Halil Şahin

Halil Şahin

ÖNCÜ TÜRKİYE

  Günümüz iktidarının uzun süredir izlemekte olduğu dış politikalarının, Türkiye’nin değil, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’nın dış politikası olduğundan elân şüphesi olan var mıdır? Hepinizin de bildiği gibi; Atatürk’ün devrimleriyle kurulmuş olan ulus devletimizin tasfiyesine koşut yürütülen bu politikalar, ülkemiz ve bölgemizde barışı yeni ve ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. Çünkü günümüzdeki savaşların, terörün ve bölücülüğün kaynağı, ABD’dir. Bunlar, ABD’nin dünya egemenliğini gerçekleştirmek ereğiyle kullandığı araçlardır. Hem giriştiği savaşlarda uğradığı başarısızlıklar, hem de emperyalist sistemin içine girdiği derin iktisadi bunalım sonucunda ciddi zorluklar içinde bulunan ABD, Dünya’nın tek kutbu konumunu yeniden kazanabilmek için her çareye başvurmaktadır ve bunun için zamanı dardır. Ülkemiz üstündeki baskı ve dayatmalarının olağanüstü bir düzeyde yoğunlaşmış olması bu nedenledir. BOP Eşbaşkanlığı eliyle, Atatürk Devrimi’nin ve ulus devletin tasfiyesinin artık zamana yedirilmesine izin vermeksizin hızla tamamlanmasını istemesi, ülkemizi bölge ülkelerine ve dünyaya karşı ABD planlarının uygulanmasının aracı haline getirebilmek içindir. Komşularımızın toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür. Irak topraklarına Kukla Devlet’i dışarıdan konduran işgalcilerin ereği: salt Kürt yöneticilerini kuklalaştırmak değil, Türkiye dahil diğer bölge ülkelerini de, bu devlet üzerinden bölme tehdidiyle kuklalaştırmak, gereğinde parçalamak ve Irak’ın kuzeyini bütün Asya ve Dünya ülkelerine karşı bir ABD ve İsrail üssü haline getirmektir. BOP Eşbaşkanlığı, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunma politikasını salt özü itibariyle değil, biçimsel olarak da terk etmiştir. Abdullah Gül Irak’ın kuzeyini ‘Kürdistan’ olarak adlandırırken, Tayyip Erdoğan Erbil’e başkonsolosluk açma kararı vermiştir. Çünkü Kukla Devlet konumunu korumak ABD’nin kırmızı çizgisidir ve bunun gereklerini yerine getirmek işbirlikçi iktidarlara ihale edilmiştir. “Terör ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin bir aracıdır. Birileri, BOP’taki görevleri gereği, Türk Ordusu’nun yenilgiye uğratılması planlarına hizmet etmektedirler. AB kapısındaki Türkiye’mize “insan hakları” yaftası altında teröre özgürlük hukuku dayatılmıştır. Elbette bağımsızlık ve barış içinde yaşamak, en büyük insan hakkıdır. Bugün “Kürt Açılımı” çerçevesinde, başkanlarının talimatı ile ve öğütlerini temsilen geldiklerini söyleyen teröristlere, Habur’da “kırmızı halı” serilip, sinirlenmesinler diye sorgularının yapıldığı yerde Atatürk resmi ve Türk bayrağı bulundurulmazken, teröre karşı vatan savunması için fedakârca mücadele etmiş olan Türk subayları zindanlara atılmıştır. Türk Ordusu’na kendi ülkesinde operasyon yapılmaktadır. Terör örgütünü desteklemek “demokratik açılım” gereği dokunulmaz bir hak haline getirilirken, şehit yakınları ve gazilerimiz, madalyalarını çiğnemektedir. Ülkemize hükmeden o anlayışa göre, yurdumuzun güneydoğu bölgesi başka bir coğrafyadır ve orada yaşayan insanlarımız başka bir sosyolojik yapıdadır. Bu görüş PKK’nın görüşüyle aynıdır. Oysa Yörük ve Türkmen de biziz, Kürt de biziz; hepimiz Türk milletiyiz. Ulusumuzun ve özellikle milletimizin ayrılmaz parçası olan Kürt yurttaşlarımızın beklentileri, Washington ve Brüksel’e yönlendirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bir umut olmaktan çıkarılmaktadır. ABD ve İsrail, Türkiye’yi Kıbrıs’tan sıkıştırıp, Irak’ın kuzeyinde teslim alma politikası izlemektedir. Bugüne dek başka ülkelerin KKTC’nin tanınmasına yönelik adımlar atmasının önündeki en büyük engeli, çözümü KKTC’nin tasfiyesi ve adadaki Türk askeri varlığına son verilmesinde gören iktidarlar, KKTC’de yapılan seçimlerle yenilgiye uğratılmıştır. “Sıfır sorun” politikası, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığından vazgeçmediğiniz sürece, komşularla uzlaşmayı sağlayan değil, çatışmayı körükleyen bir politikadır. Kırmızıçizgilerinizden vazgeçtiğiniz, yani ver kurtula yöneldiğiniz takdirde, siz verdikçe daha çok şey isteyecekleri için, vermekle kurtulamaz hale gelmez misiniz? Bunların uyguladığı Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Kıbrıs açılımı gibisinden bütün açılımlar bu durumun en açık örneklerini oluşturmaktadır. Şurası unutulmamalıdır ki; Türkiye’mizin ve bölge ülkelerinin bağımsızlığı, egemenliği, bütünlüğü ve barış amacıyla Irak halkı başta olmak üzere İran, Suriye ve Azerbaycan ile ittifak kurularak geliştirilebilir. Suriye ve Irak’ın bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüğünü gerçekleştirmek için de Türkiye, İran, Suriye devletleri ve Irak halkı arasında işbirliği şarttır. Barışı, kardeşliği kuracak çözümü yaratacak kuvvet buradadır. Bu da; BOP Eşbaşkanlığı’nın devrilip, yerine Türkiye’yi 21. yüzyılın öncü ülkeleri içindeki seçkin yerine oturtacak bir Milli Hükümetin kurulması ile olanaklaşacaktır. Batı Asya’da kurulacak ve giderek Avrasya’yı kapsayacak bir ittifak, AB’D emperyalizmini yeni maceralara girişmekten caydıracak tek güçtür. Bu durum; aynı zamanda Batı ülkeleri ile bağımsızlığa, toprak bütünlüğüne, devlet egemenliğine saygı ve karşılıklı çıkar temelinde sağlıklı ilişkiler kurulmasının yolunu açacaktır. Türkiye’yi savunmasız biçimde emperyalizme açmak yerine, Avrasya’da Türkiye’yi öncü ülke yapacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi