Halil Şahin

Halil Şahin

HAYIR İÇİN GEREKÇENİZ VARDI

  1980’de bir 12 Eylül yaşamıştık. Sonrasında ise; 2010’un 12 Eylül günü, aynı güçlerin tezgâhladığı yeni bir 12 Eylül’ü yaşadık: ABD’nin BOP Eşbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, Washington’daki esas Başkan’ın talimatıyla hazırlattığı, yıkım paketi oylandı. Muhalefete göre Anayasa paketinin ereği; Atatürk Devrimleri’nin son kalelerini de yıkmak, ülkemizi iç ve dış çatışmalara sürüklemektir. “12 Eylül 1980 Amerikancı darbesi, Atatürk Devrimi’ni yıkmanın başlangıcı idi. Halkın malını talan ettiler. Milli ekonomimizi yıkıp mafya ekonomisini yarattılar. Milyonları işsiz, sanayiciyi, köylüyü üretemez, esnafı siftahsız, emekliyi yaşayamaz hale getirdiler. Tertiplerle şanlı Türk Ordusu’nu zanlı yaptılar, yurtseverleri, Silivri zindanlarına attılar. Yargımıza saldırıp üniversitelerimizi bitirdiler. Açılım diyerek milletin birliğini bozdular. Şimdi de suçlarının cezasından kurtulmak için kendilerini yargılayacak olan Yüce Divan’ı ele geçirmeye çalışmaktalar.” diyorlardı. Hal böyleyse, millet bunları daha fazla sırtında taşıyabilir mi? Ulus, tahammül sınırının son kertesinde ise referandum, onların o belasından kurtulmak için bir fırsat değil miydi? Toplumun temeli olan adaleti, siyasal iktidarın sopası haline getirerek, demokrasi olur mu? Unutmayalım ki, Almanya’nın faşist diktatörü Hitler de üst üste dört seçimle, iktidarını pekiştirerek dünyanın başına bela olmuştu. Bugün yapılanlar, gelecek olan daha büyük saldırının habercisidir. Sırada; milli egemenliğin terk edilmesi, haçlı irticaının egemenliği, faşizm vardır. Vatanımızın bölünmesi, milletimizin dağıtılması vardır. Anayasa değişikliği kandırmacısıyla, Cumhuriyet’in cenaze namazında saf tutmanızı, bölünmeye boyun eğmenizi istediler. Millet olmaktan vazgeçip yeniden kul olmaya; Türkiye’nin bölünmesine; Çağdaş mahkemelerin yerini, haçlı irticaının kadılarının almasına; Bağımsız mahkemeler yerine, yandaş hâkimlere; Milli egemenliğimizin, bağımsızlığımızın yok olmasına; Cumhuriyetimizin idam fermanına ‘Hayır!’ demeniz gerekmez miydi? Size sunulanlardan elinizin değdiği altın olsa, hayra yorma. Bunların hazırladığı Anayasa paketinde sanki zehir var! Zehrin üzeri “kadın hakları”, “çocukların istismarı”, “sendikal haklar”, “engelli hakları”, “12 Eylül darbecilerinin yargılanması” gibi şekerlerle kaplanmış. Kanıp da yutun diye! Utanmadan yalan söylüyorlar. Yüz binlerce çocuk sokakta yaşıyor, bir elleriyle dilenirken diğer ellerinde tiner torbası var. Kadınlar eve kapatılıyor. Sendikalar çalışma yaşamından siliniyor. Kamudaki engelli kadroları boş duruyor. Engelliye iş yalan, darbelerle mücadele de en büyük yalan! 12 Eylül faşizmini derinleştirerek tırmandırıyorlar. Hukuk devletini yok ederek, 12 Eylül’ün bile gerçekleştiremediği faşist uygulamaları yeni Anayasa’larına yerleştiriverdiler. Referandumla, Cumhuriyeti yıkma ruhsatı isteniyordu. Oysa BOP’ta kölelik, Atatürk’te özgürlük var. Bağımsızlığımızdan, egemenliğimizden, devrimimizden, birlik ve kardeşliğimizden vazgeçer miyiz? Birçokları; bir çeyrek altına, fakfuk fonundan ianeye, bir öğünlük yemeğe, ramazan sofralarına kanarak vazgeçti bile! ‘Hayır!’ diyemediniz… Halkın gerçek iktidarını ve milletin egemenliğini sağlamanın temel sorun olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Türkiye, Milli Hükümete ve Milli Anayasa’ya muhtaçtır. Milli Anayasa’yla; “bağımsız ve güçlü devlet”, “etkin hükümet”, “hukukun üstünlüğü ve hızlı adalet”, “örgütlü halk”, “özgür ve eşit yurttaş”, “aydınlanmış ve çağdaş toplum”, “planlı ve halkçı ekonomi”, “bölgelerarası denge”, “çalışan ve üreten Türkiye” yeniden kurulmak durumundadır. Halkoylamaları bu nedenle “Milli Hükümet ve Milli Anayasa için” çok büyük fırsattı, ama kullanamadınız değil mi?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi