Halil Şahin

Halil Şahin

İNTİHAR MI?

ABD, Osmanlının son hali gibi çöküşe giden her kuvvetin kaçınılmaz olarak gösterdiği davranışları sergiliyor. Ekonomisi, batmakta olan gemi gibi çatırdıyor. Irak ve Afganistan’daki askeri yenilgi ise artık gizlenemeyecek durumdadır. Bunlara koşut, anti Amerikancılık tüm Dünya’da güçlenmeye devam ediyor. Bütün Dünya’nın düşman olduğu bir güç ayakta durabilir mi? Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya’nın yükselen güçler olarak, ABD’nin “yaşam alanını” daralttıkları bir başka büyük gerçekliktir. Tüm bunlara, bütün kapitalist toplumların yüz yüze oldukları çürümeyi de eklemek gerekir. Gerçekten bir satranç oynanıyor. ABD, piyon ile şahı düşürme rüyaları görüyor. Evet, ABD; Gürcistan piyonunu ileri sürerek, Rusya’nın şah veya vezirinin durumunu anlamaya çalışmıştır. Ama sonuçta piyon feda edilmiş ve karşılığında hiçbir şey elde etmemiştir. Geçmişteki Genel Kurmay Başkanı Büyükkanıt, 28 Ağustos’ta görevini teslim ederken, şehit sayılarımızı yıllar itibariyle vererek; Türkiye’de bölücü terörün, özellikle ABD’nin Irak işgalinden sonra azmanlaştığını kanıtladı. Ondan önce ve sonrasında gelişen örnekler çok olmakla birlikte salt buradan hareketle, bölücü örgütün hedefleri ve durumuyla PKK’nin son eylemlerini açıklamağa açıklamak, çaresizliğin daniskasıdır. Çünkü düğmeye basan parmağın Washington olduğu göz ardı edilmektedir. ABD’nin BOP stratejisi, derinleşen ekonomik krizi ve Rusya’nın Kafkas ve Kırım atağı; “Büyük cin ABD, güdümündeki (tepesindeki) cinleri sahneye sürmüştür.” Şeklinde yorumlanabilir. ABD Gürcistan’da deyim yerindeyse bir kumar oynadı ve kaybetti. Saakaşvili’nin aynen İrecebimin zaman zaman USA’ya karşı davranışı gibi, kendi önceliği ile Rusya’ya kafa tuttuğunu düşünen hiç kimse yok. Hemen herkes “O’nu, Osetya’ya saldırı konusunda Amerika’nın cesaretlendirdiğini” görüyor ve söylemiyorlar mıydı? Rusya’nın eski Rusya olmadığını herkes biliyordu da değişimin ne boyutta olduğu tam olarak bilinmiyordu. Oysa enerji kaynakları ve iletim hatları üzerinde Rusya’nın tartışmasız egemenliği ortaya çıkmıştır. Üstelik bu kapışmada; Rusya’nın arka cephesinin ne denli sağlam olduğu, Avrupa’nın ise ABD’nin arkasında durmadığı da ortaya çıkmıştır. Kuzey komşumuzun dirayetli davranışlarının bir macera olmadığı artık anlaşılmıştır ki; Rusya kendi coğrafyasında ABD’ye, misliyle mukabele edecek güç ve yetenekte olduğunu göstermektedir. Şu anda bu güç ve yeteneğini sonuna kadar kullanmaya kararlı liderlere sahiptir. Darısı, bir yarı özerk Kürt oluşumuna dahi engel olmaya gücü yetmeyen Türkiye’nin başına… Condeleeza Rice bir ara Gürcistan’daydı. Saakaşviliyle neler konuştuğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. ABD savaş sonrasında da Saakaşvili’nin arkasında olmadığını, aksine çıkarlarının peşinde olduğunu gösterdi. Bozguna uğrayan kuklasının Gürcistan’ı da bırakıp kaçmasını önlemek için, Doğu Avrupa’daki işbirlikçilerini (Ukrayna, savunma sistemini yerleştirme konusunda anlaşma imzaladı. Ama bütün bunlar Gürcistan’ın (gerçekte Amerika’nın) büyük bir bozgun yaşadığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Kritik soru şudur: Amerika sonu belli olan bu maceraya neden girişti? Varlığını ABD’ye borçlu olanlar Kafkasya’daki Gürcistan olayında Saakaşvili’nin yanında saf tuttular. Oysa ABD’nin Gürcistan politikasının bu ülkeyi NATO üyesi yapmak olduğu ortaya çıktı. Soros’un ‘Turuncu Devrimi’ ile ülkenin başına geçirilen Şaakaşvili, Gürcistan’ı NATO’ya üyesi yaparsa; Kuzey Irak’ta kurulan Kukla Devletin bir benzeri, Kuzeydoğumuzda hayat bulacağı gün gibi ortada değil mi? Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal güvenliği için şu açılım-saçılım safsatasından daha büyük bir tehlike düşünülebilir mi? Türkiye; aymaz iktidarlar eliyle, 1991 yılından bu yana Kuzey Irak’ta kendisinin altını adım adım oyan bir oluşumu destekledi ve günümüzdeki noktaya geldi. Putin, yıllar önce; “Rusya eğer yeniden canlanacaksa bu, Avrasyacılık temelinde ve bir Avrasya devleti biçiminde olacaktır” demişti. Görüyorsunuz işte, Rusya şimdi canlandı. Gerçekten de bu canlanma Avrasyacılık temelinde ve bir Avrasya ülkesi olarak gerçekleşiyor. Bunun için Rusya öncelikle Şanghay İşbirliği Örgütü içinde bütün Avrasya ülkeleri ile ilişkilerini geliştirdi. Doğal kaynaklarına sahip çıktı. Ulusal bir ekonomi politikası izledi. Bu sayede, bugün emperyalist tehditlere karşı koyabiliyor. Peki, Türkiye ne yapmalı diye düşünüyor musunuz? Türkiye Atlantik’te boğuluyor… Demek ki; Mustafa Kemal Atatürk’ün, Bölge Merkezli Dış Politikasını esas alan ‘Avrasyacı’ bir politika Türkiye’nin biricik çıkışı gibi! Bugün en büyük yanlış; tam bağımsız bir ulusal devlet olmaktansa, batmakta olan ABD ile yapılacak olan kader birliğidir. Bu kader birliği Türkiye’yi Rusya ve İran başta olmak üzere başta komşularımız, ardından Asya’nın diğer ülkeleri ile Türkiye’nin çatışması demektir. Bunun adı intihardır. Ama Türkiye’nin intihar etmesi için bir nedeni var mıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi