Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

GERİDE BIRAKILAN

Doç. Dr. Turan AKKOYUN

Afyon Kocatepe Üniversitesi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı

  Hayata gözlerini açmak, hayatta kalmak veya kalabilmek mücadelecilik gibi bir kavramı ortaya çıkarmakla kalmamakta aynı zamanda geliştirmektedir. Mücadele olmaksızın sürdürülen yaşamın çok fazla bir anlamının, kazanımlarının uzun soluklu olamayacağını hemen herkes kabul etmektedir. İlerlemenin, geriye düşümleri engellenmenin, sahiplenmenin, elde edilenlerle başarının anlamlandırılması da hep aynı kavrama bağlı görülmektedir. Anlamlandırılamayan değerlerin, genel geçer piyasada pahası ne kadar yüksek olursa olsun bir kıymet-i harbiyesi bulunmamaktadır. Yüksek kaliteyi belirleyen unsurların başında, hiç bir alanda en azından son aşamasındaki maddiyat belirlememektedir. Kavramın içeriğinde bulunan cesaret, cüret, asalet, dinamizm ve cazibe, yorulmaya fırsat tanımayan hak ile haklılıktan kaynaklanmaktadır. Bireyin toplumdaki mevcut konumunu belirleyerek onu yukarıya doğru taşıyıcı bir misyonu üstlenmektedir. Zira hak çizgisinde yürünen yollarda kurulu pek çok tuzaklar bulunsa da geriye düşme söz konusu olamaz. O anda yitirildiği düşünülenler eninde sonunda kazanç hanesine silinmemek üzere kaydedilirler. Tuzakların bireyin beynini uyanık tutma gibi bir rol üstlendiği de söylenebilir. Geleneksel bir üslupla takdim edilen, ortada hazır bulunandan kendisine verilenle yetinmeyen, onu değiştirmeye çalışan, bir anlamda farklı zamanlarda ve yöntemlerle kendinden gasp edilenlerin peşine düşen kişi, eğer kendisini keşfedip, tanıyıp, zamana ve zemine göre hareket ettiği takdirde mücadele azmi onu hedeflerine daha kolay ulaştırır. Aksi takdirde başladığı noktanın bile çok daha altına düşebilmektedir. Kabul edilmelidir ki mücadelenin kendisi hedefe yürümez, kavramla bütünleşenler hedeflerine doğru hamle yaparlar. Aslında beynin algılaması ve kendisini planlı programlı bir şekilde harekete geçirir. Farkında olmadan yaptıkları hamleler, amaçları doğrultusunda fırsatlar ortaya çıkarır. Kendiliğinden, varis olarak girilen yolda elde edilen başarılar anlamı zayıflar ve giderek silikleşir. Başkaları daha ziyade küçümseyerek, bıyık altı gülümseme ile eleştirel yaklaşacağından zaten "mayası sağlam" gibi deyimler ile ortada gerçekleşen yeni bir şey yok şeklinde değerlendirilir. Öncesinden bireye bırakılanlar yeni olarak kabul görmemektedir. O yüzden yürünmekte olan hayat yolunda farklı cihetlerdeki farkındalıklı, cesur adımlar ve hamleler başarının rengini koyulaştırmakta tadını da ballandırmaktadır. Bazılarının buradan çıkardıkları sonuç yaşam çizgisinde şans diye bir şey olmadığıdır. Siz buna değerlendirilemeyen kredi tüketimi diyebilirsiniz. Uç şehirlerde yaşamanın zorlukları olduğu gibi bireye kazandırdığı avantajlar da bulunmaktadır. Türkiye'nin batıya açık kentlerinden bu sebeple seçkin konumunu sürekli muhafaza eden kültür merkezlerinden İzmir'de dünyaya gelip, Türk edebiyatı ve fikir aleminin dikkate değer, önemli kalemlerinden bir şairin kız kardeşi olmasının ötesinde, yürüdüğü yoldaki savaşçılığı, mücadeleci kişiliği ile tiyatro ve sinemamızdaki yerini almıştır. Hem ağabeyinin hem de kendisinin "han" unvanı taşıyan isimleri kendilerini Türklüğün binlerce yıl ile ifade edilen tarihinin, kültürünün, sanat anlayışının, yaşam tarzının, kadının cemiyetteki yerinin gündelik hayattaki adlandırılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ardından sanatçı eşiyle yürüttüğü ailesinde aynı sahada koşturan nesillerin gelmesine, gelişmesine de zemin hazırlamıştır. Bu anlamda kendinden sonraki aile bireylerine anneliğin ötesinde sanat hocalığı yapmıştır. Aynı durum oğlu ve torununa olduğu kadar gelinine de yansımıştır. Hatta bir ara aileye dışarıdan dahil olan ancak hukuki mensubiyeti sona eren diğer bir sanatçıya hem o zamanlarda hem de sonraki dönemlerinde annelik ile beraber sanat hocalığı görevini hep sürdürmüştür. Eğitimin sorumluluğu ebedi kabul edilmektedir. Herhangi bir sebepten dolayı vazifenin sona ermesi sorumluluğun bittiği anlamına gelmemektedir. Kültürel fonksiyonlar ölümle bile tamamlanmamaktadır. Yetmiş sekiz yıllık ömrün sonunda geçirdiği kalp krizi sonunda sevenlerinden ayrılan sanatçı artık mücadelesi, azmi, eserleri, dostluğuyla anılacak ve hatırlanacaktır. Onun eserleri bilimsel açıdan değerlendirilmeye devam edecektir. Gelişen şartlar ve teknik içinde bugün ile geleceği şekillendirme gayreti içinde olan bilim dünü, geçmişte topluma çeşitli kulvarlarda hizmetlerde bulunanları unutmayacaktır. Her ölüm elbette acı ve zamansızdır ama hiç bir canlının kaçması mümkün olmayan bir realitedir. Realitenin varlığı yaşama azminden, sanattan ve eğlenceden uzaklaşmayı simgelememektedir. Bilim dünyası ölüm kavramı üzerine kurulu değildir. Bilakis daha fazla hamleye de zemin hazırlamaktadır. Yaşam süresinin sınırlı olması, belirli zaman diliminde sanatçının sınırsıza uzanan eser sıralaması onu öne çıkarmaktadır. Sanatçı ölümden sonra bilim dünyasının araştırma konularına dahil olduğunda bir anlamda "ölümsüzlük" iksiri içmiş olmaktadır. Her sanatçının gönlünde yatan aslan bu olmasına karşın gerçekleştirebilenler sınırlıdır. Sınırlılıkların üstesinden gelenler, zamanlarını da aşmış olmaktadırlar. Arkada kalan sevenlerinin yapabileceği görevler bellidir. Sanatçıların gönlünü tutuşturan, mesleğini icra ettiği, sahnenin sembolü olarak Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda tören düzenlenen tören, ona ve mesleğine gösterilen saygının işareti olmuştur. Ardından son görev Teşvikiye Caminde yerine getirilmiştir. Cenazesine katılan bir yığın sanatçı da kendisine verilen değeri ortaya koymaya yetecek boyuttadır. Bunlar arasında yönetmenler, senaristler, şarkıcılar kendisi gibi sanatçılar bulunmaktadır. Sinema ve tiyatronun ustaları, perdenin sultanı eski ve sadık bir dost olarak iştirak ettiler. Aralarında bugün aktif olarak sektörden uzak olanlar kadar şu anda çok yoğun bir şekilde faaliyetlerini sürdürenler de bulunmaktadır. Mücadelecilik boyutuna eklenen azimde sanatçı açısından önemlidir. Demokrat Parti'nin iktidarının üçüncü devresinde 1957 yılında perdede "ben de varım" diyecek ve sinemadaki ilk rolü için kamera karşısına geçecektir. Edebiyat ve sanatla iç içe yetişen bayan oyuncu kendine has bir çizgi ortaya koyacaktır. Bundan sonra onu başrolde olmasa bile sinemanın seçkin sanatçıları arasında görmüşüzdür. Her ne kadar filmlerde başroller afişe edilip, dillendirilmişse de diğer sanatçıların performansı oldukça önemlidir. Yardımcı oyunculukta aranan, sık sık izleyicilerle buluşan sanatçı olmuştur. Sinemanın yetenekleri aradığı ve değerlendirdiği bir ortamda kervana katıldığı anlaşılmaktadır. O zamanlarda sinemaya dahil olanlar kalıcı eserler ortaya koymuşlardır. Nitekim Türker İnanoğlu "sinemaya aynı yıl başladık" derken bir ölçüde de olsa buna atıfta bulunmaktadır. Çok geçmeden yolların kesişmesi de kaçınılmaz olacak, daha 1950 ler sona ermeden Yalnızlar Rıhtımında isimli filmde birlikte çalışacaklardır. Hayatta atılan adımlar o ana kadarkilerden bir takım ayrılıkları getirdiği gibi yeni birlikteliklere de zemin hazırlar ve şekillendirir. Ayrılıklar ile birlikteliklerin kalıcılığını telefonun iki yanı gibi taraflar belirler. Yerlerin farklılaşması beyinde bir ayrılığa sebep olmadığı müddetçe uzaklaşma meydana gelmez. Yoksa beyin bahane düşünmeye başladığında bulmak için fazla zaman harcamadığını herkes kabul etmektedir. Birlikte, omuz omuza, gönül gönüle yürüyenlerin serüvenleri de ilginç olup, takdire şayandır. Bireyler arasında herkesin temposu ve hızı aynı olmamaktadır. Bu yüzden önde ya da yukarıda olanlar geride yürüyen yoldaşlarının paylarını da taşımak zorunda kalırlar. Yukarıdakilerin yükü bu yüzden her zaman fazla olmuştur. Sinemacılığın zorluklar ve imkansızlık arasında setten sete koşturmak kabul edildiği dönemlerde kendisini kabul ettirenler, şartların çok daha iyileştiği günümüze doğru çekilen dizilerde de yükü taşıma konusunda geriye düşmediklerini onda görmekteyiz. Ne de olsa "eski toprak" sözü ataların hafızasında süzülüp bugüne ulaşmıştır. Geride mutlak bir boşluk bırakmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20