Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

ILIK MEVZUU

Bireyi harekete geçiren, çoşturan, hamleler yaptıran hususları tek kalemde toplamak mümkün olamamaktadır. Kişisel gelişimcileri yaklaşanları sıkıntıya sokan noktada da burada yatmaktadır. Zira birisi için dağları deldirecek olan bağlılık, başka birisi için bir tebessüme bile değmemektedir. Ortam, yer, zaman kapsamındaki şahsiyetleri farklı farklı olay, düşünce ve davranışlar etkilemektedirler. Fragman ya da afiş ile ulaştırılmak istenen sinyalin geri dönüşümü kısaca kasa olarak algılanan sinema sektöründe yapımcının, yönetmenin konudan aldığı çoşku duyguya dayandığında eseriyle öğünme zirveye çıkmaktadır. Başarıdan anlaşılan ne olursa olsun sonuç denenmeden ulaşılamayan bir gerçekten ibarettir. Başarıyı da belli bir sonuca, veriye göre ortaya koymak da yanlış yorumlara sebep olabilir. Kitle iletişim araçlarının bugünkü anlamda gelişmediği ortamda reklam, çağrı ya da ileti gazete ile dergilerde ve seyircinin salonda bulunduğu filmden önce verilmekteydi. Sadece bu amaca yönelik bir hayli yayın çıkarıldığı da hatırlanmaktadır. Sonrasında okuyanlardan okumayanlara, görenlerden görmeyenlere, izleyenlerden izlemeyenlere uzanan bir çizgiden kasaya yansımalar sonucu belirlemekteydi. Film, yerine göre on yıldan daha fazla izlenerek, sanatçıya olmasa bile en azından dağıtımcıya belirli miktarda gelir sağlamaktaydı. Hareketlenen, gelişen ve değişen dünyada artık böyle bir statikliğe yer kalmadı. Buna direnenler tükenip bittiler. Bazen avantaj bazen de dezavantaj olarak görülen bu durum kendi içinde bir yok oluşu meydana getirmişse de ardından bunun tam anlamıyla yanlış olduğu ortaya çıktı. Ayak uyduranlar, önceden okuyanlar sahaya fırladı. İnsanları birleştiren hassas ve duyarlı oldukları noktalar çok daha kesin bir şekilde gün yüzüne çıktı. Taraflar her zaman belli idi ama taraflar arasında geçişler, kaymalar şaşkınlık uyandıracak boyutlara uzandı. Olumlu bakış açısından da olumsuzluk cephesinden de her şey değişti ve yenilendi. Kurgu, tema, konu, teknik yönetim, oyun kalitesi dar bir alandan umulmadık geniş bir cepheye ulaştı. Sektörde hiçbir deneyimi olmayan bir kişi çağ açıp kapayan bir şahsiyeti başarılı bir şekilde canlandırabilir hale geldi. Her şeyden önemlisi yadırganmadı. Zira sanat dalı ile tarihi gerçeklik arasında sürüp gelen kargaşada bir hazır müşteri kitlesi, üretmediği üretmeyi düşünmediği halde eleştirerek sahada yer bulmaya çalışanların hedefleri realite ile sanatı iki cepheden karşılaştırmaya yetmemektedir.

  1. Yüzyıl Avrupa'sında tüm dünyanın gözü önünde acımasızca işlenen, sessiz bir şekilde görmezlikten gelinerek atlatılacak, unutulup gidecek sanılan insanlık suçunu yeni imkanlarla perdeye aktarmak bir görev, sanat, eser olduğu kadar sorumluluk duygusunu da geliştirilmesi olarak düşünülmelidir.
Böyle bir iletiyi hedef kitleye çok daha kolay ulaştırdığınızda sonuca daha kolay ulaşılacak olması düşünülebilir. Yani konuyu gündemde tutmak ya da kasa hesabını tutturmak. Ama gerçek ne yazık ki böyle olmamaktadır. Zira sinemadaki gerçek, izleyicinin gösterdiği ilgi ve alakadır. Eskiden şimdi olmasa sonra, bu sene değilse sonraki senelerde bir şekilde film, sinema salonuna gelen izleyicinin menziline dahil olurken artık birkaç hafta içinde izlenmiş ya da salona gerek kalmayan bir şekilde kamuoyuna sunuluvermektedir. Böylelikle belki dost olarak belirlenen konu etkisini çok çabuk kabul ettirse de aynı çabuklukta silinip gitmektedir. Mevzuunun ılıklığı aktarılmak istenen ortamı hisseden bir kitle anlayabilir. İnancının gereği gibi yaşamak, öyle olduğunu düşündüğünden yolunda düz bir halde devam etmek, paha biçilemeyen bir selam ile dünyasını şekillendirmek, sevgisini saklamak ama hissetmek onu asla paylaşmamak daha doğrusu ayağa düşürmemek, mutluluğu gündelik heveslerde arama yerine ezelden ebede yürüyenlerin kervanına katılarak yakalamak, güzelliği görüntüye endekslememek, kalıcı olan yerine geçici olanlara tutunmaya çalışmakta yarışanların bütünün içindeki zerreye değer katmaları elbette düşünülemez. Mefkurelerin büyüklük nispetini insan hayatı belirler. Belirlenen hayattan gündelik menfaat elde etmeye çalışanlar, dünyevi önceliklerinden dolayı hep öndeymiş gibi görünürler, algılanırlar. Pazarın sahibi olduklarından pazarlamayı da yapmaktadırlar. Aslında nispetler ciddi imtihanlara tabi tutulduğunun işaretidir. Öyle ki mefkureleri onları daha mahcup, utangaç, ifadelerine sınır koyan bir noktaya getirir. Bunların nispetleri büyüktürler ama büyüklüklerinin farkında değildirler. Mefkureleri onları ezmez, bilakis onlardan beslenir. Küçükler ise bundan menfaat elde etmeye girişir. Ötekilere nazaran daha atılgan, tuttuğunu koparan, dünden olduğu gibi bugünden de yararlanmanın kilometrelerini eskiten, perdesini yırtmış, ifadelerinde sınır yoktur. Kendisinin yaptığı inanılmaz büyüktür aynı oranda kendisine yapılan çok büyük haksızlıktır. Çünkü büyüklüğünü kendisi belirlemektedir. Hızla pay almalıdır. Kendine payda ilan etmede mahzur da görmemektedir. Oysa şereflendirilmek anlamındaki görevlendirmeler tek merkezden yapılmaktadır. Utangaç olan büyük sevgiler ifade edilemediğinden görsellik mevzuu olsa bile işitselliği, dokunsallığa dönüşememektedir. Mefkureleri dururken kendisini sevdiğine ifade etmek tam anlamıyla değersizliktir. Hayattan pay almayı görev talep etmeyi düşünmeyen bir kültürden gelmektedir. Başkalarının hatırlatmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Eğitim bireylere ulaşmanın kati yoludur. Mefkure sahiplerinin bu duygusu yüzünden sistemlerin aksayan yönleri uzun müddet yıkıcı bir misyon üstlenemez. Bu hususta herkes hemfikirdir şeklinde beyanlar bulmak zor değildir. Harun ile Zehra'nın hikayesi de bu yöndedir. Karşılıklı duygulardan haberdardırlar ama dillendirmemektedirler. Dillendirilmediğinden de açık edilememekte, zamanın akışına kalmaktadır. Zaman her şeyin doktorudur. Fakirlik önemli bir engeldir. Ancak unutulmaması gereken başarıyı taçlandıran imkansızlıklardır. Fakirlikten kurtulan bir yığın insan, topluluk ya da kurum ortaya koymak mümkün iken bunlardaki mefkurenin istikrarı konusunda rakam hızla sıfıra doğru çekilmekte olduğunu sanırım herkes kabullenir. İslam coğrafyasının fakirliğinden gayri müslimleri veya başkalarını sorumlu tutmak bu aleme şu ana kadar meselenin hallini getirmemiş bilakis durumun kanıksanmasına sebep olmuş, değiştiremezliği kanaatini yerleştiren ideolojik yönlendirme kabul edilebilir. Eğitim etkili olmakla birlikte başlangıcı ve bitişi olmayan, sona ermeyen önemli sistemli sistemsiz bir süreç ola gelmiştir. Eğitim yoluna candan bir şekilde ömür verenlerin sonuç alamadıkları görülmemiştir. Aynı şekilde ifade edilmese de sevginin bireyi, insanı kucaklamaması mümkün değildir. İnsanı, beşeri, şahsi sevgiler samimiyete dayandığı müddetçe eninde sonunda kesinlikle hedefine varmaktadır. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20