Kaygan Zemin

Kaygan Zemin

ŞAİRİN ŞAİRLİĞİ ve SEÇİLMİŞLER

“ilk zamanlar krallar yakışıklı ve orantılı bedenlere sahip insanlardan seçilirmiş. G. Vico’ya[1] göre insanoğlunun bu güzellik algısını şairler yaratmıştı. Öyle ki, filologların ve şairlerin başarısı bir kralı ya da yöneticiyi yakışıklı, orantılı bir bedene ve de üstün niteliklere sahip olduğuna dair mısralar dizmesindeydi marifet.[2] Beyitler halinde yazılan divan edebiyatının kasideleri de hep din ve devlet büyüklerini övmek için yazılmış şiirler değil midir? Peygamberi övmek için yazılmış olan FUZULİ’nin SU kasidesi gibi: Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşrEşk-i hasretdentökendedîde-i bîdâra su (Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut âşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zaman,) Umduğum oldur ki rûz-ı haşrmahrûmolmayamÇeşm-i vaslunvire men teşne-i dîdâra su (O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.) IV. Murat’ı öven ve baharı müjdeleyen NEF’î’den: Der-Medh-i SultânMurâd Hân Aleyhi'r-Rahmetüve'l-Gufrân Esdinesîm-i nev-bahâr / açıldı güller subh-dem Açsunbizüm de gönlümüz / sâkîmeded sun câm-ı Cem 2 İrdi yine ürdibihişt / oldıhavâanber-sirişt Âlem bihişt-ender-bihişt / her gûşe bir Bâğ-ı   KARACAOĞLAN Karacaoğlan da sevdiğini metheder:   ALA GÖZLERİNİ SEVDİĞİM DİLBER Ala gözlerini sevdiğim dilber, Gel bizim ellere gez kerem eyle. Nice kulların var, gezer kalemle, Al beni deftere yaz kerem eyle. Iraktır yolların, dolandım geldim, Tatlıdır dillerin, eğlendim kaldım. Vebalin boynuma işte ben öldüm, Mezarım göğsüne kaz benim için. Karac'oğlan der ki: Bir mani söyle, Ezelden kalmıştır bu kanun böyle. İyilik yaparsan, vaktinde eyle, Çağın geçer aman kız kerem eyle. KARACAOĞLAN   Şairler hem yüceltmiş, hem batırmışlardır da. MEHMET AKİF’TEN TEVFİK FİKRET’E ŞİMDİ ALLAH'A SÖVER, SONRA BİRAZ BOL PARA VER HİÇ UTANMAZ, PROTESTANLARA ZANGOÇLUK EDER TEVFİK FİKRET CEVAP VERİYOR: BEŞERİN BÖYLE DELALETLERİ VAR PUTUNU KENDİ YAPAR KENDİ TAPAR. Kendi halinde kendi mahallesini, ailesini –öven demeyelim- anlatan şairler: NEFES ALMAK   Nefes almak, içten içe, derin derin, Taze, ılık, serin, Duymak havayı bağrında.   Nefes almak, her sabah uyanık. Ağaran güne penceren açık. Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.   Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı. Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı... Kardeşim, nefes alıyorsun ya!   Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi, Ananın südünü emer gibi, Kana kana, doya doya...   Nefes almak, kolunda bir sevgili, Kırlarda, bütün bir pazar tatili. Bahar, yaz, kış.   Nefes almak, akşam, iş bitince, Çoluk çocuğunla artık bütün gece, Nefesin nefeslere karışmış.   Yatakta rahat, unutmuş, uykulu, Yanında karına uzatıp bir kolu, Nefes almak.   O dolup boşalan göğse... Uyumak, sevmek nefes nefese, Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.   Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su. Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu. Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.   Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes... Anlıyorum, birbirinden mukaddes, Alıp verdiğim her nefes.   (1953)[5]   İstanbul’u Dinliyorum, İstanbul Türküsü gibi şiirleri en çok bilinenler. Bazı şiirleri bestelenmiş. Nefes almanın ‘bedavalığından’ bahseden Orhan Veli. Hani; ‘Velinin oğlu.’ BEDAVA   Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekânlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava.   (KANIK)   Ve iki arkadaş. Ölene kadar arkadaşlık etmişler Galatasaray’da tanıştıktan sonra. Ayrı kaldıklar zamanlarda mektuplaşmışlar: CAHİT SITKI TARANCI ve ZİYA OSMAN SABA. Cahit Sıtkı’nın mektupları ZİYA’YA MEKTUPLAR adıyla kitaplaşmıştır.[7] OTUZBEŞ YAŞ. Bilmeyen var mı, acep?   OTUZBEŞ YAŞ   Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,   Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne? Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar?   Neden böyle düşman görünüyorsunuz; Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim:   Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;   Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız   Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geçfarkettimtaşınsertolduğunu. Su insanıboğar, ateşyakarmış! Herdoğangününbirdertolduğunu,   İnsan bu yaşagelinceanlarmış. Ayva sarı narkırmızısonbahar! Her yılbirazdahabenimsediğim. Ne dönüpduruyorhavadakuşlar?   Nerdençıktıbucenaze?Ölenkim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar. N'eylesin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak   Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında.   CAHİT SITKI TARANCI Ne diyorduk, laf nerelere gitti? Şiirli günler dilerim.   MEHMET ÜNAL TAŞPINAR   [1]GiovanBattista (Giambattista) Vico, (d. 23 Haziran 1668 – ö. 23 Ocak 1744) ünlü İtalyansiyaset felsefecisi, retoriği, tarihçisi ve hukuk danışmanı. Özgün bir tarih anlayışı geliştirmiş olan Vico, Descartes'ın tarihe açık ve seçik düşüncelerle yaklaşma tavrına karşı çıkmış ve doğruluğu, kesinliği, açık seçik düşüncelerde değil de, etkinlikte, insan varlıkları tarafından yaratılmış, gerçekleştirilmiş olanda aramıştır. Vico'ya göre, tarih, insanların eseridir. Çevrenin insan üzerinde belirli etken olduğu yaklaşımından uzak olduğunu vurgulamıştır. İnsan yalnızca kendisinin yarattığı şeyleri bilebilir düşüncesini benimsemiştir. (Vikipedi’den) [2] HAYDAR KARATAŞ/Birgün Pazar eki/Edebiyat/7.6.2015/Syf:26 [3]Karacaoğlan (1606 - 1702) [4] ZİYA OSMAN SABA (1910-1957) [5]CÜMLEMİZ/ZİYA OSMAN SABA/Can Yayınları/1. Basım, Ekim 2014 [6] ORHAN VELİ KANIK (1914-1950) [7]Ziya'ya Mektuplar, Varlık Yayınları, İstanbul 1957 [8]CAHİT SITKI TARANCI (1910-1956)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaygan Zemin Arşivi