Kaygan Zemin

Kaygan Zemin

Gelincik Çiçeği

 

Gelincik çiçeği hikayesi çok eskilere dayanmaktadır. Örneğin Romalılar aşık olan ve kara sevdaya düşenlere gelincikten yaptıkları içeceklerden verirlermiş ve bu içeceğin aşk acısını hafifleteceğini düşünürmüş. Yine Yunan mitolojisinde bir çok tanrının vazgeçmediği bir çiçektir. Uyku tanrısı olarak bilinen Hypnos’un çocuklarından biri olan Morpheus gelincikten yaptığı taçları uyutmak istediklerine verirmiş.

Anadolumuz'da ise gelincik ince dalı, narin yaprakları ile derin anlamlar ifade eden bir bitkidir. 

Gelincik narin yapısı ile en ufak bir rüzgarda bile savrulup büyük darbe yer, hassas kişiler de kırıcı küçük bir olaydan bile çabuk etkilenip, yara alır...

Gelinciği topraktan kopardığınızda onun için yok oluş süreci başlar, 3-5 dakika sonra canlılığı yitirip solma emareleri gözükür, kişi de sevdiğinden ayrıldığında gelincik çiçeği gibi sararıp, solar.

Gelincik hassas yapısı ile en çok da hassas insanlarla bağdaşır. Gelinciğin kırmızı yapraklarının ince ve sedefimsi dokusu kişinin yüreğinin inceliğini, hassaslığı çiçekteki siyah çizgilerin dalın bir kısmını kaplaması ise kişinin yüreğindeki acının kimi zaman sevgiden baskın bir şekilde hissedilmesini simgeler.

Gelincik, ince, uzun yapısı, kırmızı narin yaprakları ile biraz da hüznün çiçeğidir. Hüznün en çok yakıştığı çiçeklerdendir. Gelincik hassastır, ilgi ister, naziktir sert davranmaya gelmez, hangimiz böyle değilizdir ki?

Gelinciklerin topraktan belirli aralıklarla bitmesi, sevip de kavuşamamayı da simgeler. Gelincik çiçeklerini dikkatli incelediğimizde her birinin birbirinden uzak olduğunu gözlemleyebiliriz. Belki de bu nedenle gelincik kavuşamamanın yürekte açtığı derin yarayı görselleyen en manidar çiçeklerdendir.

Sevdiğine kavuşamayan kişi de bir müddet sonra, çaresizlikle aynı gelincikte olduğu gibi boynunu büker, kaderine razı olur. Özetle gelincik çiçeği kavuşması imkansız aşkları, ifade eden en güzel çiçeklerdendir...

Gelinciğin diğer bir anlamı da sevilen kişi tarafından sevgimizin hor görülmesidir. Bu nedenle hiç acımadan bir gelincik misali koparılıp atıldığımız zaman , "sevdiğimiz gözünde ve gönlünde değerim hiç yokmuş" deyip, hüzün denizlerine dalarız…

Gelinciğin yapraklarının tül kadar ince oluşu ise duvağı çağrıştırır bize. Duvak düğününde her genç kızın giymek istediği kıymetli bir giysidir, gelincikte kırmızı duvağı ile muhteşem bir çiçektir.

Cengiz Han bir savaş sırasında düşmanını mağlup edip savaş meydanını kan gölüne döndürdükten hemen sonra savaş alanını gelinciklerin doldurduğunu fark etmiştir. Aynı şekilde bu efsaneler Napolyon'un savaşları ve Çanakkale Savaşı için de dillendirilmektedir. Savaşlar genel olarak ilkbahar aylarında çıktığından gelincik çiçeklerinin de bu süreçte yetişmesi ile savaş ve gelincik arasında ilişki kurulmuştur. Gelibolulular gelincik çiçeklerini bundan dolayıdır ki kan çiçekleri olarak isimlendirmektedir

Japonların bile gelincik çiçeği ile ilgili özlü sözleri vardır. Onlar gelincik çiçeğini insan ömrüne benzetirler. Onlara göre gelincik çiçeğinin insan ömrü gibi dünü vardır ama yarını belli değildir...

(Derleme)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaygan Zemin Arşivi