Halil Şahin

Halil Şahin

HOŞ GELDİN ABDUL!

Alan Moorehead’ın yazdığı ‘Gallipoli’ adlı kitabın 149 sayfasında yer alan 2. paragrafta ve diğer sayfa ile satırlarda, Çanakkale Savaşları sırasındaki bir takım tiplemelerden söz ediliyor. Kitapta Osmanlı yurttaşlarına atfedilen şu sözleri beraber okuyalım: “Türklerin canavarca ve insani olmayan bir yanları vardır. Zalim ve kötülük saçan aşırı tutucu insanlardır. Her türlü kötülüğü ve vahşiliği yapma eğilimleri ve güçleri vardır.” Bu tanımlama size de hiç yabancı gelmeyecek. Sanki yüzyıllar öncesinde Kudüs’e, İstanbul’a Haçlı Seferleri düzenleyen Avrupalıları anlatıyor. Hele o kitapta, siyah beyaz baskı olarak yer alan ve Ted Colles tarafından çizilmiş ‘Abdul’ tasvirini gördükten sonra “Haçlı Seferleri toplama kuvvetleri başkomutanı papazlardan birinin resmi olsa gerek” diye düşünüyorum. Açlık ve sefalet Avrupa’sı insanına cennet vaat eden papazların Anadolu yollarındaki halini gösteriyor gibi… Bu demde Türkiye ziyareti yapan 16.Benedikt usuma düşüyor. ABD’nin başına buyruk kaldığı Dünya’da Şanghay örgütü ülkelerinin arkasında kalmama kaygısı içindeki, yarış kaybeden sanayi toplumu olmaktan çıkarak bilgi toplumu olabilmenin sancılarıyla kıvranan Avrupalının son umudu. Hayra alamet olsun. Şu AKP iktidarları döneminde Vatikan Papalarının da ilgi odağı olduk. Çağın değişen ve gelişen savaş yöntemlerine koşut, ağırlıklı yöntem olarak kullanılan soğuk savaşın her bir parçasının uygulanmağa çalışıldığı Türkiye’ye karşı ‘Truva Atı’ gibi sürülmüşler sanki. Fiziki görünümlerini tamamlayan giyim öğelerinin her birinin, benim gözümde, işte o ‘Abdul’ resmindeki öğelerle özdeşleşmesi var. Şu Papaların 16.sının Kardinalliği döneminden, Türkiye’ye ayak bastığı günün arifesine dek kullandığı sözleri anımsayın. Bizlere canavarca insani olmayan tavırlarla saldırmıyor muydu? Bizleri gerçekte tanımadan hakkımızda zalimce ve tutucu düşüncelere sahip değil miydi? Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınmaması yolunda çok kötü sözler sarf etmedi mi? 7 Eylül 2006 Çırağan Sarayı görüşmesinde; Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier, kendisine “Hoş geldin” diyen meslektaşı Abdullah Gül’e “Hoş bulduk Abdul” derken, tam da bu demde “Bir insanı bulunduğu mevkiiyle değil, göz koyduğu mevkiiyle ölçmek gerekir.” Diyen Tolstoy’u duyumsuyorum. Hoş geldin Abdul! Bu sözlerin kullanıldığı davranışları izleyenler, mutlaka “sıcak bir arkadaşlık tavırları” olarak değerlendirmişlerdir. Geçmişi bilmeyenler de bu sözleri yutmuş olacaktır. Oysa devlet yönetenlerin ve her Türk bireyinin, ülkemizin özellikle içinde bulunduğu şu koşullarda ‘cahil’ olma lüksü yoktur. Bakalım, kendilerinden sonrasında ziyaret yapanlar ne inciler dökecekler… Batılının beynine yüzyıllardır kazınan bu tipleme ve şartlandırmalarıyla günümüz liderlerinden çıkan söz ve yaptıkları davranışlar doğaçlama da olsa bizlere elan ne denli kızgın olduklarını ifadeliyor. Çünkü bu düşünce o kültürde yetişen kişilerde yüzyıllarca sürdürülen öğreti ile şekilleniyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi