Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

KADEM

Afyonprestij.com Özel Köşe Yazısı Tesisi yazı öncesine uzanan devlete, idareci olabilmenin değişik beceriler istediği bilinmektedir. Kısaca devlet adamlığı olarak adlandırılan mevki ayrı bir sorumluluk gerektirmektedir. Bölgesel ya da evrensel olarak tezgahlanıp-işletilen sisteme aykırı eylemler ortaya koyan devlet adamlarının bertaraf edilmesi için sadece iktidardan düşürülmesi yetmemektedir. Tarihe de aykırılığını gizleyecek sıfatlarla not düşülmesi ile kargaşa kaçınılmaz olmaktadır. Hatta kitlesel bir boyuta ulaştırılmaktadır. Böylelikle insanlara istenildiği gibi çeki düzen verilebilecek, en azından uzun dönem çizilen sınırlar dahilinde düşüneceklerinden mevcudu değiştirebilme yeteneğine kavuşamayacaklardır. XIX. Yüzyılın sonunda ateşten gömleği sırtında bularak, bağımsız tek Türk - İslam devletinin sorumluluğunu üzerine alan sultan bir yandan içeride parlamenter sistemi, dışarıdan da sömürgelerini sürdürmek isteyenlerle mücadele etmek, devlet adamlılığının gereklerini ortaya koymak zorunda kaldı. Kendisini gün yüzüne çıkaran düzenin gerekli alt yapıyı hazırlamasına imkan yoktu. Durumu bizzat kavrayıp yönlendirmesi kaçınılmazdı. Hem içeride, hem dışarıda o zamana kadar sistemli bir hale getirilmemiş büyük bir medeniyet kitlesini, Fransız Devriminin getirdiği yeniliklerle yepyeni bir fikir akımına dönüştürerek dünyada kurulan, tıkır tıkır işleyen sistemi temelinden sarstı, ürküttü. Dünya ile karşılaşması dışarıdaki şahıs ve unsurlar yerine bilakis içeridekilerle olmuştur. Bunların hepsinin dışarıdan yönlendirildiği, kendilerine dışarıya bağladığını söylemek tarihen büyük bir haksızlık olur. Ilımlı bir düşünce ile yolların kesiştiğini söylemek daha doğru olacaktır. Ancak bizimkiler itina ile hazırlanmış tuzaklara hem hazırlıksız, hem tecrübesiz, hem de acemice yakalanmışlardır. Bir kısmı kendilerini çok farklı sebeplerden karşıda buldular. Mevcudu korumak, statüyü devam ettirmek ya da insanı idare etmek adı her ne olursa olsun neredeyse imkansıza yakın bir noktada, yok edilmek istenen ihtişamın lideri konumunda seyretmek, tezatlar içinde doğup gelişen bir varlık mücadelesini getirmiştir. Sultan, günün varlık mücadelesinin ötesine uzanan kara bir hikayenin ülke topraklarının altında yatmakta olduğunu fark etti. O zamanlarda bunun büyük bir enerji kaynağı olduğunu gören bir devlet adamının iş başında olması, İslam alemi açısından inanılmaz bir şanstı. Şansın sonuca ulaşması da her zaman ekip ya da ekip ruhu ile mümkün olabilmiştir. Devlet cephesinden konuya yaklaşıldığında toplumla birlik olunmasının cezbedici bir anlamı bulunmaktadır. Aksi durum ise uçurumun göstergesidir. Kendisinin uzağında yer alan bir toplumun bugünü olmasa bile geleceği açısından belki de ileride fark edilebilir düşüncesiyle bir takım uygulamalara girişecek, faaliyetlerde bulunacak, çözümü çok kolay olmayan tohumları ekecektir. Bunun sonrasından beynin üretebileceği her türlü sanat türünde eskin bulmak hatta onları fırtınaya, hortuma dönüştürmek kolay olacaktır. Son aşama milletin başka evlatlarının vazifesidir. Zor olan kayıp medeniyetin çocuklarını, değerleriyle karşılaştırabilmektir. Bu ibret dolu bir karşılaşma olacaktır. Sırrın sır edilmesi sonrasında çığın büyümesi misali gizemli bir takım bilgiler de yayılma temayülü gösterir. Hiç hakları olmadığı halde ondan yararlanmak isteyenler kendiliğinden ortaya çıkıverir. Zira sistem artık maddiyat, mevki ve makam üzerine kurulmuştur. Her zaman olduğu gibi çalışmalar, hediyeler, amaçlarını dillendirmeden, gösterişli ambalajların altına saklanan zehirlerle takdim edilir. Zehre düşenin kendisini kurtarması da mümkün olamamaktadır. Sırra erebilmenin yolu, yola çıkaran mekanlardan hareket etmektir. Bizim İstanbul, yabancılar için Constantinoplois'tir. İsimden öte bir sahiplenme, acıtan bir sevgi ile sempati iç içedir. Zaten gizemli, özel anlamlı bir şehre geldiklerinden, kendilerini aşırı derecede motive ederek azim ve şevkle çalışmaktadırlar. Kendilerinin Fransız Devriminin beridir kullanmakta hiç zorluk çekmedikleri unsurlara ulaşmaları da son derece kolaydır. O unsurların bu şehirde kendilerine yer bulmaları hiç de zor olmamıştır. Buldukları yer içeride ve dışarıda garip karşılanmamıştır. İnsanın mayasından gelen ancak toplumsal dirençlerin de görüldüğü bir yer konumunda olmuştur. Varlığı ifade edilen ancak tam olarak tespit edilemeyen ve ulaşılamayan nesneye doğru gerçekleştirilen hamle karşı hamleyi de hazırlar. Karşı hamle sistemli olabildiği gibi kendiliğinden oluşabilmektedir. Tarafımıza yapılan hamleler bir anlamda kayıp medeniyetin ne olduğu üzerinde düşünmeyi de zorunlu kılmaktadır. O medeniyet gerçekten müzede mi muhafaza edilmektedir, yoksa... Topkapı Müzesi bu anlamda beyazperde vasıtası ile kültürel renkliğimizi, zenginliğimizi dünyanın gözleri önüne bir kere daha sermektedir. Artıların aktarılabilmesi için her aşamada mekanizmanın başında olmak gereklidir. Ajan veya casusluk filmi hayranları iyi bilirler ki karşı hamleyi önceden görmek ve hazırlıklı olmak gerekmektedir. Karşıda olanların dünya görüşleri, yetişme tarzları, konuştukları aksan, hesapların çeşitliliği gibi hususlar çok kolay bir şekilde elde edilebilecek hususlar değildir. Birbirine uzakmış gibi görünen Kerkük, Musul, Süleymaniye ile İstanbul üzerine oynanan oyunları oyuna aktarmaktadır. Doğu Roma İmparatorluğundan kalma karanlık dehlizlerin muhafazası, farklı bir gösteri için mühimdir. Birbirinden kopukmuş gibi bir his uyandıran adı geçen şehirler Türklüğün ikinci anavatanın elde edilmesinin, elde tutulmasının fiili sahnesi olarak düşünülmelidir. el-Mutasım'dan, Tuğrul Beye; Artuklulardan, Osmanlılara; Fatih Sultan Mehmet'ten Atatürk'e uzanan çizgi de bunun böyle geliştiğini ortaya koymaktadır. Sinema sektöründe yer alanların görevi bunu senaryodan sete, perdeden kamuoyuna ulaştıracak yapımlara imza atmaktır. Sırrın yolculuğu, hükümdardan başladı. Yavere verildi. Günler hesaplanandan çok daha farklı gelişmeleri doğurdu. Payitahttaki çalkantılar Yaveri sürgüne gönderdi. Kontrol haricindeki problemler çözümsüzlüğe kilitlenince kendisini coğrafyanın kaderine bıraktı. Coğrafya huzur ve güveni getirenler tarih tarafından kayıt altına alınmıştır. Öncesi de sonrası da tufandır. Doğru yerde, doğru zamanda bulunmak bile yeterli değildir. İki kızını dünya savaşının zorunlu kıldığı bakımsızlıktan doğan inci ve sıtma hastalık teslim aldı götürdü. Vade dolduğunda alternatif olmadığı gibi üstündeki sorumluluğun da önemi bulunmamaktadır. Geriye tek erkek evlat kaldı. Onun da ikisi kız olmak üzere beş evladı oldu. Mezopotamya coğrafyasının bitmek bilmeyen öğütücülüğü için beş kardeşin hiç bir ehemmiyeti yoktu. Bazen tek tek bazen de kitlesel bir halde gözlerinin yaşlarına bakılmadan harcanıp gittiler. Olacakları önceden bilmek elbette insana mahsus olmasa gerektir. Kardeşlerden birisi, bütün kaybedilmiş medeniyetin çocuklarını tek başına farkına bile varmadan temsil etmek durumunda kalmıştır. Resmin "satlık değil" tekrarlaması gayet şık durmuştur. Mekandan öte bir devlet politikasını özetlemiştir. Sırrı taşıdığına göre çok geçmeden kendisinin de bir şekilde sırra kadem basması gayet normaldir. Onun taşıdığı şey de sırra karışmıştı. Bu durumda sinema sektöründe yer alanlar çoğunlukla uzak kaldıkları kaybedilmiş medeniyetini tanıdığı ölçüde bütünleşebildiğinde bu defa yepyeni bir ufka dönecektir. Artık sipariş üzerine üretim değil sipariş kabul eden bir merkez durumuna gelecektir. Dünyayı istedikleri gibi döndürüp gidenler bilimsel unvanlara sahip şahıslarla bambaşka görüntülerle ve onlara maddi imkanlar kavuşturacak bir şekilde kaybetmiş pozisyonda bulunmasına karşın hala zenginliği göz kamaştıran aleme salmaktadır. Maceraya dönüştürdükleri yolcuğunda elemanlarını kaptırmamak için dokunulmazlıkları, hakları sürekli vurgulanacak kendisine yardımcı yönetici ve hayran bulmakta zorlanmayacaklardır. Gerisinde kapkaranlık bir geçmiş bulunan aleme gıpta ile bakanlar, onların pisliklerine, açmazlarına, maddi güçlerine gündelik yaşamlarına kolayca adapte olabileceklerini düşünüp onların gel geç keyiflerine sıradan meze olmaktan kendilerini kurtaramazlar. Konu edilen her aşamada sahip olduklarından biraz daha uzaklaşmakta, üzerine birkaç kürek daha toprak atmaktadırlar. Bir makamda oturmanın toplumda saygınlık, maddi bir getirisi olduğu kadar insana yüklediği büyük bir sorumluluk da bulunmaktadır. Makamın sınırlarının ötesinde de bilgi birikimine ihtiyaç duyulmaktadır. O zaman makamın yetkileri dahiline girebilecek çeşitli disiplinlere hakim olması gerekir. Aksi takdirde iktidar onlar için amacından uzaklaştığı gibi yönetilenler açısından ıstıraplarla çekilmez bir hale gelir. Bir kişinin sorumsuzluğundan kaçması sadece kendisine zarar veriyorsa hiçbir önemi yoktur. Zira onu tercih etmiştir. Eşyaya değer kazandıran onu paha biçilemez hale getiren içinde kullanılan malzemeden ziyade beyinde ona verilen önemle doğrudan alakalıdır. Alaka da sahibi ve talibi açısından iki cihetlidir. Taraflardan herhangi birinde geri planda kalması onun geçerli değerini bir anda düşürmektedir. Ya da çok yukarıda olması kesin bir hükmü kendiliğinden ortaya çıkarır. Gizemin içinde kendimizi görmemiz, oraya kendimizi yerleştirmemiz de mühim bir husustur. Bizim mührümüz gibi olan simgeler bulunmaktadır. Bayrak ile sancak bunların başında yer almaktadır. Gelen zarfın üzerindeki simgeyi ona göre yorumlamak gerekmektedir. Devlete yönelen eylemler bunu bildiklerinden simgelerimize karşı çıkmaktansa onları kendi ritüellerine eklemeyi ihmal etmemişler böylelikle karmaşanın bir miktar daha artmasına sebep olmuşlardır. Ancak Türklüğün varlığı sadece simgelere bağlı olmamış, kendisine karşı olan her türlü dahili ve harici unsurlar mücadeleyi bir yaşam felsefesi haline getirmiş, her an baskına hazır bir halde yürürken dışarıdan bakıldığında plansız hatta kafasız ilerler vaziyette görünmüştür. Belki de bu yüzden geçmişi inişlerle dolu olduğu kadar içinden çıkan bir hükümdar ya da müdür hiç beklenmedik bir noktada "hasta adam" ölecek denilirken bütün hesapları bozuvermiştir. Hesabın içinde daha başka hesaplar çıkıvermektedir. İşte o anda kaderin üstündeki kadere yönelmek mühim bir tercihtir. Sinema sanat dalı olduğu kadar iktisadi bir işletmedir. İşletmenin devamını sağlamak için tasarlamak, tasarlananı ideal bir şekilde üretmek, üretileni de pazarlayabilmek gibi bir saç ayağını dengeli kurmak gerekmektedir. Son aşamada başarı sağlanamıyorsa önceki basamaklar yorgunluktan başka bir anlam taşımayacaktır. Yorgunluklar bedeni değil beyni işten uzaklaştırır. İşten uzaklaşan ortaya yeni bir ürün çıkaramaz. Debelenmesi basit tekrarlardan öte gidemez. Beyin - Set - Satış birbirini besleyen basamaklardır. Bu basamakların kısa vadeli kazanımlardan daha fazlası elde edilmek isteniyorsa binlerce yıldır dünyanın bütün sıkıntılarına tek alternatif olarak varlığını muhafaza eden Türk kültürünün bütün inceliklerinin iyi tespit edilerek tane tane beyaz perdeye aktarılması gerekmektedir. Eğlence ve tüketim artmasından dolayı ekonominin gelişimi ifadeleri yerine insanlığa değer verilmesi ile yükselişi görülebilmelidir. Göz önüne sunulurken gösterişin içinde sabırlı olunması ikilemine düşülmemelidir. Zaferler bize bağlı değildir. Ancak zaferi istemek büyük hedefteki ilk adımdır. İlk adımdan bir çok alana, sektöre dünyanın kaoslarına çare üretecek koşar adım gidecek beyinlere hitap etmek zor olmasa gerektir. Zorluğu şartlar değil insanın kendi beyni ortaya çıkarmaktadır. Aşması gereken zorluklar oldukça yakın görünmektedir. Sonrası domino taşları gibi birbirine temas ederek yepyeni aydınlık bir geleceği müjdeleyebilecektir. Değeri tam olarak bilinemeyen, belki de gizemli dünden bugüne ulaşan unsurları beynin enginliğine sunabilmede beyazperdenin kullanılması, bugünden yarına uzanmayı kolaylaştıracak; muhtemelen çok daha parlak düşüncelere sebep olacaktır. Rol kahramanlığının niteliğini de değiştirecektir. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20