Turan Akkoyun

Turan Akkoyun

GELİŞİM PINARININ BESLEDİĞİ MESLEK ÇİZGİSİ

Cumhuriyetin 10. yılına eriştiği sene, İstanbul'da dünyaya gelen Gül'ün yaşam ve mesleğinden çizgiler yakın dönemin kültür ve sanatının ortaya konulması açısından önem taşımaktadır. Toplumun gelişim çizgilerini şahıslar üzerinden göstererek genellemek bazı yönlerden sakıncalı olsa da sıkça başvurulan bir yöntemdir. Siyasi, hukuki alanlardaki hamleleri tamamlanmış olan Türk İnkılâbının sosyal ve kültürel alanlardaki gelişim sürecinde çocukluk dönemini yaşamıştır. İnsan yaşamında karakterinin şekillenmesindeki en önemli zaman dilimi çocukluk dönemi olarak kabul edilmektedir. Daha çocukluğunu bitirmeden, dünya büyük bir kargaşanın içine sürüklenmiştir. Yakın geçmişin yanlış hesaplarından kaynaklanan problemler, devletlerarasında görüşme yoluyla halledilememiştir. Neticede kaybeden yine insanlık olmuştur. Türkiye her ne kadar bu kargaşada taraf değilse de, insanlık âlemine düşman liderlerin fütursuzluğundan, üzerine yapılan hesaplardan ve savaşın ortaya çıkardığı acımasızlıklardan dolayı, harareti en üst düzeyde hissetmiştir. Böyle bir ortamda yetişmek durumunda kalan küçük kız, İkinci Dünya Savaşının sisli dönemlerinde ilk ve orta tahsilini gerçekleştirmiştir. Öğrenci olmak zor, aile reisi olmak, hedeflerini belirleyerek ileri doğru hamle yapabilmek zordur. O Yıllar Türk halkının yokluk ve kıtlıkla büyük bir imtihanının olduğu bir devirdir. Tarihinin bıraktığı engin deneyimler sayesinde devleti ile bağlarını koparmadan, sıkıntılara katlanarak, bundan da büyük bir hünerle çıkmış ama sorumluları da, asla unutmamıştır. Hafızalar ve hatıralar bunların örnekleriyle doludur. Eline karne tutuşturanların, karnelerindeki notu bir daha düzeltemeyecekleri şekilde kırmıştır. İstanbul Şehir Tiyatrosunun açmış olduğu imtihanı kazandığından, Çamlıca Kız Lisesindeki tahsil hayatını yarıda keserek, neredeyse yarım asır sürdüreceği gerçek meslek yaşamına yönelmiştir. Oldukça hevesli olmasına rağmen eğitimde alt yapısı henüz buna hazır değildir. Yine de Türk kültüründe çok kabul gören "göç yolda düzülür" anlayışı ile İhtiras Tramvayı isimli oyunda başlayan bu yeni devir 45 yıl sürdükten sonra 1995 yılında yaş haddinden emekli olana kadar devam etmiştir. Ne de olsa eğitim bir türlü tamamlanamayan sürekli yenilenmek durumunda olan bir süreçtir. Onun meslek serüveni ülkenin demokrasi yani gelişim pınarıyla doğrudan bağlantılıdır. Demokratik gelişim hemen her alanda etkisini gösterir. Toplum, yeni bir siyasi anlayışa doğru hızlıca kayıp gitmekte sonunu değerlendirme düşüncesine bakmamaktadır. Cavid Ersen'in çok yerinde bir ifadeyle "Beyaz İhtilal" diye isimlendirdiği 14 Mayıs 1950 tarihindeki gelişme, henüz on yedi yaşındaki genç kızın da sahne aldığı yıl olmuştur. Meslek aşkı ile çok erken yaşlarda kavak yellerini sundurduğu olgunluğa ulaşmıştır. Her yiğidin gönlünde bir aslan, çoğu tiyatrocunun gönlünde de beyaz perde yatar. Demokrasinin gelişmesi ve yerleşmesi dönemlerinde, her tiyatrocunun bir şekilde katıldığı sinema oyunculuğu alternatifi, çok geçmeden onun da önüne çıkacaktır. Tiyatroda izleyiciler oyuncuyu sadece bir defa görürlerken, sinemada bu dalga devam eden bir silsile halinde, hatta yaşamın bitmesinden sonra da devam edecektir. Nesiller üstü bir etki söz konusudur. 1952 yılında Sami Ayanoğlu tarafından senaryosu yazılan ve yönetilen Son Gece, onun rol aldığı ilk film olacaktır. Daha sonraları Kader Değişmez, Yaprak Dökümü, Biz İnsan Değil miyiz?, Aşk Hırsızı, Dudaktan Kalbe filmlerinde mühim roller üstlenecektir. Sinemaya sırtını dönmemekle beraber daha ziyade tiyatroyu tercih edecektir. 1950 li yılların sonu, sinemadaki parlak günleridir. 1958 yılında peşi sıra Yaprak Dökümü, Karanlık Günler, Beyaz Gül filmlerinde rol alır. 1959 yılında Üç Kurşun ve Kader Değişmez filmlerinde kamera karşısına geçer. Çok sayıda filmde değil, az sayıda ama seçkin filmlerde rol almayı tercih ettiği anlaşılmaktadır. Son Nefes filminde Şarkıcı Gül, ölümcül hasta bestekar Orhan ile gazino patronu Kenan   arasındaki üçlü ve karşılıksız sevgileri, bilerek bilmeyerek ihanetleri, fedakarlıkları, karmaşık duyguları anlatılıyor. Gül sevgilisini önce meşhur edip  sonrada her türlü maddi ve manevi fedakarlıkları yaparak onu yurt dışında ameliyat olmaya ikna eder. Ne var ki şöhret,  ilgi, itibar Kenan'ı şaşırtır, etrafında pervane olan sosyetik güzel Jale'yi tercih eder. Bu tür konularda izleyici kendinden bir şeyler bulmuş olacak ki sinema salonlarını doldurur. Sektör de yenilerini perdeye aktarır. Birey karanlık sinema salonlarına eğlenmeye gitmektedir. Kendisini eğlendiren kurum ve kişileri de besleyecektir. Bu açıdan bakıldığında bir arz-talep meselesidir. Doğal olarak yapımcılar, her devirde izleyiciyi salonlara çekecek başlıklar ve isimler üzerinde durmuştur. 1959 yılında Kader Değişmez, 1961 yılında Biz İnsan Değil miyiz?, 1963 yılında Aşk Hırsızı onun kadrosunda yer aldığı filmlerdir. Görüldüğü üzere dikkate değer filmlerde ehemmiyetli roller bulmuştur. Az ama seçkin filmlerle sinemada yer alsa da o, çoğunlukla tiyatro çalışmalarıyla meslek yaşamını sürdürmüştür. Vurguladığımız gibi sinemadan ziyade tiyatro sanatçısı olarak kalmış ve kabul görmüştür. 1951 yılında Miras, Ölü Kraliçe ve Hep ve Hiç 1952 yılında Son Koz ve Serseri 1953 yılında Koca Bebek ve Öteye Doğru oyunlarında yer alıp, sonraki on yılda, her bir yılda tek bir oyunda görev alarak sanat yolunda yürümüştür. 1954 yılında Paşa Hazretleri; 1955 Yılında Kurtlar Kuzular; 1956 Yılında Üvey Babam; 1957 Yılında Aşka Susamışlardı; 1958 Yılında Küçük Hanımın Babası; 1959 Yılında Fettan Kız; 1960 Yılında Mektep Arkadaşı; 1961 Yılında Bir Kavuk Devrildi; 1962 Yılında Gazeteciden Dost; 1963 Yılında Kadınlar; Sonrasında her yıl bir oyunda sahne almayı sürdüremez. Bunda yaşının etkili olduğunu sanmıyoruz. Zira Cumhuriyet 40., kendisi de henüz 30 yaşındadır. 1970 li ve 1980 li yıllarda da Coriolanus, Yarın Bütün Dünya, Perde Açılıyor, Rumuz Goncagül gibi bazı oyunlarda görevler aldı. Sözü edilen son oyunda 1983 yılında sahne aldı. Meslekte 30 yılını çoktan doldurmuş deyim yerindeyse artık kıdemli ve usta olmuştu. Bundan da önemlisi aynı oyunun yönetmeni kendisi idi. Artık sadece tiyatro oyuncusu değil, aynı zamanda tiyatroda oyun yönetmeni idi. Her yerde olduğu gibi ülkemizde de tiyatrocuların gözü sinemada olmuştur. Böylece sahneden perdeye geçmişlerdir. Teknolojik gelişmeler yeni bir basamak daha ortaya çıkarmış, perdeden ekrana geçiş gerçekleşmiştir. Tiyatro - perde- ekran çizgisini sanatçımızda da görmekteyiz. TRT'nin televizyon yayınlarının yaygınlaşmasının ardından başlayan dizilerde ismi dikkati çeker. Ekranda da seçici davrandığını söyleyebiliriz. Uzaylı Zekiye, Kuruntu Ailesi, Şen Dullar Pansiyonu gibi dizilerde, bu defa ekrandaki sevenleri ile buluşmuştur. Buradaki rollerinde oldukça başarılı olan sanatçı ayrıca dublaj sanatçısı olarak da hizmet vermiştir. Onun meslek yaşamı, Türk demokrasi pınarının sızıntılarına paraleldir. Kendisi ileriye çıkmak istemiş, fırsatları değerlendirmiş, engellerde ise mücadelesine devam etmiştir. 81 yıllık yaşamıyla haleflerine meslek sevgisinin, insanı nereden alıp nereye götüreceğini mütevazi bir tarzla göstermiştir. Doç. Dr. Turan AKKOYUN Afyon Kocatepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü Başkanı  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Turan Akkoyun Arşivi

UYUM

17 Nisan 2016 Pazar 18:09

KONAK

28 Mart 2016 Pazartesi 09:20