Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

SINIRLAYICI EMİR

Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Gözlerini yaşama açan birey, gördüklerini, duyduklarını, hissettiklerini art niyet olmaksızın anlamlandırmaya çalışır. Zihninde bir karmaşa, kargaşa ya da bulanık düşünce bulunmadığından saf bir biçimde de onları taklit etme çabasına girişir. Farkında olmadan adeta bir tiyatro ve sinema oyuncusu gibi başlangıçta çekingen; etrafını dikkatlice süzerek taklit ettikleri ile bütünleşmeye onları temsil etmeye başlar. Zamanla sahnenin aslarından olur. Kendisi olmadan işlerin asla yürümeyeceğini, yarım kalacağını, vazgeçilemeyen bir unsur olduğu kanaatine ulaşır. Bu defa da çevresindekileri doğal uyduları olarak kabullenir. Beynindeki temsil sistemlerinin hareketlerine göre dünyasını şekillendirme gayreti ile yürümeye başlar. Bunların ötesinde her bir kişi ayrı bir dünyadır. Aynı noktada olanlar hatta ikizlerin bile temsil sistemlerini kullanma nispetleri birbirinden belirgin bir şekilde farklılık arz etmektedir. Oranlar arasındaki makas açıldıkça iç çatışma başlar. Yaş farkı değiştikçe bu defa, durum kuşak çatışmasına döner. Nesiller durmadan yer değiştirip yenilendiğinde, yaşananların bugünle ilgili olduğu fikri ağır basar. Hiç de öyle değildir. Çok bilinen tarihi şahsiyetlerden hatırlayabildiklerinizi düşünecek olursanız siz de rahatlıkla aynı kanaate ulaşacaksınız. Nesiller boyunca devam ede gelen davranışların daha büyük küme ve kitlelerce benimsenmesi yanında tali, teferruatlar da bir şekilde kitleye bağlanmaktadır. Eylemler tekrarlana tekrarlana alışkanlığa dönüşür. Beyindeki ağırlığı ortadan kalkarak rutin haline gelirler. Böylelikle basitleşip sıradanlaşır. O, her eylemde olduğu gibi beyinden idare edilmesine mukabil, yeni gelişmelere sebep olamaz. Bireyin eylemlerdeki duruş noktası, etkileyip-etkilenme açısı, beyninde algılaması ve sonrasındaki yansıtma durumu son derece önemlidir. Daha açık bir ifade ile gelişimin bir alışkanlığa dönüşümüne izin verilmemeli, durmaksızın ilerlemeye fırsat tanınmalıdır. Plansız, programsız, belirsiz, ama aydınlık bir yolda yürünmesi Kişisel Gelişimcilerin ittifak ettiği üzere sıradanlık yerine farkındalık ortaya çıkaracaktır. Geleneksel usullerle gerçekleşen evliliklerde insanları şaşkına çeviren bağlılık ve mutluluğun temeli belki de buna dayanmaktadır. Zira belirsizlik hakim olmasına karşılık yürünen yol aydınlıktır. Hedeflenen eylemdeki farklı unsurlar dikkate alınmadığında yoldaki aydınlık önceliğini yitirmekte, karanlık ve kabus ağırlık kazanmakta, ipek böceği misali çabaladıkça hareket alanının daralması gibi kaçınılmaz bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Birinin ideali, diğerinin kabusu haline gelmektedir. Bahsedildiği üzere burada kuşak çatışması olarak adlandırılan hususlardan sadece birisi söz konusudur. İçinde bir çok unsuru barındıran, statik olmaktan ziyade rüzgarın istikametine göre şekillenen, büyüklerin hayallerine göre akışı belirlenmeye çalışılan hayatımızdaki en önemli aşamalardan birisi evlenme olsa gerektir. Bunda yadırganacak bir durum da yoktur. Kültürümüzün temel çekirdeğini sağlıklı bir aile oluşturmaktadır. Birbirini izleyen sosyal halka ile coğrafya değişse de kültürel kimlik devam edip gitmektedir. Başarılarda tek veya tekil olmak herhangi bir önem arz etmemektedir. Daha düne kadar çocuk hayata gözlerini açar açmaz, büyükler onun evlenme ile ilgili fikri, bedeni ve fiili uygulamaları gerçekleştirmeye de başlarlardı. Zengin ya da fakir uygulama istisnasız böyle idi. Onun geleceğindeki durumundan ziyade mevcut veya oluşturacağı aileye dönülerek yürünürdü. Beynin kartal gibi düşünen, fırsat kollayan, tek bir noktaya kilitlenen, hedeften şaşmayan bölümü oldukça önemlidir. Büyükler de muhtemelen farkında olmadan çocukları konusunda beynin kartal bölümünü harekete geçirmektedirler. Zira kartallar hedeflerini vurmadan dönmezler. Bu şekilde bir kişi ile ilgili bir çok kartal düşünce harekete geçtikten sonra ara süreci değil sonraki gelişmeler esas haline dönüşür. Onun yetişmesi, meslek sahibi olması, kadim değerlere bağlılığı Quantumist belirsizliklerin belirleyiciliğine kalmıştır. Sinema sektörü de olması muhtemel şeyleri farklı çizgilerde perdeye yansıtabildiği ölçüde ticari hedeflerine ulaşacağından toplumda birçok kartalın amaçladığı halde gerçekleştiremediği istisnai hedefi de filme çekmek isteyecektir. Yüz yirmi yıla ulaşan karanlık salon, yine yüz yılı aşan konulu perde deneyimlerinde kendi kartallığını da daha önceden hedef kitleye varan eserlerden hareket etmesi gayet doğal görünmektedir. Türk kültüründe aile sahibi olmama gibi bir tasavvur hiçbir dönemde ön planda olamasa da çeşitli sebeplerden dolayı bunu gerçekleştiremeyenlerin olageldiği bilinmektedir. Zengin edebiyatımızda da bu yönde eserlerin olduğu ve ilgi çektiği de herkesin malumudur. Takıntı anlamında ya da başka sebeplerden dolayı bilhassa bayanlarda görülen evlenmeme, evlenememe durumunda eşin kadar kıymet elde edilmesi, o kadar değer verilmesi, olmaması durumunda dışarıda bırakılma tecrübeleri toplumsal açıdan karşılık bulmaktadır. Kadının yaşamını yalnız sürdürmesi, sonradan tek başına yaşamak zorunda kalması geleneksel anlamda yaşam kalitesini mevcut durumun gerisine düşürmektedir. Evin direği misali, evlenmeden kasıt mutlak surette bir er sahibi olmak beyinlerdeki işgali pekiştirmiştir. Aile kurulmasında erkek her ne hikmetse kadına nispeten çok daha ön plana çekilmektedir. Müessesenin tesisine kadar geçen süreçte kadının geçmişi mevzubahis olurken, gelecekten erkek sorumluluk altında görülmektedir. Atasözlerimizde bile "sinek kadar eri olanın dağlar kadar feri olur" şeklinde karşılık bulmaktadır. Bunu senin bir önceki neslinden duymanın ehemmiyeti yoktur. Bir şekilde işi kuşak çatışmasına döndürerek açıklayıp birey kendisini kandırabilir. Zamanın uygulamaları değiştirebilme yeteneği de inkar edilemeyen realitelerin başında gelmektedir. Beyinde üretilen yanlış yorumlanarak hatalara sebep olan hususların tahlile tabi tutulması pek çok sıkıntının giderilmesine yardımcı olabilir. Kişi evlenerek bağımlı olmaz bağımsızlığa, yepyeni bir yaşam tarzına adım atar. Elbette bağımsızlık başıboşluk değil sorumluluk ister. Yenilikler her şeyden evvel beyne fayda sağlar. Cengiz Han ile eşi evlendiğinde her ikisi aile çadırı ve obasından ayrılarak engin bozkırda meçhul tehlikelere atıldılar. Birlikte defalarca uçurumlara düştüler. Bayan aldığı sorumluluğu defalarca en üst düzeyde hak etmiş olmasına karşın tarihler eşini kaydetti. Yani feneri aydınlattı yolcu yürüdü. Zirveye ulaştı. Dostu düşmanı, yerlisi yabancısı belleklerden silinmeyecek bir şekilde hakkını teslim etti. Bu hususta samimi olarak kaleme alınan her çalışma dikkatle okundu, değerlendirildi. Hatta çok okunanlar, satılanlar listesinde yer aldı. Sinema da toplumun dikkate aldığı eserleri çoğunlukla es geçmediğinden bunun son örneklerinden birisini daha gerçekleştirerek sinemaseverler için vizyona soktu. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar, kendisini hiçbir şeylere layık göremez. Kendisi uygun görse bile üzerinde tasarruf hakkı olduğunu düşünenler her hangi bir duyguyu dikkate almadan hareket ettiklerinde istasyonda beklerken hipnoz olmuş gibi trenlerin arka arkaya sıralanıp gitmesini fark etmeden istasyon boşaldıktan sonra yine çevrede bir sebepten dolayı orada kalmış olanlar tarafından içinde bulunduğu durumdan çıktığında istasyona artık hedeflediği istikamete doğrudan gidecek seferin kalmadığını öğreniverir. Takdir görmüş edebi bir eserden perdeye uyarlanan filmden bir çıkarım denenecek olursa; değerini belirlemekte yanılabilirsin ama erin durumu seni konuşturur yahut susturur. Sınırlayıcı bir emir cümlesi halinde geri döner.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20