Halil Şahin

Halil Şahin

FARKLARI YOK

“Kanlı mı, kansız mı?” geçiş için birilerine soran rahmetli Erbakan, muhterem adamdı. Son günlerinde hiç bir siyasi işlere karışmadı kendisi. Hem yaş itibarı ile de karışmaması gerektiğini, artık anlamış durumdaydı! Zaten abdest alırken bile ayağına doğru eğilemez halde kendisi de, Allah’tan, sevenleri onun yerine abdest almasına yardımcı olurdu. Birileri öylesine yardımcı olmasa da zamane günlerdeyiz ya; “abdest yaz xxxx’e gönder, senin yerine abdest alalım” mesajları cep telefonlarında gırla akıyor. Ne derecede doğru bilinmez; artık SMS ile de abdest alınabiliyor, hacca gidilebiliyor, namaz bile kılınabiliyor imiş. Niçin kıkırdıyorsunuz ki? Biliyorum; İçinizden “Canları sağ olasıcalar, çok şey öğretti o zeki siyasiler bu millete! Allah başınızdan eksik etmesin onları.” diyorsunuzdur. Baksanıza; onları ne kadar da arıyorsunuz? Onların yokluğunda rey bile kullanamaz oluyorsunuz. Ümmet toplumun ümmi bireyi olmuşsunuz; hep “balık verecekler” diye bekleyen, bilgisiz ve güçsüz! Cehaletinizden, sanki sayelerinde kurtulup, bu günlere dek gelebildiğinizi sanıyorsunuz. Böylesine ümmi halinizle bu yaşta, bu Dünya işlerinin üzerine nasıl eğilesiniz ki? Adam boş konuşmaz. Bir kere konuşur, anlarsınız. Örneğin, der ki: “Türkiye’nin şu anda bir şeye karar vermesi lazım. Geçiş dönemi yumuşak mı olacak, seri mi olacak, tatlı mı olacak, kanlı mı olacak?” Eh yani, el insaf; Muhterem daha ne desin ki, değil mi? Ama adamlar boş ve boşa konuşmuyor. Herkes dediklerini şıp diye anlıyor ve uygulama hemen başlatılıyordu. Her bir adım danışıklı dönüşüklü ve sırayla, bilinçli! Bu günlere, o günlerdeki bu soruya verdiğiniz yanıt sayesinde gelmediniz mi? Biz halk olarak, yapılanların doğruluğunu tartışmıyoruz bile. Ortada % 40’la kurulmuş bir Hükümet var. Kurtarılmış YÖK, Kurtarılmış Adalet, kurtarılacak MGK ve sırasıyla diğerleri söz konusu olduğunda “yanlış karar mı verdi?”diye bir tartışma sorumluluğunuz da artık yok. Zahmetlerden kurtuldunuz. Siz de kurtuldunuz…

1960’a gelinildiğinde, din dayatmalı siyaset geleneğini yaratan Çoban Sülü, AP genel başkanı Demirel’in kulakları çınlıyordur şimdi.

İmam hatip okulu mezunlarının ilkokul öğretmeni olabilmesinin yolunu, 26 Haziran 1965 tarihinde açan, yine aynı partiden Milli Eğitim Bakanı Cihat Bilgehan ve sülalesinin de kulakları çınlıyordur! Haberal’ın tutuklanışının ardı sıra, melon şapkasını kaptırmışçasına çeviklik gösteren; 31 Mayıs 1966’da Kayseri konuşmasında “Bugün Türkiye’de gericiliğin yaşamasına uygun koşullar artık bulunmamaktadır” diyen, bir dönemin Başbakanı Demirel değil miydi? Aynı çevikliği diğer yut severler adına niçin göstermezler? Çünkü ötekileştirme, onların zamanında başlatılmıştır. Birilerine “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek gösterdikleri hoşgörü, diğerlerine, sırtında şaklatılan coplar olarak gösteriliyor; “Verdimse ben verdim” deme keyfiliği, işte bu günleri yaratıyordu… Dış düşman tehdidi altındaki Türk halkının, azımsanmayacak bir bölümü işsiz ve aç. İşsiz ve aç kalmamış insanlar, bunun ne demek olduğunu bilemezler. Çünkü “Tok olan, acın halinden anlamaz!” Kötü gidişe “dur!” diyemedikleri gibi; “ Durmak yok! Yola devam!” mesajıyla, yaşama sevincini yitirmiş garip gureba ile fakir fukara tayfasına kızarak, ateş püskürtüyorlar. Halkın bu tehlikeli gidişe “dur” demesi için; onu açlıktan, sefaletten kurtaracak yolları gösterecek ve bu kördüğümü hızla ve kesin bir biçimde çözecek izlenceyi ve yöntemi açıklamak gerekmez mi? Demek ki, Milli Hükümet ile programını hazırlamış kadroları gösterecek aydınlar gerek. Oysa kendilerini kurtarıcı olarak savlayanların önerdikleri çıkış yolları, tıpkı Osmanlı Bankası’nın reklâm sloganı gibi: “Yok birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız…” İktidar, sağ kulağını sağ eliyle tutuyor; muhalefet aynı kulağı sol eliyle! Birbirlerinden bir fark görebiliyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi