Halil Şahin

Halil Şahin

MİLLET YÜRÜYOR

 Ülkenin getirildiği ortamda, milletin huzursuzluğu her geçen gün yoğunlaşıyor. Yurttaşlar iç savaşın eşiğine getirilmiş; komşuluk, akrabalık hak ve hukukunun da ihlallerle ve değer kaybettirilmesiyle ortadan kaldırılarak, ulusal bağın devamlılığını sağlayan direnç telleri eritilmiştir. Vatandaşlığını tartışmalı görenler, insan olabilmenin kaygısıyla ortaya çıkmakta; kendisini tarumar edenlerin üzerine doğru yürümektedirler. Millet yürüyor; Cumhuriyet Mitingleri, Güç Birliği Mitingleri, Bireysel ve Grup Protestolarıyla çığ gibi alanlarda büyüyor. İstanbul Barosu önünde başlayan   bir yürüyüşe,  yargıç ve savcıların da katılması, yaşanan sosyal karmaşanın göstergesidir. Konumları nedeniyle böyle bir yürüyüşe katılmaları, egemenlerce sakıncalı görülse de şu ana dek, adlarının açıklanmasını istemeyen pek çok duyarlı yurtsever yargıç ve Cumhuriyet Savcısı katılacaklarını bildirmişlerdir. Bu ulusalcı yurtseverler, her önüne gelenin telefonunun dinlenmesine karar veren veya polisin önüne getirdiği her yurttaşı tutuklayanlardan değildir. Özellikle belirtmek gerekir ki; yürüyüşe katılacaklarını bildiren yargıç ve Cumhuriyet Savcıları arasında, bildiğimiz kadarıyla, böyle iddianame hazırlayan ve böyle iddialara göre tutuklama kararı verenler asla yoktur. Çünkü adalet, mülkün temelidir. İstanbul İl Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Engin’ in dinlenmesi elbette skandaldır. Ama bizzat kendisinin basına açıkladığı bir iddianame ekindeki yüzlerce sayfalık dinleme tutanaklarının varlığının da değerlendirilmesi gerekmez mi? Beşiktaş Terör Örgütü’nün parmak izlerini, daha altı yıl öncesinden kıdemli gazeteci Yavuz Donat saptamıştı: “Doğrudan Başbakana bağlı bir organizasyon. İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın bilgileri dâhilinde, bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde, çalışmalar gizli, operasyonel niteliği yüksek, tribünlere oynamayan bir takım. Bu işlerin yürütüldüğü karargâha gelince: O da gizli… TBMM’ye yürüme mesafesinde bir yer… Bu organizasyonun çalışmaları belli bir noktaya geldikten sonra, iki ayrı düğmeye aynı anda basılacak. Bazı kişiler, doğrudan Yargı’ya gönderilecek.” (Sabah, 11 Temmuz 2003). Dikkat ediniz; Çalışmalar gizli, karargâh gizli, operasyonel niteliği yüksek, düğmeye basılacak ve bazı kişiler yargıya gönderilecek. TBMM’ye yürüyüş mesafesinde yasadışı, gizli bir örgüt var! 10 Kasım Atatürk’ü Anma Protokollerinde açıkça görüldüğü gibi, Devletin başı Cumhurbaşkanı’na vekâlet eden TBMM Başkanı’na kafa tutabildiğine göre, ‘Başbakan’ olduğu söylenen, fakat kendisini “BOP Eş başkanı” diye tanıtan bir R.T. Erdoğan’ın söz konusu örgütün elebaşısı olduğu ya da işbirliği içinde olduğu kanaati ortaya çıkmıyor mu? Yine Yavuz Donat’ın yazdığına göre, örgüt “beş yıllık bir tecrübeye” sahip. Yani 1998’lerden gelen bir örgütlenme! Yasadışı, “gizli, operasyonel” Beşiktaş Terör Örgütü’nün tarihçesini bizzat R.T Erdoğan anlatmıştı: “Bu işe ben Emniyet’le başladım. Belirli bir evreye geldikten sonra, bunu savcılığa verdik. Ergenekon Soruşturması konusunda yargı ile yakın işbirliği içindeyiz. Bunlar iktidara gelmeden yaptığımız tespitlerdir.” (Aydınlık, sayı: Mart 2008) Demek ki; RTE’in Fethullahçı Gladyo ilişkisi başbakan koltuğuna oturmasından öncelere gitmektedir. Tezgâh, İçişleri Bakanlığı içinde İslamcı Cunta’nın örgütlenmesiyle başlamıştır. Anımsarsanız; Adalet Bakanlığı içinde gizli bir örgüt kurduğunu, AB Temsilcisi Karen Fogg açık açık yazmıştı. E-postalarındaki raporlarında, isimler de vermişti. Anımsıyorsunuz değil mi? Fehmi Koru’nun yazdığı ve söylediği gibi “düğmeye” Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde basıldı. “Operasyonel” denen faaliyetin özü yıllar öncesinden açık açık yazıldı. “Türkiye “seve seve” yola gelmezse, denk getirilecekti (Cüneyt Ülsever, Hürriyet, 28 Mart 2001). İşte daha 2001 yılında belirlenen “Operasyonel” görev buydu. Gizli Beşiktaş Terör Örgütü’nün yönü böyle çizildi. Nitekim Örgüt elemanları verilen görevi çok iyi öğrendiler. Ümraniye bombalarını, Ümraniye polis merkezinde masaya dizen BTÖ elemanları kendi aralarında, bombaları gecekondu çatısında bulmadıklarını itiraf ederken, yaptıkları kanunsuz operasyonun şifrelerini de açıklıyorlardı. Türk Yargısı’na yapılan operasyon böyle özetleniyordu. İşte bu halk, bu olagelenleri fark ettiği ve geleceği için tehlikeli gördüğü için yürüyor. Şimdilerde sessiz, ama gelecekte daha bir gür sesle olabilir değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi