sonunda Türkiye, son yirmi yıl içinde ilk kez yedi yıl üst üste cari işlemler açığı vermiş oldu. 2002’de 0,6 Milyar Dolar olan açığın, 2008’de 51 Milyar Dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyordu. Yalan mı? Sözüm ona doğrudan yabancı sermaye girişi artacaktı. Oysa geçen yılın aynı dönemine göre %45 düzeyinde geriledi. Enflasyon hedeften uzaklaştı, hızla tırmanıyor. Güya açılan işyeri sayısı ve istihdam artacaktı. Oysa kapanan işyeri sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık %100 arttı. Yalan mı? Hangi birini sayalım? Yerlilerden almaya devam ettiğimiz vergileri, yabancılar için sıfırladık. Vergiler uçtu... Yüksek faizle oluşan paralar da yurt dışına uçtu... Peki, öyleyse bütün bunları biz niye yaptık? Daha ötesi; biz bu güzelim tesisleri, fabrikaları, arsaları, limanları niye sattık ve niçin satmaya devam ediyoruz? Ufaktan ufağa bunlar satılıyor, yani gidiyor. Ama gelen paralar, kızgın bir sacın üzerine konan yağ gibi eriyip kimlerin cebine gidiyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi