Halil Şahin

Halil Şahin

DÜŞME, KALK!

  And olsun(Yemin ederim) ki, insanlar gerçekten şaşkınlık ve zarar içindedir. Asya’nın ilk insanları olan Türkler; Asya’dan Avrupa’ya en güçlü ve en parlak uygarlıkları kurdular. En gelişmiş medeniyetleri yaratırlarken de Malazgirt’e, Miryokefolon’e, Kösedağ’a andolsun ki, Türk ulusu Anadolu’ya yerleşti ve Orta Asya’dan sonra Anadolu’yu Anavatan edindiler. Daha sonrasında da Dünya’nın en güçlü devleti oldular. Halen de güçlü devlet oluşlarını sürdürmektedirler. Türkler yayıldıkları coğrafyada özgür ve bağımsız yaşadılar. Çok çalıştılar; Yazdılar ve okudular. Yaratılışı öğrenmeye çabaladılar, buluşlar yapıp tekniklerini geliştirdiler ve insanların daha iyi, daha güzel, daha rahat, barış içinde yaşamaları için bir işlerini bitirince diğerine koyuldular. İnandıkları ve gökte aradıkları ilahi güce inanarak, her işlerini Tanrı rızası için yaptılar. Yaşadıkları her günün değerini bildiler ve yaratana şükrettiler. Elan, yeryüzü kendine özgü sarsıntılara uğradığında yani doğa olaylarıyla karşılaştıklarında korkuyorlar. Ellerindeki ve kullandıkları coğrafyaların varsıllıklarını ellerinden almaya çalışan azgınlaşarak zalimleşmiş toplumların saldırıları olduğunda; yozlaşan, beceriksizleşen, bilgiden yoksunlaşan ve tüm değerlerini yitirmekte olanlar, onlara boyun bükmeyi kendileri için kolaylık görenler var. Onlara ne oluyor? Soluk soluğa süratle koşan, koşarken ayaklarındaki nalların taş parçalarıyla sürtüşmesinden oluşan kıvılcımlar çıkararak düşman topluluğunun ortasına dalan atlardan ve mücadelelerini sürdürenlerden de mi utanmıyorlar? Katılaşmış yürekleriyle bunu bilerek seyredenler, öz çıkarcılıklarıyla zevkleniyorlar. Onlar; dernek, sendika, siyasi parti gibi kurumlarda çokluk olmalarıyla gönenip, oyalanıyorlar. İnsanların hoşgörü göstermelerinden ve yönetsel erk kullanabilmeleri için fırsat vermelerinden yararlanıyorlar. Fakat kullandıkları ve yararlandıkları olanaklar, kendilerini yöneten gücü ele geçirenlerce sınırlandıkça, kişisel özgürlük ve yetkilerini yitirdikçe her biri bir tarafa uçan kelebekler gibi oluyorlar. Ant olsun yaşananlara ki, insan gerçekten ziyan içindedir. İnsan haklarından söz edip bencillik yapanlar, mal ve para peşinde koşanlar, insanları çekiştirenler, insanlarla alay edenler, özgürlükten söz ederken insanları köleleştirme peşinde olanlar, yarınlarda kendilerini yakacak olan ateşini hazırlamaktalar. Oysa o malın, paranın, kendilerine hizmet edenlerin, kişiliklerini yücelttiklerini sanıyorlar. Büyükleniyorlar ve çok güçlü olmaya başladıklarını düşünüyorlar. Düşünemiyorlar: İnsanların hinlikleri, tuzakları, ulaştıkları varsıllıkları onları ne hale getirdi? Hem doğa olaylarıyla karşılaştıklarında korkuyorlar hem de ellerindeki ve üzerinde yaşadıkları yörelerin varsıllıklarını ellerinden almaya çalışan, azgınlaşarak zalimleşmiş kişi ya da toplumların egemenliğine rıza gösteriyorlar. Bunlara ne oluyor? Ey Türk Ulusunun Soycul Bireyi; düşme, kalk! Ataların sana, yaşamakta olduğun şu cennet vatanı verdi. Kıvanç duyacağın bir geçmiş(tarih) bıraktı. O halde onlarla kıvanç duy, saygıyla an, yaşayanlarını da el üstünde tut, yaşadığın çevreyi koru, güzelleştir. Bu davranışlarınla soyuna örnek ol ki, çocukların ve torunların seninle gönensin. Aksi halde sana sövülenlerden, nefret edilenlerden ve soyu kesilenlerden, unutulanlardan olursun. Devletinin ve ulusunun düşmanlarına; “ Ben size ve sizlerin kulluk ettiklerinize kulluk etmem. Siz zaten bana, ulusuma ve devletime her zaman saygı duymuyorsunuz. Sizin ülkeniz sizin, benim ülkem de bizim olsun” de. Oğuz Kaan’dan Atatürk’e, bu günümüze erişimimiz için dua edelim. Tanrı’ya şükredelim. Yaratılanların kötülüğünden, gecelerin karanlığından, çekemeyenlerin çirkefliğinden, bilgisiz ve güçsüzlerin acizliklerinden, arabozucuların bozgunculuğundan korunalım ve bir olalım, diri olalım, birliğimizi sonsuza dek kuralım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi