Halil Şahin

Halil Şahin

TARIMLA UĞRAŞANLAR

  Uluslararası Para Fonu (İMF) ve Dünya Bankası (DB) eliyle yürütülen istikrar ve kemer sıkma programlarıyla iyice güçten düşen tarımımız; “Tarım Ve Gıda Bakanlığı Yasa Tasarısı” ile son darbeyi yedi. Avrupa Birliği isteklerini yerine getirme telaşıyla, çok aceleye getirilen ve yer yer çeviri kokan tasarı ile ülke tarımına son darbe vuruldu. “Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü” ve “Hayvancılık Genel Müdürlüğü” olarak iki müdürlük varken; yasa tasarısında, bitki ve hayvanlarla ilgili pek çok alan Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne dönüştürüldü. Bakanlığın adında köy ve köyü hatırlatacak ibareye rastlayamazsınız. Önce Köy Hizmetleri’ni kapattılar; sonrasında da ‘Köyişleri’ adını kaldırdılar. İlgili yasada “Bakanlık, bu Kanunda sayılan hizmetleri daha etkin ve verimli olarak yerine getirmek amacıyla hizmet satın alabilir.” deniyor. Sizin anlayacağınız; Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esaslarını düzenleyecek yasa ile mevcut bakanlığın görev yetki alanında olup da uzun süredir fiili olarak yapılmayan tarımsal yayım, üretim ve denetim gibi alanları özelleştirme ve taşeronlaşmaya açıyor. Bu durum; üreticileri, kâr hırsıyla uluslararası şirketlere veya yerli uzantılarına köle ederek, mevcut çalışanların da iş güvencesini ellerinden almıştır. Bunu, yeniden düzenlenen kamu personel yasasıyla birlikte düşündüğünüzde, kamuda çalışan işçi ve memurların neden iş güvencesinden yoksun bırakılabileceği anlaşılır. 4C’ye karşı Tekel işçilerinin Ankara’nın ayazında yürüttükleri mücadele bu açıdan çok önemlidir. İktidarın “insandan önce kâr” dürtüsüyle hareket etmesinin sonucu budur. Uluslararası tohum, ilaç ve gübre tekellerinin yağma ve talanına, bunları bilebilecek projeleri oluşturamadığınız için de et ithalatı konusunu da ekleyebilirsiniz. Bir bakan; bir çığırtkanın sözüne inanıp, “besiciler mallarını satmıyor” düşüncesini irdeliyor. Ama petrol, tahıl, altın nasıl ki uluslararası bir fiyata sahip ise canlı hayvan, et ve süt fiyatlarının da tüm ülkelerle aynı düzeye geleceğini göremiyor. Oysa biz bu filmi 1980 ve 1990’lı yıllarda gördük. Ülkemizde 1-3 hayvan sayısına sahip aile sayısı 800 bindir. Bunların nüfusu 2.500.000 kişidir. Bu kesimin hayvan sayısı daha büyük işletmelerden daha çoktur. Et fiyatları 50- 60 TL’ ye gelse bile ithalat kararı vermenin, ülke hayvancılığının kapısına kilit vurmak ve ülkemiz tüketicilerini diğer ülkelerin çiftçilerini besler hale getirmek demek olduğunu anlamıyorlar! Ziraat Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Birliği, Veteriner Hekimleri Merkez Birlikleri de et ithalatına karşı çıkarak, et ithalatının havyacılığa onulmaz bir darbe olacağı, bir daha bu sektörün ayağa kaldırılamayacağını da haklı olarak ifade ettiler. Bakanlık yıllardır yem bitkilerine teşvik verdi. Yem bitkilerinin piyasa fiyatı düşürülemedi. Damızlık hayvan başına her yıl teşvik verildi. Hayvan ıslahı için sperma teşviki verdi. Çiğ süte teşvik verdi. En az 10 adet sayıda kurulacak damızlık işletmelere Ziraat Bankası aracılığıyla % 60’lara varan faiz indirim desteği verildi. 2009 yılının sonunda kalkınmakta öncelikli birkaç ilde 50 sayıdan az olmamak üzere damızlık yatırımı yapacaklara ve işletmenin kuruluşunda, sağım ve soğuk çiğ süt depolamada ortalama olarak % 50 parasal teşvik sunuldu. Bu önlemlere rağmen damızlık sığır yetiştiriciliği yatırımı gereken düzeyde yapılmadı. Teşvike rağmen, çiğ süt üretimi artmadı. Çiğ süt fiyatları geçen yıl dibe vurduğunda, süt ineklerinin tamamı kasaba gitmediyse, et fiyatlarının, daha doğrusu süt ineklerinin etinin fiyatları ucuz olduğundan dolayıdır. Çiğ süt fiyatlarını ineklerin kasaba götürülmemesini sağlayacak düzeyde tutulmasının yolu; çiğ süt fiyatlarını, süt ve süt ürünleri fabrikatörlerinin insaf ve merhametine bırakmak değil, süratle Süt Endüstrisi Kurumu’nun yeniden kurulması, besi işi yapan üreticilerin gereksinim duydukları kesif yemin fiyatlarının düşürülmesidir. Elbette, bunlarla sınırlı değil: yapılması gereken daha pek çok öncelik sıralıklı iş var. Ülke ihtiyaçları doğrultusunda üreticilerin korunması ve geliştirilmesi yerine; Bakanlık, bir izleme ve koordinasyon merkezi haline getiriliyor. Tarım ve Gıda Bakanlığı’yla ziraatçıların bağı kesiliyor. Bir Bankacı, bir Avukat “Tarım Uzmanı” olabiliyor! Ülkede tarımsal arazilerin tarım dışı kullanılarak tahrip edilmesine koşut, emperyalist tekellerin verimli alanlarda edindikleri topraklar önemli bir sorundur. Söz konusu düzenlemeyle; küçük üreticilerin birlikler ve kooperatifler yoluyla örgütlenmesinin desteklenmesine gereksinimi varken, kooperatif, birlik ve diğer üretici örgütlerinin kurulmasına izin vermek; kooperatif, birlik, oda, üretici örgütleri ve bunların iştiraklerini denetlemek, bunların eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olarak sonuçlandırılması için gerekli önlemleri almakla yetiniliyor. Eğer karşı konulmazsa; üreticiler, işçiler ve emekçiler birleşerek tek el, tek ses olunmaz ise durum daha da vahimleşecektir. Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk; “Biz; yaşamını, bağımsızlığını korumak için çalışan emekçileriz. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve zorunda olan bir halkız! Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Ama çalışmakla bir hakkı elde ederiz. Yoksa sırt üst yatmak ve hayatını çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur. Halkçılık; toplum düzenini emeğine, hukukuna dayandırmak isteyen bir sosyal doktrindir. Biz bu hakkımızı korumak için, toptan ve ulusça, bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşmayı uygun gören bir doktrini izleyen insanlarız.” diyor. Hani bilgi çağını yakalamıştık, hani otomasyona geçmiştik, hani e- devlet projesine geçmiştik. Hani Tarım Bakanlığımızın merkez ve taşra teşkilatının bütün odalarındaki tüm masalara bilgisayarla doldurarak çevrimiçi(online) haline gelmiştik? Ne diyelim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!”. Anlaşılıyor ki; AB ve ABD, PKK’yı özellikle bu bölgede boşuna güçlendirip milletin başına bela etmemiş…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi