Merhaba...

Merhaba...

Bundan tam olarak 2 hafta önce mensubu olduğum üniversitede bulunan bir panele şahit oldum sayın canlar. Bu panel belki de hiçbirimizin bilmediği, ama basın tarihimizin önemli bir siması olan Hacı Ali Bey'i yer yer milli mücadele kareleriyle, yer yer Türk Basın Tarihini ve gazete örneklerini akademik üslubda anlatan önemli bir kaynak oluşturdu tüm öğrencilere. Seneler Milli Mücadele seneleri. Savaşlardan çıkmış bir millet ve geride kalan enkazlar arasında yeşeren umut parçacıkları... Anadolu topraklarında boydan boya uzanan eşyalar, bedenler, ruhlar ve nicesi... İnsanların gözlerine fısıldayan umutla direnen, canla başla korumaya yemin eden bir Türk Halkı. Sadece tek bir tema onları baskı altına tutuyordu... Savaş... Yer yer umut kol gezinse de insanların gözlerinde, çizgi çizgi korkular gözükmüyor değildi. Gözüküyordu çünkü tek düşünülen savaş, hayat ve daha ötesi... Gelecek... Bir insanı hareketlendirecek olan durumların başında etken gelir. Bu etken bir insan tarafından olur, bir eşya yahut başka şeyler. Ama insana damar damar öyle bir etki taşır ki yüreğine, kol kanat umutlandırır güçlendirir ve ona umudun kapısını kırarcasına açar. Ve bu topluluklar tüm topraklara yayılır, gücü kaplar ve kalkan oluşturur kötülüğe karşı. Bugünde bizi tarihin odak noktası olan bir şehre, egenin sarı saçlı göğsü dik bir şehre gideceğiz... Afyon... Afyonkarahisar... Milli Mücadelenin göz bebeği, kocaman tepesi, dillere destan kalesi, yüreği cesur ve mert insanların olduğu, güneşi kıskandıran sarılıkta toprakları ve topraktan çıkan buram buram tarih kokusuyla Türklüğün kalbi Afyonkarahisar... Milli mücadelede zamanlarında umutları köprü olmuş insanların yaşadığı bir şehir. Yokluğun, sefaletin bol olduğu ovaları inançla dolduran bir şehir. Ve akıllarında sadece savaş ve gelecek kaygısı bulunduran insanlara bambaşka bir açıdan ışık tutmayı amaçlayan bir zat... Hacı Ali Bey... Hacı Ali Bey; Hacı Âşık Tekkesi'nin müntesiplerinden ve torunlarından bir sima. Türk Basın Tarihinde önemli bir kişiliktir. Nakşibendiliğin Halidiye koluna mensuptur. (Nakşibendilik: Abdulhalik-ıl Güjdevani tarafından sistemleştirilen, Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibendi'nin isim babası olduğu İslâm (Sunni İslam) dini tarikâtı. "Nakış yapan" anlamına gelen Nakşibend, Nakşibendi mürşidlerinin, kalbi dünyadan âhirete bağladığı düşünüldüğü için bu adı almıştır.) Yrd. Doç. Dr Selim Kaya, Hacı Ali Bey'in basın tarihindeki başarısının bu kola mensup olmasının önemli bir etken olduğunu vurgulamakta, daha da açacak olursan Kaya'nın 'Halidiyye; Türkiye'de eğitim öğretim, dini hayat, basın, bilim ve sanat hayatı üzerinde derin tesirler bırakmıştır. Tarihçi ve âlim İbnülemin Mahmut Kemal Nakşiliğin Halidi kolundandır. Halidi silsilerine mensup olanlar basın, yayın ve eğitim alanlarında faaliyet göstermektedirler. Nakşibendi'nin Halidi kolu şeyhleri kendi müntesiplerini Cumhuriyet sonrası basın-yayın ve eğitim alanlarında yönlendirmişlerdir. Ben Hacı Ali Efendi'nin iyi bir gazeteci olmasını ve basın-yayın alanında faaliyet göstermesini bu özelliğine bağlıyorum. O dönemde Halidilerin bu alana yönlendirilmesi ve onun da Halidi şeyhi olarak elbette etrafında olanlara iyi bir örnek olması gerekiyordu. Dolayısıyla bir girişimci olarak biçerdöver de getirdi, gazete çıkarmasını da bildi.' yorumunu yaptığını da görebiliriz... Hacı Ali Bey fakir bir aileye mensup olmasına rağmen amacından hiç vazgeçmedi. O halka milli mücadele ruhunu o zamanın önemi daha da etkili olan gazete yoluyla aşılamak istemiş ve başarılı da olmuştur. İmkanlarını zorlamış, matbaayı getirmiş ve Söz Birliği başta olmak üzere birçok gazeteyi kendi imkanları çerçevesince basmıştır. Ama Hacı Ali Bey'in asıl işi olan öğretmenliğe imkanların bitmesinden dolayı döndüğünü ve 1942'de İscehisar Esar-ı Terakkim Mektebi Muallim'nden emekli olduğunu torumu Mimar Erdoğan Emre'den öğrenmekteyiz. Bu Basım - Yayım işiyle neden bu kadar ilgili olduğunu sorduğumuzda ise Hacı Ali Bey'in daha bir çok yaptığı yenilikleri öğrenmiş oluyoruz. Afyonkarahisarda o zamanlarda yapılan gezekler (toplantılar), Hacı Ali Bey'in Milli Mücadeledeki katkısını artırmış ve bu işleri yapacak gücü kendisine vermiştir. Torunu Erdoğan bey bununla ilgili şu anısını da bizlere sunuyor 'Bu toplantılar o günlerin sinema, televizyon, gazete ve telefon gibi iletişim araçlarının olmadığı yalnız zengin evlerinde bulunan radyoyla eğlenildiği bir zamanda sosyal hayatın önemli bir parçasıydı. Dedemin iştirak ettiği gezek; programlı, ciddi ve çok seviyeli olurdu. Bu sanki herhangi bir gezekten öte istişare toplantısı gibi olurdu. Bu gezeklere o günlerin favori isimleri olan Bekir Efendi, Sarıklı İmam Mücahit, Müftü Ahmet Gümüş, Din Adamı Müftü Hüseyin Bayık, Tüccar Murat Çelikaksoy, Belediye Baş Katibi Hamdi Bey, İtfaiye Amiri Hulusi Açıkgöz, Ömer Altınay, Harun Nakiboğlu, Kemal Bayık, Ahmet Öğüt gibi isimler katılırdı. Bunların her biri başlı başlına derya adamlardı. Dedem biçerdöver makinesi getirmiş, matbaa getirmiş ve gazete basmış, ticaret yapmış, öğretmenlik yapmış, değirmen inşa etmiş bir insandı.' Uzun lafın kısasıyla sayın canlar. Aslında hiç bilmediğimiz isimlerin, duymadığımız hatta içten içe gizli kahraman dediğimiz insanların hayatımıza nasıl yön verebileceğini görüyoruz. Kamuoyunu etkilemenin yolu basından geçer. Milli mücadele de basın aracılığıyla daha da güçlendi ve yeşeren umutları köklü, yıkılmaz ağaçlara dönüştürdü. Basın milletin dilidir, gözüdür, kulağıdır, tek sesidir, bir bütünle var olmanın bileşenidir. Milli mücadele de Türk Halkının gücüyle, basının diliyle kazanıldı. İmkanlar ne kadar sınırlı olursa olsun," Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" (Atatürk/ Gençliğe Hitabe) Sevgi ve saygıyla... Haberli günler dilerim sayın canlar...

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.