Halil Şahin

Halil Şahin

SALDIRIYORLAR

Hainlikte taraf olanların gazeteleri, Genelkurmay Başkanlığı karargâhında bir kurmay albayın hazırladığını iddia ettiği bir belge yayınlamıştı. Anımsayacaksınız, adı: İrtica ile Mücadele Eylem Planı. Sözüm ona, bu belgeye göre Genelkurmay, AKP’nin içten bölünmesine dönük bir strateji geliştirmektedir. Aynı belge, Fethullah Gülen cemaatini de hedef alarak bir takım eylemler geliştirildiği gösteriyor. Belgenin ortaya çıkmasından görev çıkaran medyanın, iki varsayım üzerinde kamuoyunu oluşturmaya çalıştığı gözleniyordu: Birincisi, belgenin gerçek olduğu kurgusudur. Bu durum genelkurmayın seçilmiş hükümete karşı ‘entrika’ içinde olduğunun anlamı çıkartılıyor. İkincisi, kesintisiz karışıklı ve ilgiyi başka noktaya çekerek kontrol etmektir. Yakın tarihte, ABD’nin Türk Ordusunu hep böyle kontrol ettiğini gözlemliyoruz. İşbirlikçi taraf gazetelerinin “AKP ve Güleni Bitirme Planı” haberi, bize bazı tespitleri yeniden hatırlatma görevini veriyor: 1) Artık herkes anlamıştır ki; son yılın düzmece tertipleri, üç beş emekli general ve birkaç aydına yönelik değildir. Doğrudan Türk Ordusuna yöneliktir. 2) Ordu ile siyasi iktidarı karşı karşıya getirerek yaratılacak karmaşadan, ordu kumanda kademesi içinde çatlaklar yaratmak istenmektedir. 3) Taraf medyanın, doğrudan CIA tarafından yönetildiği ortaya çıkmıştır. 4) Taraf medya kullanılarak başlatılan operasyon, Fitnullah Harekâtı’nı meşrulaştırmaya yöneliktir. Orduyu gayri meşru bir çizgideymiş gibi göstererek, Fitnullah Hareketi’ni meşrulaştırmaktır. Nitekim tetiğin çekilmesi ile beraber, Orduya karşı topyekûn bir saldırıya geçtiler. Peki, bu hareket neden şimdi başlatıldı? ABD’nin Türk Ordusunu istediği gibi yönetmek istediği anlaşılıyor. Kumanda kademelerine kendi istediği generalleri tayin ettirtmek istiyor. Bunun içinde, Kemalist subayların tasfiyesi bir kez daha gündeme getiriliyor. CIA’nın Türkiye’deki tüm elemanları bunun için, ordu içindekiler dâhil tam mesai çalışmaktadırlar. NATO’un içindeki Ordunun kendini yönetme zafiyetleri nasıl da ortaya çıkıyor? Direnenlere çok büyük ve zor görevler düşüyor! Ümmileştirilmiş güruhun oylarıyla, sanki devlet içinde devlet olmuşlar, hükümet ediyorlar. Okul açıyorlar, hastane kuruyorlar, kendi medyalarını oluşturuyorlar. Gladyo yaratıyorlar. Bir devlet olabilmenin tüm kurumsallaşmasını tamamlıyorlar. Hem de kendi yasalarını canlarının istedikleri biçimde düzenleyip, yürürlüğe koyarak… Birileri bir şeyleri açıklaması gerekiyor: Niye kapalı kapılar ardında gizliden antlaşmalar yapılıyor da açıklanmıyor? Niye ikili görüşmelerde dahi zabıt tutularak, tarihe hizmet edilmiyor? Niye bunlar sorgulanmıyor? Niye bunlar için şeffaflık istenmiyor? Günümüz Dünyasında emperyalizmin iki düşmanı var: Kur’an ve Kemal Atatürk. Batılı Hıristiyan sömürgeciler, ortak paydamız bu topraklarda, Müslümanların direncini kırmak ereğiyle ve dinciler aracılığıyla Kuran’ın içini boşaltarak, “Ilımlı İslam” yaftasıyla Müslümanları Hıristiyanlaştırıyorsa, “bize ne” diyebilir misiniz? Selahaddin Eyyübi’den yediği tokadı çözümleyen sömürgeci batı, ancak Müslümanları Hıristiyanlaştırarak yenebileceğini keşfetti. Önce Hıristiyan inancı olan türbelerden, ölülerden iş bulmak ve sınav kazanmak ereğiyle dua ederek, ağaçlara çaput bağlayarak beklenti ummayı aşıladılar. İyi niyetli olmakla beraber cahil bıraktırılmış Müslüman bayanların kafasına, Hıristiyan rahibenin bohça kafası / sıkma baş şaklabanlığını kondurdular. Emperyalist işbirlikçisi dinciler, Kur’an ayetlerini İncil’den örneklerle açıkladı. Budizm kökenli –kaderciliği aşılayan- ruh göçü olmadığı halde, Kur’an’da varmış gibi gösterdiler. Daha sonrasında da; M. Kemal Atatürk’ü dinsiz, tüm dinlere eşit uzaklıkta bulunmak anlamına gelen laikliği de dinsizlik olarak gösterdiler. Çağdaş medeniyetin üzerine çıkmayı hedefleyen M. Kemal Atatürk’ü, “çağdaş medeniyet düzeyine çıkmayı” hedeflemiş gibi göstererek; “yaşasaydı emperyalist AB’ye katılmak isterdi” düşüncesine meşruiyet yaratma çabasına girdiler. Atatürk; ekonomik bağımsızlığımızı kazanmak için, sömürgecilerin elindeki üretim kurumlarını kamulaştırmıştı. Ama bunlar, AB istiyor diye o kurumlar tekrar yabancılara peşkeş çekildi. ‘Çanakkale’ ve ‘Mustafa’ gibisinden uyduruk filmlerle; M. Kemal Atatürk, ulusunun gözünden düşürülmek istendi. Devleti ve Türk ulusunu kendi eliyle yok etmeye çalışanların, tüfek kendilerine doğrultulunca, bunları hiç yapmamışçasına yiğitlik ve kahramanlık gösterdikleri günleri de görüyorsunuz. Ama yine de oylarınızla, himmetlerinizle ve dualarınızla bunlara destek vermeye devam ediyorsunuz. Ne diyelim?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi