KUYULARDAN BİR SANCI

KUYULARDAN BİR SANCI

Kuyulardan bir sancı..Seni özlemek..Kemiklerinin inceliğine yaslanıp çocukluğuma köprüler kurmak...Avuçlarından iç denizlere göç etmek..En sonunda sende durmak..Saçlarının gölgesinde gökkuşağını tezahür etmek doyasıya..Sonra yaslanmak adının sığlığına..Sonra ellerimi göğsüme koyup gözlerinin sağnağında ıslanmak yıldız yıldız..Sonra arınmak harf harf..Sonra kıyılarında büyümek deniz saflığında..Özlemlerden bir özlem, günlerden bir sen.Uykulardan uyandırdım tüm harfleri..Sana koşmakta tüm cümleler..Bir yangına bürünmüş özlemlerimi nakışlıyorum bulutların eteklerine..Sen gökyüzünden beni sağdıkça ben nefesine ilhak olacağım..Sonra da sen de ölmek..Bırakmak öylece kollarımı kollarına..Gönül rahatlığıyla yığılmak ayak dibine...Kollarında ölmek velhasıl...Sonra da gözlerinde doğmak yeniden.Sende bir ben...Bende bir sen..Sen...Kıyıya uzanan bir deniz..Ben...Denize kıyısı olan bir toprak..Sen mavi, ben ise maviye özenmiş bir beden...Bahara özenen kış iken ben, sen baharları kıskandıran cümle...Şimdi iliklerime kadar senle ıslanmışken hangi özlem, hangi söz seni tarif eder ki..Seni ancak ben anlatırım değil mi ? Çünkü sen sadece bana aitsin..Sen.ben Özlenin sen olduğu bir yerde senden başka neyi özleyebilirim ki. Gözlerinin Kıyılarında Büyümenin Onuru bana yaşattığın için sonsuz sevgilerimle.Sevgi her şeyi öğretir.” der Halil Cibran kitaplarında: “Yeter ki siz kalbinizin sırlarını öğrenin ve bu yolla Hayat’ın yüreğinden bir parça olun.” Sevgi kendinden başka bir şey veremez karşısındakine, ancak kendini tamamen ve bağımsız bir şekilde verir. Bütün bağlardan koparak, zincirleri kırarak sevgi kendini isteyene ulaşır. Bir noktada donup kalarak bakmaz, sevgi durmadan akarak kendini verir. Bu akmada değişerek, daha çok kendi olarak karşı kıyılara ulaşır. Kıyısız Sevgi deryasından karşıdakinin var olan kıyılarını, sınırlarını sınar.Sevginin içinde erimek, çocukça saplantılardan ve inatlardan, küsmelerden uzak bir okyanusta yüzmektir. Ermek, hayatın sırrına ermektir. Sevgi sırat köprüsüdür ki, oradan geçen aşkla var olandır. Sırat’ın altındaki uçurum her ne kadar kalabalıksa da, kanatlı yürekler de az değildir. Gönül, Doğu medeniyetine ait bir sözcüktür ol nedenle, vericidir. Gönülden verilir, gönül bağına girilir. Gönül, kalbi ve yüreği de içine alarak deryaya dönüşür, zengin bir sofra açar hepimize. İnsan bu dünyaya gönülden bir tanık olur sonunda. Samimiyetiyle yaşayanlar tanıklık eder varoluşa ancak. “Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi.”* Bütün yapılanlara kendinden bir soluk katabilmenin tek şartıdır samimiyet. İnişli çıkışlı hayatımızın devinimlerinde sallanan bir sarkaç gibi ruhumuz acılarla sarsılır, sevginin gül kokusu ruhumuzu saklar pamuklar içinde üşümeden. “Ruh tüm yollarda gezinir. Ruh ne bir hat üstünde yürür, ne de bir kamış gibi yetişir. Ruh, sayısız yaprağıyla bir lotüs çiçeği gibi, kendi kendine açar.”Korkularımız sarsar bedenimizi, ruh üşümeleri geceleri sarar belki. Sevgi taze eliyle alnımıza duygu akıtır biteviye. “Aranızda bazıları, “Sevinç kederden büyüktür”, bazıları da, “Hayır, keder sevinçten büyüktür” demektedir. Daima birlikte gelirler, biri yanıbaşımızdayken, öbürü yatağınıza uzanmış uyuklamaktadır.”Hayatın acılarını, tatlarını Zekeriya sofrası gibi yayıp ortalığa, kırk bir çeşit lezzetten yanıp tutuşarak sevinçlerimize ulaşırız. Hayatın özü sevinçtir.Kırık kalplerimizi sevinçle tamir ederiz. Sevginin ulaşamayacağı bir kırık kalp yoktur. Sadece sevgi onarıcıdır yeryüzünde. Hayat sevginin yuvasıdır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.