METE YARAR, ZAFER ŞAHİN VE FERHAN MURAT TÜRKİYE YÜZYILINI ANLATTI

METE YARAR, ZAFER ŞAHİN VE FERHAN MURAT TÜRKİYE YÜZYILINI ANLATTI

    Gazeteci Zafer Şahin, Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar ve Siyasal İletişimci Ferhat Murat, Türkiye Yüzyılı söyleşisi için Afyonkarahisar’a geldi. Burada konuşan AK Parti İl Başkanı Hüseyin Ceylan Uluçay “Hak dava için büyük mücadeleler veriyorlar” dedi. Sosyal medya fenomeni Mert Armağan “talimatla Erdoğan’a saldırıyorlar” diye konuştu. Gazeteci Şahin ise “Türkiye’nin adayı ile NATO’nun adayı yarışıyor” ifadelerini kullandı. Siyasal İletişimci Ferhat Murat da “Osmanlıdan korkuyorlar” dedi. Yarar ise “Biz mandayı Kurtuluş savaşında reddettik” ifadelerini kullandı. Türkiye Yüzyılı buluşmaları kapsamında AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanlığının organize ettiği kamuoyunun da yakından tanıdığı gazeteci Zafer Şahin, Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar ve Siyasal İletişimci Ferhat Murat bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşiye AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Hüseyin Ceylan Uluçay, il yürütme ve yönetim kurulu üyeleri, Merkez İlçe Başkanı Ziya Coşkun Karadeniz, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, İl Genel Meclis Başkanı Burhanettin Çoban, MHP Merkez İlçe Başkanı Fahri Fevzi Kartal ve çok sayıda vatandaş katıldı. “Hak dava için büyük mücadeleler veriyorlar”   Açılış konuşmasını AK Parti Afyonkarahisar İl Başkanı Hüseyin Ceylan Uluçay yaptı. Uluçay konuşmasında şunları söyledi; Bizleri onurlandıran, şereflendiren çok kıymetli Zafer Şahin, Mete Yarar ve Ferhat Murat Bey gerçekten bu yoğun programına rağmen Afyonkarahisar'a olan ilgileri, Afyonkarahisar'a vermiş oldukları değerden dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Aramıza hoş geldiniz, şeref verdiniz. Yine aramızda çok kıymetli milletvekili adayımız Hasan Bey, yine Milliyetçi Hareket Partisi Merkez İlçe Başkanımız yönetim kurulu üyeleri, yine basınımızın çok değerli temsilcileri ve sivil toplum kuruluşumuzun çok değerli başkanları ve yöneticileri, programımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz. Türkiye Yüzyılı buluşmaları kapsamında birbirinden kıymetli konuşmacılarımız, katılımcılarımız var. Ben sözü çok fazla uzatmayacağım. Onlar televizyon programlarına katılarak ve sosyal medyalarından gerçekten bizlerden daha fazla gayret ediyorlar. Bu hak dava için ve davası için hayatlarını hiçe sayarak ve çoluğunda çocuğundan ayrı kalarak bizlere çok büyük hizmetler ediyorlar. Onlara teşkilatlar olarak, yine Afyonkarahisarlılar olarak, AK Partililer olarak, cumhur ittifakı olarak vefa borcumuz olduğunu, onların haklarının olduğunu özellikle biliyorum. Kendilerine özellikle haklarını helal etmelerini ve bu dava yolunda inşallah bizlere her zaman yardımcı olmalarını ve kutlu davayı, İslam ümmeti davası ve Türkiye Yüzyılı sürecinde ve devamında da kendilerine her zaman destek beklediğimizi, sizlerin huzurunda tekrar kendilerine ifade etmek istiyorum. Aramızda olduklarından dolayı kendilerine ve sizlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. On dört Mayıs zaferimiz de şimdiden hayırlı olsun diyorum.   “Aldıkları talimatlarla Erdoğan’a saldırıyorlar”   Uluçay’ın ardından sosyal medya fenomeni olan, Kanal Türkiye YouTube kanalı sahibi Mert Armağan da bir konuşma yaptı. Armağan “Genelde biz muhalif şehirlere gidiyoruz. Muhalif şehirlerde, muhalif ilçelerde çalışıyoruz. Çünkü AK Partililer zaten tamam. Recep Tayyip Erdoğan'a oyu var ama o muhalif gençlerimizi daha iyi anlayıp Cumhurbaşkanımızı onlara anlatabilmek için orada oluyordum. İlk defa Afyon gibi bir şehre geldim ve dedim ki Cumhur İttifakı burada, Recep Tayyip Erdoğan yüzde 90’a yakın oy alır. Kanal Türkiye YouTube kanalımızı izlediğiniz için, sokak röportajlarımızı izlediğiniz için çok teşekkür ederim ve sokak röportajları çok önemli. Özellikle bu seçim döneminde. Çünkü belli bir kitle tamamen organize bir şekilde Recep Tayyip Erdoğan'a talimatla saldırıyorlar. Ve bundan sokakta kurguladıkları elemanlarla yapıyorlar bunları. Biz Kanal Türkiye olarak sokakta YouTube mecrasında canlı yayında röportaj yapan ilk ve tek kanalız. Bunun nedeni bizde algı yok. Biz algıları bozarız diyoruz” dedi.   “Batı basını Erdoğan’ı suçluyor”   Mert Armağan’ın ardından Siyasal İletişimci Ferhat Murat konuştu. Murat konuşmasında “Türkiye yüz yılına gelene kadar neleri kaybetmiş olabiliriz? Neleri kaybettik? Ama bundan sonraki süreci nasıl şekillendireceğimizi konuşacağız. Çok kıymetli isimlerle beraber sevgili Mete Yarar ve sevgili Zafer Şahin'le beraber çalışıyoruz. Türkiye'nin farklı yerlerinde bunu anlatıyoruz. Gençlerle konuşuyoruz orta yaşlılarla konuşuyoruz. Her yaş grubundan insanla Türkiye yüzyılını konuşuyoruz. Hemen çok fazla sözü uzatmadan girelim. Bugün aslında şöyle de sıcak bir konu var. Biliyorsunuz uluslararası dergilerin kapakları. Bu Economist’le başladı. Der Spiegel ile devam etti. Sonrasında yine bir çok batılı dergileri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan bazı kapaklar yayınladılar. Bir Alman dergisi ve diktatörya ile suçlanan bir lider var. Ve illüstrasyonla gerçekleştirilmiş bir görsel. İllüstrasyon ne? Çizimle. Yüz hatlarına dikkat ettiyseniz otoriter, sert bir lider imajı çizilmeye çalışılıyor. Osmanlı'yı kasteden taht ortaya konmuş. Bakın Der Spiegel yazısının üzerinde bir hilal var görebildiniz mi? Uzaktan belki gözükmüyor olabilir. Ben anlatayım; Hilalin bir kanadı kırılmış durumda. Hilal neyi temsil ediyor. Bildiğiniz gibi İslam'ı temsil ediyor. Fransız dergisi; Burada da Tayyip Erdoğan'ı yayılmacılıkla suçluyorlar. Fransız dergisi bunu yapıyor. Bunu da konuşacağız. Diyor ki Erdoğan'ın kazanması bir kaos oluşturacak. Tabii bunu Türkiye için söylemiyorlar. Avrupa için nasıl bir kaos olacak? Aslında onu anlatıyorlar. Evet Türkiye'yi kastediyorlar belki ama Avrupa'da nasıl bir kaos oluşturacak? Aslında onu da biz birazcık hem Zafer Şahin'i hem Mete Yarar'la konuşacağız” dedi.   “Osmanlıdan korkuyorlar”   “Zaten işin başında aslında ilk süreci başlatan bir Economist’ti” diyen Murat şöyle devam etti;  Economist İngiltere'nin bir yayın organı. Diyor ki 2023’ün en önemli seçimi Türkiye'deki seçimler. Demokrasi diyor, demokrasiyi koru. Oy ver diyor ama Erdoğan gitmeli diyor. Demokrasiyi bir adayın gitmesi üzerine kurgulamış, demokrasinin ruhuna ters bir şekilde yorumluyor. Ve makalede de çok enteresan şeyler yazıyor. TCG Anadolu'dan bahsediyor. ‘İstanbul'da Osmanlı sultanlarının evi, Topkapı Sarayı'nın altında bir başka otoriter liderin eseri sergileniyor’ diyor. Osmanlı'nın ayak seslerinden de bir korkunun olduğunu, bu ilk giriş cümlesinde görüyoruz” .   “20. Yüzyılı enerjisiz kapattık ama 21. Yüzyılın enerjisi doğalgaz”   Gazeteci Zafer Şahin de konuşmasında şunları söyledi; Şimdi bazı anketler yayınlanıyor ya hani. Hani o anketleri yapanlar bu salonu görseler eminim biz ne yapıyoruz diye bir düşünürler. Şimdi arkadaşlar burada Ferhat arkadaşımızın gösterdiği bu kapaklar, bu dergi, bu gazete, haberleri aslında bir şeyin habercisi. Yani biz şunu kendimize bir oturup bir düşünelim. Bu adamlar neden Erdoğan'ın kaybetmesini istiyorlar? Birilerinin düşündüğü gibi ya da Türkiye'ye anlatmaya çalıştığı gibi biz Türklerin iyiliğini istedikleri için mi? Ya böyle bir şey olabilir mi? Ya şimdi bakıyorsun İngiliz'i, Fransızı, İtalya'nı, Amerikalısı hepsi diyor ki Erdoğan gitsin. E şimdi Avrupa Birliği Erdoğan’ı istemiyor. NATO istemiyor. FETÖ'sü PKK'sı istemiyor. Ya acaba bu adam ne yapıyor ki bunlar gün aşırı bu tip haberler yapıyorlar. Benim çok düz mantık, öyle çok fazla derinlemesine düşünmeye gerek yok. Demek ki bu adam tarihin bu döneminde kendi ülkesinin ve kendi milletinin çıkarlarını önceliyor. Yani odağa onu koyuyor. Yoksa bunlar niye günaşırı Erdoğan gitsin diye yazı yazsınlar. Ya da Kandil'deki terör elebaşları büyük bir hırsla, büyük bir intikam duygusuyla 14 Mayıs'tan sonra neden Türkiye'de her şeyin değişeceğini söyleme ihtiyacı duyuyorlar. Ya bütün bunlar hepimize bir işaret. Bununla ilgili arkadaşlar çok şey söylenebilir. Ama asıl sebep ne? Asıl sebep bizim işte panelimizin de adı olan Türkiye Yüzyılı. Şimdi bu böyle aslında bir soyut bir kavram gibi duruyor. Niye Türkiye yüzyılı? Bakın çok kısa bir şey söyleyeceğim. Geçen yüzyılın olayı şuydu. Arkadaşlar geçen yüzyılda bizden enerjimizi çalmışlardı. Ne, ne anlatmaya çalışıyoruz? Musul ve Kerkük, Misak-ı Milli'de biliyorsunuz bizim Misak-ı Milli sınırları içerisinde gösterdiğimiz iki tane il, yer, Musul, Kerkük. Ne vardı orada? 20. yüzyılın ana enerji kaynağı olan petrol vardı. Adamlar ne yaptılar? Biz tam oraya hakkımızı almak için hamle yapacağımız da Şeyh Sait isyanını çıkarttılar. Türkiye ne zaman kafayı kaldırsa ya darbelerle ya başka bir takım siyasi atraksiyonlarla önümüzü kestiler. Peki bunun bize maliyeti ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Enerjisi olmayan bir ülke olarak 20. yüzyılı kapattık. Kişi başına düşen milli gelirimiz 2 bin 500 yüz dolar seviyesinde kaldı. Niye? Enerjimiz yoktu. Enerji yoksa hiçbir şey yok. Bu yüzyılın enerji kaynağı ne? Doğal gaz.   “Bunların karın ağrısı enerji ve ulaşım meselesini çözmüş bir ülke olmamızdan kaynaklı”   “Petrol yine önemli ama bu yüzyıl doğal gaz yüzyılı” diyen Şahin “Ya Türkiye şimdi doğalgazı buldu. Enerjisini buldu, havasını buldu. Onlar da biliyorlar Türkiye artık yılda 50, 60 milyar doları cebinde tutacak.  60 milyar doları cebinde tutan bir Türkiye, sahip olduğu genç nüfusla, güçlü ordusuyla, stratejik önemiyle, güçlü sanayisiyle durdurulamaz arkadaşlar. Mesele bundan ibaret O yüzden Türkiye yüzyılı. Bakın Türkiye son 20 yılda ulaşımda, sağlıkta, enerjide, savunma sanayinde çok önemli adımlar attı. Her ne kadar birileri size bunun aksini iddia etse de Türkiye'nin nereden nereye geldiğini en iyi o dergileri hazırlayanlar biliyor. En iyi o dergilerin çıktığı ülkelerin yöneticileri biliyor. Ne diyor Macron? Türklerin diyor Doğu Akdeniz'de yaptıkları bizim çıkarlarımızı zedeliyor diyor. Macron'un ülkesinin önde gelen gazeteleri şunu söylüyor; Türkler bizim arka bahçemiz olan Fransa'da diyor bize rakip çıkmaya başladı. Peki niye yapıyoruz biz bunları? Emperyal bir devlet olduğumuz için mi? Hayır. Arkadaşlar bizim şu an Çin'le Avrupa arasında en fazla organize sanayi bölgesine sahip ülke olduğumuzu biliyorsunuz değil mi? İyi şeyler çok haber olmuyor. Kaç kişi biliyor? Kaç kişi biliyor mesela.  Bakın Çin'le Avrupa arasında en fazla organize sanayi bölgesi bizde. Afyon'da kaç tane OSB var bilen var mı? 8-10 tane var bakın. Bir Ege kentinde iç Ege'de bir kentimizde sekiz on tane OSB'miz var. 360’a yakın organize sanayi bölgesinde 60 bin fabrikada 7/24 üretim yapıyor bu ülke. Nasıl yapıyor bu üretimi? O yaptığı beğenilmeyen yollar var ya o yollar vasıtasıyla yapıyor aslında. Niye? O yollar neden yapıldı? O fabrikalarda üretilen ürünlerin dış pazarlara satmak için. Eğer yolun yoksa hiçbir şeyin yok. Tıpkı enerji gibi. Bu kadar kritik. E şimdi enerji sorununu çözmüş ulaşım meselesini çözmüş, savunma sanayinde dev adımlar atan bir ülkeden bahsediyoruz. Yani bu yüzyılın Türkiye yüz yılı olmaması için hiçbir sebep yok. İşte bunların karın ağrısı bu arkadaşlar” ifadelerine yer verdi.   “Türkiye’nin adayı ile NATO’nun adayı yarışıyor”   Şahin sözlerini şu ifadelerle noktaladı; Türkiye'yi tıpkı 20. yüzyılda olduğu gibi ayağından prangalarla bağlamak istiyorlar. Ortadoğu'da jandarmaları pozisyonda tutmak istiyorlar. Bütün mesele bu. Yani bugün bu bir seçim ortamına gidiyoruz. Sanmayın ki bu seçim işte adaylar var. Hayır kardeşim bakın bu seçimin olayı mottosu şu. Türkiye'nin adayıyla NATO'nun, AB'nin işte diğer saydığımız unsurların adayı ve adayları yarışıyor aslında. Bu çok net. Yani bu bir hamaset değil. Kimin kimlerle olduğuna baktığımızda zaten bu tabloyu görüyoruz. Ben şunu çok uzatmadan sözümü bırakacağım. Sonra inşallah böyle soru cevap şeklinde daha hızlı bir şekilde devam edeceğiz. Bu konuyu özetleyen belki de İmamı Şafi'ye fitne zamanı sormuşlar. Doğruyu yanlıştan nasıl ayırırız? Hak ehlini nasıl buluruz diye. Düşman oklarını takip edin. O sizi hak ehline götürür diyor. Bakın Fransa dergisinin kapağında Sayın Erdoğan var. Onu istemiyoruz diye, İngiltere'nin dergisinde keza öyle. PKK'nın hedefinde Sayın Erdoğan var. FETÖ'nün hedefinde Sayın Erdoğan var. Aslında doğruyu bulmak çok da zor değil.   “Biz mandayı Kurtuluş savaşında reddettik”   Mete Yarar da konuşmasında “Ben Samsunluyum. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı yerden bitirdiği yere geldim. Sonuçta son damgayı burada bulduk. Bu ülke mandayı, manda olmayı yani birisinin himayesinde olmayı Kurtuluş Savaşı'nda reddetti. Erzurum Kongresi en sonunda Sivas Kongresi'nde net olarak dedi ki ‘kardeşim biz hiç kimsenin himayesine girmeyeceğiz.’ Bakın şunların her biri hala Türkiye'yi manda olarak görmeye çalışan adamların ifadeleri. Arkadaşlar biz mandayı Kurtuluş Savaşı'na iz reddettik. Bunun için kan döktük. Biz bu ülkeyi fırtınalarda kurduk. İki rüzgarla devirmeyiz. İki rüzgarla da teslim etmeyiz. Yani hiç öyle gelmesinler. Hiç de öyle konuşmasınlar. Hakla batılın kavgası kardeşim. Bu kadar net. Hiç uzatmaya gerek yok. Arkasından laf söylemeye gerek yok Bu adamlar övüyorsa ben şunu düşünürüm. Ya ben nerede hata yapıyorum ya? Demek ki bu memleket için daha fazla hata yapıyorum. Şimdi düşünsenize ya. Her yaptığınız hamle aslında adamların işine çomak sokuyorsunuz. Şöyle düşünün. Hiç öyle devletler arası düşünmeyin. Bir tane mahalleniz var. Hepinizin mahallesi var. Mahallede bir tane süpermarket var. Adam istediği fiyata size malı satıyor. İstediği fiyata satıyor. Bazen vazgeçiyor satmaktan. Bazen sizi süründürüyor. Malı da vermiyor. Sonra diyorsunuz ki mahalledekiler birleşiyor. Yok arkadaş diyor. Ben küçük bakkal kuracağım bakkalla başlayacağım diyor. Sonra bakkalı kooperatife çeviriyorsunuz. Sonra büyütüyorsunuz, süpermarket oluyorsunuz. Hiç kimse süpermarket ister mi? Arkadaşlar, memleketin durumu böyleydi. Bakın memleketin durumu böyleydi. Şimdi size üç tane kitap getirdim. Bunların hiçbiri 2000 sonrasında yazılmış kitaplar değil. Bir tanesi devrim arabaları. 1961. Hikaye 1961 de başlıyor. Petrol şoku ve yeni Orta Doğu haritası. 90’lı yıllarda yazılmış bir kitap bu. Doksanlı yıllarda. Sonra Mustafa Kemal'in uçakları, bu da 1990’lar da işte yeni baskısı İş Bankası'ndan çıktı. Niye getirdim biliyor musunuz? Bu kitaplar hangi dönemi anlatıyor biliyor musunuz? Cumhuriyet kurulduktan sonra yaptığımız mücadeleyi 1950leri anlatıyor. Geçen gün belki seyrettiğiniz CNN'de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Gabar'da bulduğu petrolü. Seyrettiniz mi? Hayal ettiniz. Fedakarlığı da seyretmişsinizdir. Çabayı da fark etmişsinizdir. Arkadaşlar Gabar'da bulunan petrol yalnızca bir alanda bulundu. Komple Afyon'u düşünün. Afyon'un 17 ilçesi var. 17 ilçesinden bir tanesinden petrol bulundu. Hala 16’sından da petrol çıkma şansı var. Bir tanesinde Gabar'ı öyle düşünün. Bir tanesinde bulunan keşfin toplam büyüklüğü 70 milyar dolar. Bir tanesinden çıkan petrol yalnızca Türkiye'nin ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak. Peki ben size şöyle sorayım. Bu petrolün ana kaynağını bulduğumuz yerin ne zamandan beri orada olduğunu biliyoruz. Abdülhamit'ten beri biliyoruz. Biz Abdülhamit'ten beri orada petrol olduğunu biliyoruz. Peki biz tam keşifler yapmaya başladığımız tarihte,1984’ten beri de ne yapılıyor arkadaşlar. PKK terör örgütü. En çok da en çok da mevzilendikleri yer orası” dedi.   “Bu ülke 40 yıl önce bu petrolü bulmuş olsaydı biz kişi başı 40 bin dolar geliri konuşuyorduk”   Türkiye'nin toplam borcunun 250 milyar dolar olduğunu kaydeden Yarar sözlerine şöyle devam etti; Terörün Türkiye'ye maliyeti ne kadar biliyor musunuz? İki trilyon dolar arkadaşlar. Bir daha söyleyeyim mi? Yıllık 50 milyar dolar. Türkiye'nin terör yüzünden kaybettiği para. Ona Gabar'daki çıkartılamayan petrol de dahil. Biz her sene petrole yurt dışına tam tamına bu sene 95 milyar dolar ödedik. 95 milyar dolar para ödedik. Günlük tam 300 milyon dolar para ödüyoruz. Bugün bitiyor. Yarın sabah oluyor. 300 milyon doları keş olarak ödüyoruz. Arkadaş Gabar'da bulunan petrolün yalnızca bir tanesi yüzde onu karşılıyor. TPAO Genel müdürüne sordum. Ne kadar ümitlisiniz dedim. Dedi ki ‘biz 2030 yılında şirketin büyüklüğünü 50 milyar dolar yapacağız’ dedi.  Peki ben şöyle sorayım. Bugün itibariyle, Türkiye'nin en büyük şirketi hangisi desem ne dersiniz bana? Türk Hava Yolları mı dersiniz? Ben söyleyeyim Türkiye'nin en büyük şu andaki şirketi hangisi biliyor musun? Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı. Ve bu şirket 5 sene sonra, 6 sene sonra 50 milyar dolarlık şirket olacağım diyor. 50 milyar dolarlık bir şirketiniz varsa, sizin yurt dışından aldığınız petrol olmamaya başlamıştır. Düşünsenize, biz her yıl aslında ürettiğimiz aldığımızdan daha fazla biliyor musunuz? Türkiye ürettiği aldığından daha fazla. Ne hariç? Enerji hariç. Bir kalemde enerji yok oldu düşünün. Yurt dışından borç almıyorsunuz. Sizi dövizle terbiye edemiyorlar. Bir de üstüne sattığınızı düşünün. Arkadaşlar şurada gördüğünüz tabir boşu boşuna bir laf değil. Türkiye'ye yüz yılda lafı boşu boşuna değil. Adamlar bizden daha fazlasıyla bunu görüyorlar. Ürktükleri konu şu. Adamların tezgahına tezgah açtık. Düşünsenize Türkiye'ye kredi veriyorlardı. Türkiye'ye dayılanıyorlardı. Türkiye'ye parmak sallıyorlardı. Sana bana sallıyor. Türkiye dediğini siz bizsiniz ya. El alemi süpürmüşüz, atmışız. Şimdi parmak sallayarak. Niye? Diyor ki bana; Senin diyor her sene cari açığın var. Senin ne yapman gerekiyor? Enerji bulman gerekiyordu. Ama bunu yapmak için ne yapman gerekiyordu? Önce savunma sanayini iyi yapman gerekiyordu. SİHA'larını, İHA'larını ve diğerlerini yapman gerekiyordu. Başka yurt dışına çıkıp terör kamplarını bitirmen gerekiyordu. Kuzey Irak'a tamamen temizlemen gerekiyordu. Gabar'da petrol çıkartmak istiyorsanız Kuzey Irak'ta terörist kalmaması lazım Niye? Oradalar çünkü. Ya üstatlar bakın ben şöyle söyleyeyim. Devlet tam tamına 2016 dan beri bir taraftan terörü temizliyor. Bir taraftan savunma sanayine yükleniyor. Bir taraftan enerjiye. Sebebi ne? Çünkü üstümüzdeki yükü atmaya başladık. Üstümüzdeki hainlerden kurtulmaya başladık. Bu hainlerin aslında ne kadar pranga olduğunu anladınız mı şimdi? 2016’dan sonraki değişimi görüyor musunuz? Bu ülke 40 yıl önce bu petrolü bulmuş olsaydı biz neyi konuşuyorduk? Ben size söyleyeyim. Kırk bin dolarlık geliri konuşuyorduk.     Yarar sözlerini “Peki ben şuna mı kızacağım? Adamın birisi çıkmış, bunları yapmak için kar sarf ediyor. Birileri de bunu yapana kızıyor. Memlekette böyle bir durum var, biliyor musunuz? SİHA yapıyorsunuz, küfür yiyorsunuz. Doğal gaz buluyorsunuz, küfür yiyorsunuz. Terörü bitiriyorsunuz, küfür yiyorsunuz. Hakkınızı koruyorsunuz, küfür yiyorsunuz. Adam diyor ki kardeşim ne Gabar’ında petrol bulunması kardeşim diyor ya. Hadi şu Kızılelmayı bir seyredelim de adamları niye ürküttüğümüzü anlayarak başlayalım isterseniz” ifadeleri ile noktaladı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.