Zamanın Ruhu - İbrahim AKBULUT

Zamanın Ruhu - İbrahim AKBULUT

TİMUR KAĞANI GERÇEKLERLE TANIYALIM !

DEMİR TİMUR(LENK) VE GERÇEKLER Ruslarca Mezarı açılıp kafatası incelendi. Yüz maskı çıkarıldı. Ortaya böyle bir Timur çıktı. 'Timur irana girince "Kalk, Firdevsi kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk'ü şimdi gör!" demiştir. 1369 yılında bütün Türk hakanları gibi kurultay önünde tahta çıktı. Bazı tarihçilerin Timur için söyledikleri: At binen, kılıç kuşanan, attığı oku yüzük deliğinden geçiren bir çocuk; on iki yaşında savaşa katılan bir bahadır; savaşlardan, savaş talimlerinden arta kalan zamanını okumakla, büyük âlimlerden ders almakla geçiren genç bir idealist; üç yüz kişilik bir kuvvetle on bin kişilik bir orduyu yenen eşsiz stratejist; bir savaşta ayağından yaralanan ve bu yüzden adının sonuna Fars dilinde "topal" anlamına gelen "lenk" sıfatı eklenen bir başbuğ (Türkler 'Aksak Timur' Batılılar 'Tamerlan' derler); dünya tarihine, özellikle Türk tarihini çok iyi bilen, dinin, ilim ve sanatın koruyucusu; Asya'da Türkçe'nin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önleyen, öne geçmesi, örnek olması çığırını açan hükümdar; aman dileyenin dostu, düşmanlarının acımasız baş belası, ama askerlerinin âdeta taptığı hükümdar ve milletinin babası... Bu kadar değil. Günahını sevabından, zulmünü adaletinden çok göstermek isteyenler de vardır. Kellelerden kuleler yaptığını, şehirleri yakıp yıktığını da hatırlatırlar. Yıldırım Bayezid'le savaşmış ve kardeş orduları birbirine kırdırmış olmakla da suçlanır. Gerçekten Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı Devleti bir süre bocalamış ve bir fetret devri geçirmiştir. Fakat aynı tarihçiler, hatta bütün tarihçiler, Timur'un son ana kadar savaşı başlatmamak için, Yıldırım'ın ise başlatmak için gayret gösterdiğini yazarlar. Anadolu'ya kendisinden yardım isteyen Türk beyliklerini katliamından kurtarmak için girmiş, işi bittikten sonra da oraları işgal etmeye tenezzül etmeyip kendi yurduna geri dönmüştür. Temir'in ordusunda gayri Türk unsur yoktu. Bayezid'in ordusunun büyük bir kısmı ise kayınbiraderi Stefan'ın verdiği Sırp askerlerden oluşuyordu. İki ordu Ankara ovasında karşı karşıya geldiğinde, Bayezid'in ordusundaki Türk askerlerin tümü Temir'in ordusuna geçti ve Bayezid Sırp askerleriyle baş başa kaldı... Timur'u, Hıristiyan Batı, zalim ve yıkıcı olarak anar. Timur, daha hayatta iken bu suçlamalara cevap vermiştir. O, İlhanlı Devleti'nin ve ona bağlı Çağatay Hanlığı'nın kargaşalıklar, entrikalarla sarsıldığı bir dönemde, yenilmez bir güç olarak ortaya çıkmıştı. Türk, İran ve Arap tarihçileri, bu kargaşalığa Yahudi tüccarların ve Hıristiyan misyonerlerin birinci derecede sebep olduklarını belirtirler. Bu tüccarlar ve bazı misyonerler Avrupa krallarına casusluk yapıyorlardı ve bunlar bütün Türkistan'a dolmuşlardı. Timur bunların faaliyetlerine son verdi. Hindistan'dan Hıristiyan misyonerlerin kovulmasını, bu kıtada Müslümanlığın yayılmasını sağladı. Bunun için Hıristiyanlar ona düşman idi. Timur, işgal ettiği yerlerde, Yunan ve Roma putları yıkmıştı. Bu yüzden ona "yıkıcı" demişlerdir. Ama ona kendi devrinin İslâm âlimleri, "Kutbeddin","Sâhib-Kırân-ı Âzam Cennet Mekân" adını da vermiş ve böylece onun, cennetlik" bir hükümdar olduğunu da söylemişleridir. İsfahan'dan yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçirip kellelerini kule gibi yığması da insan kellesinden kule yapan hükümdar" olarak anılmasına sebep olmuştur. Buna kendisinin verdiği cevap şudur: “İsfahan'a bıraktığım memurlarımı ve beş bin kişilik askerimi, isyan edip bir tekini bile sağ bırakmadan kılıçtan geçirdikleri, için..." İran tarihçilerinin, Timur'un daima aleyhinde olmalarının, böylece batıda olduğu gibi doğuda da kötülenmesinin bir sebebi de şudur: Timur, İran seferinde, Şehname'nin yazarı ünlü şair Firdevsî'nin mezarına giderek, "Kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk'ü şimdi gör!" demiştir. O, kendi devrine kadar Bilge Kağan'dan başka hiçbir Türk hükümdarın göstermediği bir anlayışla, gurur kaynağını şu sözlerle belirtmiştir: "Biz ki Melik-i Turan, Emîr-i Türkistan'ız, Biz ki Türk oğlu Türk'üz; Biz ki milletlerin en kadîmî ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz!..." Kurduğu Devlet İdaresi" Timur, katıldığı bütün savaşları kazandı. Hangi işe elini attıysa başarılı oldu. O’nun kazandığı zaferler, belki de en son bahsedilmesi gereken başarılarıdır. O, devlet nizamından sanata, bilimden edebiyata kadar pek çok alanda yeniliklere imza atmış bir hükümdardı. Orta Asya’nın aydınlanmasını sağlamıştı. Kendi adında kanunlar çıkartmış ve bunları “Timur Tüzükatı” adı altında toplamıştı.Bizzat kendi eliyle, Çağatay lehçesinde yazdığı Tüzükat-ı Temir (Temir Yasası)'in ilk maddesi "Türklüğü yüceltmek için yaşa, Türk'e kılıç kaldıran eli kır" idi... O, devlet idaresinin yabancılara bırakılmaması gerektiğini savunuyordu. “Devlet işlerine yabancı el sürmemelidir. Bu, hükümet hikmeti icabıdır. İdare yabancı ellere verilmemelidir. Çünkü dünya, çok sevilen bir güzeldir. Seveni de pek çoktur. “ Demir Timur aklın, mantığın, hakkın ve moralin egemenliğinde idaresini kurmuştu. Halkı ile arasındaki bağı sürekli sıkı tutmuştu. O, devletçilik fikrini şu şekilde ifade ederdi: “ Biz, Tanrı’nın bizlere emanet ettiği halkın iyiliği, mesut olması için çalışmaya borçluyuz. Halkın iyiliğine çalışmak benim tek ülkümdür. Halktan bazılarının mahşer günü ‘İntikam!’ diye eteklerime sarılmasından korkarım!” Demir’in devlet politikasında, halkın huzuru için çalışmak, halkın güvenliğini sağlamak bütün devlet adamlarının görevlerinin en başında gelirdi. Timur’a göre güvenliğin ve huzurun olmadığı bir devlet ölmüş demekti. Demir’in bir diğer hoş huyu ise, meclisinde edebiyat, tarih, şiir, hukuk ve din bilimcilerini bulundururdu. Demir’in Türk Diline Verdiği Önem Timur’un en önem verdiği konuların başında dil gelirdi. Timur zamanında Maveraünnehirliler Farsça yazmayı terk ettiler. Bunun yerine Türkçenin aslı diyebileceğimiz Çağatayca yazmaya başladılar. Bu olay gösteriyor ki, Demir aynı zamanda milliyetçiliğe önem veriyor. Çünkü Türk dili, Türk ulusunun beynidir, kalbidir. Bir diğer deyişle Léon Cahun’un dediği gibi: “Türklerin varlıklarını, benliklerini, milliyetlerini kaybetmemelerinin asıl sebebi Türk dilinin sağlamlığı idi.” Mahmut Esat Bozkurt bir anısında şöyle anlatıyor: Atatürk bir gün Yıldırım ile Demir arasındaki Ankara Meydan Savaşını harita üzerinde değerlendiriyordu. ”Bakınız” dedi. Yıldırım, Demir’i öyle bir kıskaç içine almıştı ki, bu kıskaçtan Demir’den başka bir kumandan kurtulamazdı. O, çıktı ve düşmanını yendi." Sonuç Görülüyor ki, Timur yani “Demir” , batı merkezli tarih anlayışında bahsinin geçtiği gibi kan dökücü, vahşi ve barbar bir hükümdar değil, aksine; bilime, sanata, edebiyata, adalete önem veren, muhteşem bir devlet örgütlenmesi kuran bir hakandı. Buradan çıkarmamız gereken sonuç ise, açık ve nettir. Bir an önce batı merkezli tarih tezi yerine, Atatürk zamanında başlatılan Türkiye merkezli tarih tezi olan “Türk Tarih Tezinin” devamını bizler getirmeliyiz. Hiç kuşkusuz milletin benliğini ve yaratıcı yeteneğini geliştirmenin tek yolu ayakları üzerine sağlam basan bir tarihten geçer. Kaynakça Şarkın Büyük Hakanı: “DEMİR” TİMUR - Engin Taşkın, Türkçe Yaşam Dergisi, Harold Lamb, “Emir Timur”, İlgi Yayınları, 1. Baskı Eylül – 2006, Sayfa 7-8 Mahmut Esat Bozkurt, “Aksak Demir’in Devlet Politikası”, Kaynak Yayınları, 2. Basım Şubat-2005

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zamanın Ruhu - İbrahim AKBULUT Arşivi