Halil Şahin

Halil Şahin

TEMSİL SORUNU

  Parlamenter Hükümet Yönetimi biçimini eleştirerek “Kendilerine özgü yönetim anlayışı” kuranlar, ortada hak hukuk kalmayıp ittifaklar çatırdadıkça, girdikleri çıkmazlarda yine bocalamaya başladılar. Demokrasinin gerçekleşmesi açısından ideal temsil ölçüsü, doğrudan demokrasidir. Ancak doğrudan demokrasi biçimi, zaman içinde çeşitli türlerde gelişip uygulana gelmiştir. Genel olarak devlet başkanları ve belediye başkanları çoğunluk, milletvekilleri ile yerel meclislerin üyeleri oransal seçim sistemleriyle belirlenmektedir. Ülkemizde de yerel yöneticilerin (mahalle muhtarları dâhil) seçiminde adi çoğunluk, cumhurbaşkanlığı, meclis başkanı, dernek, sendika, yüksek mahkeme gibi organların ve birimlerin temsilcileri belirlenirken de nitelikli (oranlı) çoğunluk yöntemi tercih ediliyor. Dolayısıyla tüm seçimlerde belirleyici etken olarak, ‘çoğunluk’ kavramı öne çıkıyor. Basit çoğunluklu bir sistemde % 10’luk bir oy oranı bile parti ya da adaya temsilcilik şansı vererek meşruiyet sorununu doğurabilmekte, mutlak iki turlu çoğunluk sistemiyle ise ancak büyük ve merkez partiler iktidar olma fırsatı yakalamaktalar. Birçok seçim sistemi; iktidardakilerin çıkar sakıncaları nedeniyle uygulama alanı pek bulmaz, ya geçici ittifaklara yol açar veya siyasal partilerin bölünüp çoğalmasına. Bu durum ise siyasal sistemde sürekli krizlere yol açar. Barajlı seçim sistemlerinin geliştirilmesi bundandır. Bugünlere değin, demokrasi havarisi geçinen çeşitli ülkelerde 300’e yakın türde oransal seçim yöntemini denemişlerdir. 1961’den günümüze kadar ülkemizde de parlamento, belediye meclisi ve il genel meclisi seçimlerinde istikrar sağlamak için d’Hondt yöntemi uygulanır. Ancak bu yöntem de temsilde adalet ilkesiyle uyuşmaz. Ülke ve çevre barajları bir dönem (1983-1995) Türkiye’de de uygulanmış ve marjinal partilerin parlamentoya girmeleri engellenmiştir. Anayasa mahkemesinin çevre barajını kaldırdığı 1995’ten günümüze ise tek baraj uygulaması devam ediyor. Kalan ülke barajı temsilci dağılımını seçim çevresinde büyük partiler lehine değiştirebilmekte bazı seçim bölgelerinde daha az oy alan partiler salt barajı aştıkları için temsilci çıkarmaktadır. Ülke barajı çoğu ülkede % 1 ila 5 arasında uygulanır. Türkiye; son yıllarda, Dünya’da hiç bir ülkede olmayan oranda yüksek bir barajı tercih etti. TBMM için 1983, 1987 ve 1991 seçimlerinde hem % 10 ülke hem de % 17-50 arasında değişen çevre barajı birlikte uygulanmış ve temsilde adalet ilkesi büsbütün bozulmuştu. Temsil adaleti ile hükümet istikrarı ikileminde baraj engeli seçim bölgelerinde sistematik olarak büyük partilerin daha da güçlenmesine yol açtı. Türkiye, anayasa ve seçim sistemi en sık düzenlenen ülkelerden biridir. Bir seçim sistemi; halkı temsil edecek iktidarın belirlenmesine yarayan, yürürlüğe konmuş mevzuatın bileşenlerinden oluşan bütündür ve şeklen ilgili siyasal sistemi tarif eder. Seçim; siyasal konumlara gelecek temsilcilerin belirlenmesi işlemi ve sürecidir. Seçim sistemi birtakım kurallar, teknikler, yöntemler, anlayışlar ile geleneklerden oluşur ve bu nedenlerle ülkeden ülkeye değişmektedir. Seçim sistemi, yani aynı sayıdaki geçerli oy miktarına uygulanan teknik ve yöntemler temsilci dağılımında farklı sonuçlar ortaya çıkardığından, toplum gereksinimlerine uygun bir seçim sistemini oluşturmaya dönük tartışmalar dünden bugüne süregelmiştir. Doğrudan ve Yarı doğrudan demokrasinin uygulama zorlukları, Temsili Demokrasi’yi doğurmuştur. Temsili demokrasinin dayandığı temel çoğulculuk anlayışı ise katılım ve denetim gibi sorunlar içermektedir. Demokrasi anlamında günümüzde çoğu parlamenter sistem temel haklar ve özgürlükler konusunda bile sınırlı ve simgesel öğeler taşırken seçimlerde amaç düzenin meşruiyetiyle bireyin denetlenmesine kadar indirgenmiştir. Zenciler için öne sürülen vergi ödeme koşulu gibi bir uygulama günümüzde de siyasal partilerden aday olacaklara belirli miktar bile olsa para yatırılması şeklinde ülkemizde de sürüyor. Listelerin üst sıralarında yer bulabilmenin yolu, kesinlikle ekonomik güç sahibi olmaktan geçiyor. Büyük kentlerin belediye başkanlıklarına hep işadamları, zengin tüccarlar getiriliyor. Çünkü aday olabilmek için, etkin ve pahalıca seçim kampanyaları gerekiyor. Böylece ortaya çıkan fırsat eşitsizliği ise demokratik seçim ilkesiyle hiç bağdaşmıyor! Yaklaşık 200 yıllık siyasal yaşamda, seçim olgusu belli başlı çoğunluk sistemine göre eleme yapıldığından, ülke barajını aşamayan, bağımsız ve küçük partili adaylar seçilememektedir. Bu durum da ülkede temsil sorununu yaratarak, iç barışı tehlikeye sokmaktadır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi