Haftasonumu size saray tarihçesi hakkında bilgi toplayarak geçirdim... Ne diyorduk; Uzat saçını ben geldim yavrum Rapunzel... Heredot, Mısır tarihini anlatırken (MÖ 2650) yıllarına dayanan Keops'un piramidinden bahseder. Antikçağ Mısır sarayları piramitlerden oluşur. Gelgelelim Keops'un kızı tapınak orospusu olmuştur ve yine Heredot'a göre kendisine piramit yapacak kadar gelir elde etmiştir. Olsun, varsın kutsal dava anlayışı yürüsün, varsın O da orospu olsun. Babil kralı Nabukadnezar (MÖ 1125) üç tane saray yaptırır. Kuzey, Güney ve Yazlık saray. Güney saray Babil kentinin ana sarayı olarak anlatılır. Yazlık saray ise soğutma evi olarak ele alınmıştır. Fakat günümüz yazlık sarayları işini Allah'ın rüzgarına bırakmaz. Alman Siemens şirketiyle anlaşılıp, 3 milyon liralık klima döşerler ayrı konu. Tapınak fahişesinin oğlu olan II. Sargon (MÖ 709) Asur ordusunda komutan iken, bir darbe ile kral olur. Ninova'nın yakınlarında kendisine 1000 odalı saray yaptırır. Fakat ne hazin ki savaş sırasında ordusu geri çekilir ve ölüsü meydanda kalır. Kimse geriye dönüp kralını almaz ve bu yüzden mezarının yeri bile belli değildir. Adı, Muaviye bin Ebu Süfyan (602-680) Halife Hz. Osman'ın yeğeni ve Şam valisiydi. Görkemli bir saray yaptırmaya başladı. Adı, “Qasru'l-Beyza” idi… Yani, Ak Saray… (Tesadüf bu olsa Sümerlerin ziggurat adı altındaki ilk tapınaklarının adı da Ak Saray) Saray İslam tarihinde ilk saraydı. Sarayın çevresi surlarla çevriliydi. İçinde taht odası, hamamlar, kabul salonları vardı. Sarayın inşaatıyla birlikte itirazlar da yükseldi. Muhaliflerin başını sürgünde bulunan Ebu Zerr çekiyordu. Muaviye'nin şaşaalı yaşantısından ve Roma özentisinden rahatsızdı. Saray için hiçbir masraftan kaçınılmadı. Ve yiğit müslüman Ebu Zerr Muaviye'nin karşısına geçip konuştu: “Ey Muaviye, eğer bu sarayı kendi paranla yapıyorsan, israftır; yok eğer halkın parasıyla yapıyorsan bu ihanettir” dedi. Moğol kökenli Kubilay (1264) kendisine devasa bir saray yaptırır. Gününü diğer ülkelerden gelen tüccar ve onların getirdikleri mallarla ilgilenmekle geçirir. İpekli ve renkli elbiseler gözdesidir. Çin'i yönetir ve bir yandan ticarete düşkündür. Bu arada dönemin Hollandalı tarihçileri sarayın dışında yaşayan insanların kazanlarda insan kolu, ayağı pişirdiğinden bahseder farklı konu. Rusya'da Ekim Devrimi (1917) gelir Çar'ın kapısına dayanır. Yoksulluktan ve baskıdan bıkmış halk II. Nikolay'ın sarayından içeri girer. Süslü eşyalar, tablolar paramparça olur. Halk bununla yetinmez, vazoların içine işeyip sıçarlar. Kısaca saraylar sınıflı toplum kültürüyle başlayan, Antikçağ ve Ortaçağ'dan kalan mezarlıklardır. Halkların emeği ve alınteri ile inşa edildikleri gibi ne halka ne de monarşi sahiplerine fayda sağlamıştır. Keza inanıyorum dediğiniz dininizin kitabı olan Kur'an da bunu apaçık ifade eder : “Zulmün doruğuna çıkmışken helâk ettiğimiz nice beldeler vardır; duvarları çökmüş, çatıları yıkılmış, kuyuları kullanılmaz hale gelmiş muhteşem saraylar!” (Hac; 22/45). “Onlardan önce nice mal mülk ve görünüşü daha güzel olan nesilleri helak ettik” (Meryem; 19/74). "Siz her tepeye bir alamet bina edip eğlenir durur musunuz?" (26 Şuara- 128) Neyse ki şükürler olsun! Bizim "Alnı secde gören (hünerlilerimiz) israf, saltanat, saray nedir hiç bilmez! Mehtap Kuş vandal mıhtar