Efsaneler-Soylenceler

Efsaneler-Soylenceler

EFSANELER/SÖYLENCELER (15)

AKADEMİK AÇIDAN BEY BÖYREK TÜRKÜSÜ “Efsaneler başlangıçta doğaüstü nitelikler gösteren kişilerin yaşamları etrafında oluşmuş, sonraları halkın hayalinde şekil değiştirerek farklı anlatımlarla varlıklarını yüzyıllar boyu sürdürmüşlerdir. Efsane dünyamıza baktığımızda karşımıza motiflerle süslü ilginç halk anlatımları çıkmaktadır. Bunlar kültürümüzün tapu senetleri gibi halk yaratmalarıdır. Bir doğa olayının, bir varlığın meydana gelişinin, doğa elemanlarından birinde olan bir değişikliğin, doğaüstü özellikler gösteren kişilerin hayatlarının halk hafızasında ve hayalinde  yaşayan biçimiyle, belli bir yere ya da bir olaya bağlanarak olağanüstü olaylarla süslenip anlatıldığı hikâyeler olarak tanımladığımız efsane kavramı, bütün Türk yurtlarında sınıflandırmalar, içerikler ve motif yapıları bakımından önemli benzerlikler göstermektedir. Efsaneler aslında birer inanç meselesidir. Kuşun çıkardığı sesin bir olaya bağlanması, tepesindeki tüyün bir eşyanın izi olduğu düşüncesi, şekilli kayaların özellikle bir efsane konusu olarak Türk ülkelerinde anlatılması hep inanca dayalı yorumlardır. Bilindiği gibi Bascon, folklor ürünlerinin dört işlevi olduğunu belirtir. (Özkul Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Ank. 1999, s. 226) Bunu yaparken folklorun diğer işlevlerini yadsımaz. Bascon’a göre folklor ürünlerinin eğlendirme, eğitme, kültürün sürekliliğini sağlama işlevi vardır. Bu işlev, eğitimle iç içedir. Kültüre katkıda bulunan kişilerin, durum, bilgi ve değerlerin gelecek nesillere aktarılması kültürün devamlılığını sağlar. Dördüncü işlev ise toplumun ve kişilerin kabul ettiği davranış kalıplarına uygun davranmayı ve bu yolla toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulmayı sağlayan kaçış denen işlevdir. (Mehmet Yardımcı- Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölüm Bşk.)   Folklorun bir kolu olarak türkü…   BEY BÖYREK TÜRKÜSÜ   Mehmet ALPTEKİN’den alıntıdır. (Okutman, Gaziantep Üniversitesi)   ÖZ   Türk dünyası sözlü kültür geleneği içerisinde “Bamsı Beyrek” hikâyesi önemli bir yere sahiptir. Dede Korkut Hikâyeleri’nin üçüncüsü ve en uzunu olan “Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek Boyu” destan geleneği içerisinde; Altaylarda “Alıp-Manaş”, Kazak ve Karakalpaklarda “Alpamıs”, Özbeklerde “Alpamış”, Tatarlarda “Alıp Memşen” adları ile bilinmektedir. Toplumsal şartların ve coğrafyanın değişmesi sonucunda “Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek” boyu halk hikâyesi ve masal türüne dönüşerek Anadolu’da; “Bey Böyrek”, “Bağ Böyrek”, “Bey Beyrek”, “Bey Bira”, “Bey Bayram” gibi isimlerle yaşamaktadır. Toplumlar yaşadıkları sevinçleri, dertleri, mutlukları, üzüntüleri ve başarıları çeşitli şekillerde dile getirmişlerdir. Bu yöntemlerden biri de türküdür. Türkücü, bir türküyü kendi oluşturabileceği gibi sözlü gelenekteki bir üründen de faydalanabilmektedir. Sözlü gelenekteki destan, halk hikâyesi, efsane, ağıt gibi bir ürünü halkın ihtiyacına göre türkü formuna dönüştürmektedir. Bey Böyrek türküsü de bu tür bir değişimin sonucudur.   Makalemizde, Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen “Bey Böyrek” türküsünü değişik hikâye varyantlarındaki şiirlerle mukayese ettikten sonra ”Bey Böyrek” türküsünün Türk türkü hazinesi içindeki yerini değerlendireceğiz.  
  1. GİRİŞ
  Dede Korkut Hikâyeleri’nin üçüncüsü ve en uzunu olan Kam Püre Oğlu Bamsı Beyrek hikâyesinin Anadolu sahasında çok sayıda varyantı tespit edilmiştir (Sakaoğlu, 1998: 245-431). Anadolu halkı tarafından çok sevilen bu hikâye sözlü gelenekte varlığını devam ettirirken bazı değişikliklere uğrayarak masal, efsane ve türkü şekline dönüşmüştür. Türküler, diğer halk ürünleri gibi toplumun kültür kodlarını bünyesinde barındıran bir hazinedir. Toplumun dertlerini, sevinçlerini, özlemlerini, aşklarını vb. duygularını dile getirir. Türkücü, toplumun sözcüsü durumunda olduğu için toplum hayatında derin izler bırakan savaş, göç, kuraklık gibi unsurları anlatabileceği gibi toplum tarafından sevilen efsane, halk hikâyesi ve destanı kendine repertuarında yorumlayarak yeni bir türküye de dönüştürebilmektedir. Buna en güzel örnekten birisi de “Bey Böyrek” türküsüdür. Acıları, sevinçleri, dertleri, kederleri dile getirmek için kullanılan türkü üzerine birçok tanım yapılmıştır. Türkçe Sözlükte türkü; hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzume (Türkçe Sözlük, 2005: 2021) olarak ifade edilmektedir. Fuad Köprülü, Türklere mahsus bir beste ile söylenen halk şarkıları (Köprülü, 1981: 246) şeklinde tanımlar. Pertev Naili Boratav; düzenleyicisi bilinmeyen, halkın sözlü geleneğinde oluşup gelişen, çağdan çağa ve yerden yere içeriğinde olsun, biçiminde olsun değişiklilere (zenginleşmelere, bozulmalara, kırpılmalara) uğrayabilen ve her zaman bir ezgiyle söylenen şiirler (Boratav, 1969: 163) şeklinde ifade eder. Türkünün birçok tanımı yapılmış ve yapılmaya devam edecektir. Türklerle özdeşleşen türkünün en yaygın tanımı; Türk kelimesinin sonuna nisbet î’sinin eklenmesiyle başlangıçta türkî, daha sonra değişerek türkü şekline dönüşmesidir. Bu bağlamda türkünün tarihi de Türklerin tarihi kadar eskilere gitmektedir. Türkler tarafından çok sevilen türkü, diğer Türk coğrafyalarında farklı isimlerle; ama aynı amaç doğrultusunda görevini yerine getirmektedir. Türk dünyasında da türkü yerine; Azerbaycan'da mahnı, Başkurdistan'da halk yırı, Kazakistan'da türki, türik halık eni, Kırgızistan'da eldik ır, türkü, Özbekistan'da türki, halk koşigi, Tataristan'da halk cırı, Türkmenistan'da halk aydımı, Uygur/Doğu Türkistan'da nahşa koça nahşisi ( Ercilasun vd., 1991: 908-909) kavramları da kullanılmaktadır. Anadolu’da türkü kelimesinin yerine zaman zaman şarkı, deyiş, deme, hava terimleri de (Sakaoğlu ve Alptekin, 2005: 35) tercih edilmektedir.   Türkülerde konu sınırlandırması olmadığı için dar anlamda bireyi veya geniş anlamda toplumu etkileyen herhangi bir olay türkünün ortaya çıkmasını sağlayabilir. Türkülerin ilk önce tek bir sahibi vardır. Yalnız türkü sözlü yolla yayılmaya başlayınca bazen halkın ihtiyacına göre bünyesinde kırılmalar bazen de çoğalmalar olmaktadır. Bu da türkünün şekillenmesinde halkın ihtiyaçlarının etkili olduğunun delili olsa gerektir.   Türkünün ortaya çıkmasında etkili olan savaş, göç, tabii afet gibi gerçek olayların dışında; bireyin hayal dünyasını meşgul eden aşk, üzüntü, sevinç, mutluluk gibi şahsi sorunlar da olabilir. Kimi türküler de halk hikâyelerinden ve âşıklardan halka geçmekte, bir süre sonra türküdeki kişisel izler silinip halkın ortak malı olmaktadır. Âşık Garip, Kerem ile Aslı gibi halk hikâyelerindeki bazı türküler bunlardandır (Yardımcı, 1999: 89). Elimizdeki varyanttan yola çıkarsak; Bey Böyrek türküsü, halk hikâyesindeki âşık kahramanın söylediği türkülerin ilgili kısımlarının halk tarafından sevilmesi ve yeniden yorumlanması ile elde edilmektedir. Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen Bey Böyrek türküsü buna örnektir. Öyle ki hikâye içerisinde Bey Böyrek’in Akkavak Kızı’nın düğününe varıp oradakilerle atışması kısmı az bir değişikle türkü formatına sokulmuştur.   Bamsı Beyrek Hikâyesinden Bey Böyrek Türküsüne Bamsı Beyrek Hikâyesi’nden Bey Böyrek türküsüne dönüşümün aşamalarını göstermek için dört metinden faydalanacağız. Bunlar; Dede Korkut Kitabı’ndaki Bamsı Beyrek Boyu (Ergin, 1994: 116-153), İstanbul Üniversitesi kütüphanesindeki yazma (Boratav, 1982: 159-181), Osmaniye’den derlenmiş Bay Böyrek hikâyesi (Kaybal, 1999:105-148) ve Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen Bey Böyrek türküsüdür (http://bunyan38.blogspot.com.tr/2009/08/bunyan-turkuleri-bey-boyrek.html).     Çalışmayı kolaylaştırmak için: Dede Korkut Kitabı’ndaki Bamsı Beyrek Boyu: V1 İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki yazma metin: V2 Osmaniye’den derlenmiş Bay Böyrek hikâyesi:V3 Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen Bey Böyrek türküsü:V4 ile gösterilmiştir. Her ne kadar ilk bakışta konuyla ilgisi yok gibi görünüyorsa da, konuyu tamamlayacağı düşüncesi özgün metnin kısa bir özeti aşağıdadır.   Hikâye, Kam Püre’nin Bayındır Han’ın meclisinde ağlayıp oğul istemesiyle başlar. Beyler Kam Püre için dua ederken Pay Piçen Bey de kız evlat için dua etmelerini ister ve her ikisinin de çocukları olur. Pay Piçen Bey’in kızı ile Kam Püre’nin oğlunu beşik kertmesi yaparlar. Kam Püre’nin oğlu, bir gün arkadaşları ile avdayken bezirgânların mallarını kâfirlerin elinden kurtararak yiğitlik gösterir. Yiğitlik gösterdiği için Dede Korkut tarafından boz aygırlı Bamsı Beyrek adı verilir. Bir gün Bamsı Beyrek ava çıkar ve av esnasında Pay Piçen Bey’in kızı Banu Çiçek’i görüp âşık olur. Orada birbirleriyle yarışırlar. Bamsı Beyrek Banu Çiçek’i yener ve parmağına yüzük takar. Sonra Dede Korkut’tan Banu Çiçek’i ağabeyinden istemesini söylerler. Kızın ağabeyi Deli Karçar Dede Korkut’u öldürmeye çalışır. Elini kaldırdığı sırada Dede Korkut dua eder ve eli havada kalır. Bunun üzerine Deli Karçar bazı isteklerde bulunur. Beyrek, Deli Karçar’ın isteklerini gerçekleştirip kızı almaya hak kazanır. Otağ için ok atılır ve yeri belirlenir. Ancak bunu duyan kâfirler Bamsı Beyrek’in çadırına gece uyku sırasında saldırırlar. Nayibi şehit olur, diğer otuz dokuz yiğitle Bamsı Beyrek tutsak olur. Bamsı Beyrek’ten on altı yıl haber alamazlar. Arkadaşı Yalançı oğlu Yaltaçuk Beyrek’in kanlı gömleğini götürerek herkesi Beyrek’in öldüğüne inandırır. Banu Çiçek’in Yalançı oğlu Yaltaçuk’la düğününe karar verirler. Bamsı Beyrek, kâfirlerin özel gününde yoldan geçen bezirgânlar sayesinde kötü haberi duyar. Kalenin tekfurunun kızına onunla evleneceğine dair söz vererek kurtulur ve düğün yerine ozan olarak gelir. Onu kimse tanımaz. Yalançı oğlu Yaltaçuk’u kılıç altından geçirerek affeder ve Banu Çiçek’le evlenir. Dede Korkut gelerek dua eder (Ergin, 1994: 116-153). Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen Bey Böyrek türküsü, sevgilisinin düğününe ozan kılığında gelen Bey Böyrek’in hapiste tutsak olan arkadaşı Mustafacık’ın sevgilisi ve Kel Vezir’in eski hanımına söylediği şiirlerden oluşmaktadır. Türküde, üçer dizelik üç bent ve ikişer dizelik üç kavuştak toplam on beş dize mevcuttur.   V1’de sevgilisinin düğününe ozan kılığında giden Bamsı Beyrek, oynamak için meydana çıkan Boğazça Fatma adlı kadına yönelik söylediği şiirle düğün başlar. Şiir, altı dizelik bir soylamadan oluşmaktadır. And içeyim bu kez boğaz kısrağa bindügüm yok Bin übeni kazavata vardugum yok İvün üz ardı dereçük degül-mi-y-idi İtün üz adı Barak degül-mi-y-idi Senün adun kırk oynaşlu Boğazça Fatma degül-mi-y-idi Daḫı aybun açaram bellü bilgil (Ergin, 1994: 147).   V2’de sevgilisi Ak-Kavak Kızı’nın Kel Vezir ile olan düğününe abdal kılığında giden Bey Böyrek, kadınlara oynaması için türkü söylemeye başlar. Bu sırada Mustafacık isimli bir yiğidi seven kıza işaret ederek onun oynamasını ister ve kızı sahneye çıkartarak aşağıdaki şiiri söyler. Hikâyede bu kısım tek dörtlükten oluşmaktadır. Evlerinin önü derecek değil mi Anayı kızdan ayıran yaracık değil mi Seni seven Mustafacık değil mi Oynama kız il yaman oldu (Boratav, 1982: 176).   V3’te Ak Gavak Gızı ile Kel Vezir’in düğününe derviş kılığında giden Bay Böyrek’ten düğündeki kadınlar türkü söylemesini isterler. Bay Böyrek, ilk önce arkadaşı İsmayıl’ın annesine türkü söyler ve onu eleştirir. İkinci olarak Mustafacık’ın sevgilisine türkü söyler ve kızın Mustafacık’la olan ilişkisini aşağıdaki şiirde anlatır. Şiir tek dörtlükten oluşmaktadır. Evinizin önü derecik değil mi İtinizin adı Garacık degil mi Seni seven Mustafacık değil mi Mustafa galada yasın çeksene (Kaybal, 1999: 105-148)   V4 metin özelliğini kaybettiği için sadece şiir kısmı vardır. Türkü üç dizeden oluşan bir bentle başlar. Evlerinin önü alençik değil mi? İtinizin adı Baracık değil mi? Seni saran yiğit Mustafacık değil mi? (http://bunyan38.blogspot.com.tr/2009/08/bunyan-turkuleri-bey-boyrek.html) Türkünün ilk bendi (V4) ile varyantlarımızı mukayese edersek; “Evlerinin önü alençik değil mi” mısrası bütün varyantlarla benzerlik gösterir. V1’de” İvün üz ardı dereçük degül-mi-y-idi” üçüncü dizede yer alıp “evinizin ardı” ifadesi diğer varyantlarda “önü” şeklindedir. Bu ifade V2 ve V3 te aynı şekilde ilk dizede kullanılmıştır.   İkinci dizede “İtinizin adı Baracık değil mi?” ifadesi V1’de “Barak”, V3’te “Garacık” olup; V2’de ise köpeğin adı hakkında bilgi yoktur. Dîvânu Lugatî't- Türk’te verilen bilgiye göre Barak, çok tüylü bir köpek[tir]. Türklerin inancına göre akbaba yaşlandığı zaman iki yumurta yumurtlar; onların üzerinde kuluçkaya yatar. Bu yumurtalardan birinden barak adı verilen köpek çıkar. Bu, en hızlı koşan ve avı en iyi koruyan köpektir. Diğer yumurtadan da akbabanın yavrusu çıkar ki o da en son yavrusudur (Ercilasun ve Akkoyunlu, 2014: 162). Varyantlarda gerek Garacık gerek Baracık gerekse de Barak adı verilen köpek türünün evi koruması vurgulanmaya çalışılmıştır. Türk mitolojisinde Barak, kendisine güvenilen bir köpeğin sembolüdür.   V4’te ilk bendin son dizesinde yer alan “Seni saran yiğit Mustafacık değil mi?” dizesi V1’de yoktur. V2 ve V3’te “saran” kelimesi yerine “seven” kelimesi geçmekte olup, bu ifade her iki varyantta dörtlüklerin üçüncü dizesinde yer almaktadır. Varyantlarda “saran” ve “seven” kelimeleri farklı yazılımlara sahip olsa her ikisinde de ortak bir samimiyet söz konusu olduğu için anlam yönünden birbirini çağrıştıran sözcüklerdir. Hikâyeyi anlatan anlatıcının kelime dağarcığına göre anlamdaş kelimeleri seçip kullanılması mümkündür.   V1’de Bamsı Beyrek’in Kel Vezir’in hanımına yönelik herhangi bir şiir okuması söz konusu değildir. V2’de Bey Böyrek, düğünde Mustafacık’ın sevgisinden sonra Kel Vezir’in hanımına iki dörtlükten oluşan bir şiir söyler. Dörtlüğün birisi türküyle ilgisiz olduğu için çalışmaya almadık. Türkü metninde ve diğer varyantlarda olmayan dörtlük muhtemelen V2’nin anlatıcısının repertuarına başka bir hikâyeden girmiş olabileceği gibi konuya uygun olması yönünden anlatıcı tarafından da oluşturulmuş olabilir. Bey Böyrek’in Kel Vezir’in hanımına yönelik söylediği dörtlük şöyledir:   Üstüne giyer atlazın sarısını Savamadım yüreğimin ağrısını Gel oynama Kel Vezir’in eski karısı Oynama hatun oynama il yaman oldu (Boratav, 1982:176).   V3’te de Bay Böyrek V2 de olduğu gibi, hapiste tutsak olan arkadaşı Mustafacık’ın sevgilisine türkü söyledikten sonra Kel Vezir’in hanımına da türkü söyler. Türkü tek dörtlükten oluşmaktadır.   Zatını da goca garı zatını Gel edeyim goca cazı metini Sana diyom Kel Vezir’in hatunu Bartıl alıp gız sevdiren sen değel miydin? (Kaybal, 1999:105-148)   Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen Bey Böyrek türküsünde (V4), Bey Böyrek’in Kel Vezir’in hanımına yönelik söylediği üç mısra aşağıdadır:   İşte geliyor Kel Balı'nın hanımı Ayağına giymiş altın nalini Meydana çıktı salını salını (http://bunyan38.blogspot.com.tr/2009/08/bunyan-turkuleri-bey-boyrek.html )   Türkünün ikinci bendi ile varyantlarımızdaki şiirleri mukayese edecek olursak; V1’de türkü ile ilgili kısım bulunmamaktadır. V2 ile V3’te vardır; ancak belli bir oranda değişikliğe uğradığı için sadece konu olarak benzemektedir.   V1’de Bamsı Beyrek Banu Çiçek’e kendisini tanıtırken ikna edemez. Bunun üzerine bir zamanlar ikisinin ortak yaşadığı olayları anlatarak kendini ispatlar. Bir zamanlar kendisi için geyik vurduğunu, at koşturduklarını, ok attıklarını, güreş yaptıklarını ve parmağına yüzük taktığını anlatır. Şiir on dizelik bir soylamadan oluşmaktadır. Ancak türkü metninde bu kısım hakkında bilgi yoktur.   V2’de Bey Böyrek kendisini Ak-Kavak Kızı’na inandıramayınca bir zamanlar sevdiği Bey Böyrek’in vücudunda bir nişanının olup olmadığını sorar ve kendini bu sayede ispatlar. Şiir tek dörtlükten oluşmaktadır.   Âşık oldum bu dağları aşalı Abdal oldum derdine düşeli Var mıdır yârin hâtem nişanı Bilmiş ama beni bilmez bilmezlenir hey (Boratav, 1982:179).   V3’te de Bey Böyrek Ak Gavak Gızı’na kendini tanıtamayınca döşündeki beni gösterir. Şiir tek dörtlükten oluşmaktadır.   Oyna gelin oyna sen eyi oyna Ne söylersem gelin sözümü Galdır ızarıda gelin döşümü değne Oyna gelin oyna meydan senindir (Kaybal, 1999:105-148).   Mehmet Sıtkı Işıtır’dan derlenen Bey Böyrek türküsünde Bey Böyrek Akkavak Güzeli’ne kendisini tanıtırken zorlanmamaktadır ve doğrudan konuya girerek geldiğini söylemektedir.   Dengiboz yoruldu yazıda kaldı Sefil Bey Böyreğin aklını aldı (http://bunyan38.blogspot.com.tr/2009/08/bunyan-turkuleri-bey-boyrek.html )   Türkünün son bendinde Bey Böyrek Akkavak Güzeli’ne geldiğini haber vermektedir. Diğer varyantlarda ise kahraman geldiğini çeşitli şekillerde sevgilisine ima etmektedir. Ancak kız inanmayınca V1’de Bamsı Beyrek zamanında birlikte iken yaptıklarını hatırlatınca Banu Çiçek inanır. V2’de ise kendisini sevgilisine hatırlatmak için bir nişanının olduğunu söyleyince V3’te ise döşünde var olan bir işaretten bahsedince kız inanır. Ancak türküde (V4 ) böyle bir ikna etme çabası yoktur. Bey Böyrek, kıza geldiğini doğrudan söylemektedir. Türkünün ilk bendi küçük değişiklikler de olsa elimizdeki diğer varyantlardaki şiirlerle benzerlik göstermektedir. Bu yönüyle bozulmanın en az olduğu kısım diyebiliriz. Türkünün ikinci bendindeki benzerlikler birinci bendine göre daha azdır. Değişimin en çok olduğu kısım ise üçüncü benttir. Türkünün yeni bir âşık tarafından oluşum sürecini değerlendirdiğimizde; âşık başka bir âşıktan hikâyeyi dinledikten sonra, hikâyedeki hoşuna giden türkü kısımlarını repertuarına katar. Eğer ezber yeteneği fazla değilse türküde bazı değişikliklerin olması olağandır. Sadece ilk kısımlarını aklında canlı olarak tutarken hatırlayamadıklarını bildiği başka bir türküyle birleştirecek veya kendine göre tamamlama yoluna gidecektir. Bu yüzden dinlediği hikâyedeki ilk türkü ile kendisinin oluşturduğu yeni türkü arasında farkların olması normaldir   Bey Böyrek Türküsünün Türkü Repertuarındaki Yeri   Bey Böyrek türküsü, Dede Korkut hikâyelerinin üçüncüsü olan Bamsı Beyrek Boyu ve onun Anadolu’daki varyantları Bey Böyrek hikâyelerindeki manzum kısımların bir âşık tarafından alınarak türkü formatına dönüştürülmesi ile oluşmuştur. Türkü, üç bent ve üç kavuştak on beş dizeden oluşmaktadır. Bentler, üçer dize kavuştaklar ise ikişer dizedir. Bu yönüyle yapısal olarak klasik türkü özelliğini kazanmıştır. Türkünün kafiye örgüsü aaa bb ccc bb ddd bb şeklindedir. Dizeler arasında belli bir ölçü bulunmamaktadır. İlk bentte, ilk iki dize on ikili, üçüncü dize on üçlü; ikinci bentte ilk dize on birli, ikinci ve üçüncü dize on birli; üçüncü bentte bütün dizeler on birli hecelerden oluşmaktadır. Ezgisine göre değerlendirildiğinde usulsüz türküler (uzun hava) grubuna; konusuna göre aşk konusunu işlediği için lirik türküler grubuna girmektedir.   SONUÇ Bamsı Beyrek hikâyesi, Türk dünyasının çoğu yerinde “Alpamış, Alıp-Manaş, Alıp Memşen...” gibi adlarla; Anadolu’da ise yaygın olarak Bey Böyrek adıyla sözlü gelenekte hâlâ bilinmektedir. Bu hikâyeler değişikliklere uğrayarak bazen çeşitli ilavelerle genişletilirken bazen de kısaltmalara uğrayarak farklı formlara sokulmaktadırlar. Halk hikâyelerinde anlatıcı, hikâyenin nesir kısımlarında değişiklik yaparken nazım kısımlarında pek değişiklik yapamaz. Çünkü hikâyenin ana iskeletini oluşturan bölümler bu kısımlardır. Bey Böyrek türküsü, hikâyenin nesir kısımlarının unutulması ve nazım kısımlarındaki hatırlanan parçalardan oluşan bir türküdür. Türkünün ezgili şekilde özellikle uzun hava şeklinde söylenmesi sebebiyle, mısralarda esas metinde olmayan birtakım ilaveler ve eksilmeler vardır. Bu durum türkünün bazı mısralarda ölçü ve kafiye yönünden esas metinle farklılaşmasına neden olmuştur. Aynı şekilde esas metindeki şiirle, türkü metnindeki konunun akışı yönünden de küçük değişikliklerin olduğunu görmekteyiz. Bu durum, sözlü gelenekten derlenmiş eserlerdeki şiirlerin farklılık göstermesinin doğal sonucudur.   Bey Böyrek Türküsü   Evlerinin önü alençik değil mi? İtinizin adı Baracık değil mi? Seni saran yiğit Mustafacık değil mi? Bu oynayan gelin gelin ne nazlı gelin Vay benim aklımı alan şu kanlı zalim   İşte geliyor Kel Balı'nın hanımı Ayağına giymiş altın nalini Meydana çıktı salını salını Şu oynayan gelin gelin ne nazlı gelin Vay benim aklımı alan şu kanlı zalim   Dengiboz yoruldu yazıda kaldı Sefil Bey Böyreğin aklını aldı Akkavak Güzeli, Bey Böyrek geldi Şu oynayan gelin gelin ne nazlı gelin Vay benim aklımı alan şu kanlı zalim   (http://bunyan38.blogspot.com.tr/2009/08/bunyan-turkuleri-bey-boyrek.html)   KAYNAKÇA Alptekin, A.B. ve Sakaoğlu S.(2005). Türk Halk Edebiyatı (Ders Notları), Konya. Boratav, P.N. (1969). 100 Soruda Halk Edebiyatı, İstanbul. Boratav, P.N. (1982). Folklor ve Edebiyat II, Adam Yayınları, İstanbul. Ercilasun A.B, vd.(1991). Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I (Kılavuz Kitap), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Ercilasun A.B. ve Akkoyunlu Z. (2014). Dîvânu Lugatî't- Türk (Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Ergin, M. (1994). Dede Korkut Kitabı I(Giriş-Metin-Faksimile), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Kaybal, D. (1999). Adana ve Osmaniye İllerinden Halk Edebiyatı Örnekleri, Yayımlanmammış Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Köprülü, F. (1981). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 4. bas. Ankara. Sakaoğlu, S.(1998). Dede Korkut Kitabı (İncelemeler- Derlemeler- Aktarmalar) I, Selçuk Üniversitesi Yayınları Konya. Türkçe Sözlük (2005). Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. Yardımcı, M.(1999). Başlangıçtan Günümüze Halk Şiiri, Aşık Şiiri, Tekke Şiiri, Ürün Yayınları, Ankara. http://bunyan38.blogspot.com.tr/2009/08/bunyan-turkuleri-bey-boyrek.html. 18 Mayıs 2015 tarihinde alınmıştır.   [Bu akademik metin Mehmet ALPTEKİN (Okutman, Gaziantep Üniversitesi)’in yazsı olarak aynen aktarılmıştır.]   (15. Bölümün Sonu) (Devam Edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Efsaneler-Soylenceler Arşivi