Halil Şahin

Halil Şahin

DEVİRME BAŞLADI

Sosyal olaylar girifttir. Bir olayın ve oluşumu gelişimi devam edip henüz sona ermemişken, bir başka olay oluşmaya ve gelişmeye başlar. Ortalık yerde, gözümüzün önünde olan bitenleri fark ediyoruz, ama devletin Resmi Gazetesi gibi, ancak doğrudan ilgili olduğumuz gelişmelerle ilgili olarak izlediğimiz bir yayın organında ayrıntı gibi görüneni anlamaktan kaçınanlara da insan teessüf ediyor değil mi? Gaflet, delalet ve hatta hıyanette sınır tanımayanların sıkça dile getirdiği bu anlayış öylesine güçlü ve egemendir ki, böylesi eylemleri sergileyenler bakımından olaylar irdelendiğinde, yapılanlar son derece yerinde ve tutarlıdır! Örneğin; Bakanlar Kurulunun “Kültür ve Turizm Bakanlığının taşra teşkilatında yer alan Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri Müdürlüğünün adının Cumhuriyet Müzesi Müdürlüğü olarak değiştirilmesi” yönündeki 2010/251 sayılı kararını resmi gazeteden okuduk. Bu karar, Devlet Planlama Teşkilatı ile Devlet Personel Başkanlığının görüşlerine dayanan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 24/2/2010 tarihli ve 398758 sayılı yazısı üzerine; 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (d) bendine göre, Bakanlar Kurulu’nca 11/3/2010 tarihinde kararlaştırılmıştır. Bir ulusun çökertilmesi ve o ulusa ait örgütlenme olan devletin tasfiyesi için önde gelen koşul, ulus devletin varlık nedenlerine yönelmedir. Ancak bu şekilde yaklaşıldığında köklerle ve dolayısı ile de varlık nedenleriyle bağlantının kopartılması ve buna bağlı olarak da izleyen dönemde yıkıcılık işlevinin başarılı kılınması olasıdır. Bu yazıya konu olan kaygının farkında olanlar için değil, ama farkında olmayanlar ya da aşırı iyimserlik denizinde yüzenler için bir şeyler ifade etmesini beklemekten başka bir şey gelmiyor elden! “Cumhuriyet Müzeleri” ortadan kaldırılıyor ve “Cumhuriyet Müzesi” kuruluyor. T.C harfleri kurumlardan silinmeye çabalanıyor. Tevhidi Tedrisat Kanunu Namaz için resmi tatil ve mesai günleri dahi dejenere ediliyor. Kişiler kanuna değil de yasalar kişilere göre düzenleniyor. Cumhuriyeti ortadan kaldıranlar, kendilerinden o denli eminler ki, başaracakları Anayasa değişikliğiyle, Türkiye Cumhuriyetini tarihe gömüyorlar ve Cumhuriyetle ilgili ne varsa hepsini açacakları Cumhuriyet Müzesi’nde sergilemeye hazırlanıyorlar. Elbette her bir Cumhuriyet değerini çarpıtarak… Amerika’ya iyi davranın, yoksa ülkenize demokrasi getiririz! Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Afyonkarahisar konuşmasında bu günleri halkımıza işaret ederek uyarıyordu: “Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur. Dünya’da hayat için, insanca yaşamak için, bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için, kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur. Düşmanlar, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz. Buna da teşebbüs ettiler. Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar. O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak, ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır. Şerefini korumak!” diyordu. Ama heyhat ! İşte Hilmi Özkök örneği ortada. İşte Büyükanıt ve sır olan Dolmabahçe buluşması! R.T. Erdoğan; “O bir şey derse, ben de konuşulanların tamamını açıklarım ha...” diyor ve Yaşar Paşa bu meydan okumaya boynunu eğip suskunluğa gömülüyor. “Dünya’nın 5.büyük ordusuyum” diyen koca yapı psikolojik savaşı kaybediyor. Gürcistan’da Gül Devrimi, Kırgızistan’da Lale Devrimi, Ukrayna’da Turuncu Devrimi’ni anımsayın. Her üçünün de ortak paydası dışarıdan destekleniyor olmaları değil mi? Kim destekliyor? Yanıt çok açık olarak belirgin: ABD’de Freedom House, Open Society Enstitüsü ve National Democratic Institute ve George Soros! Bu üç devrimden geriye ne kaldı? İnsan hakları, demokrasi gibi kavramlar bu devrimlerin amaçları için de kullanılmıştı. Ama Piyon öne sürüldü vezir yapıldı. Oyun bitti hepsi aynı torbada. Türkiye’de ise oyun devam ediyor! Kırgızistan’da Askar gitti, Bakiyev geldi. Şimdi O’da gitti. Mısır’da Mübarek’ten ne kaldı? Bütün bu ülkelerde geriye yolsuzluk, dolandırıcılık, işsizlik ve kargaşa kaldı. Öne sürülen kaç tane piyon var, vezir kim? Balyoz, kafes isimlerini uyduranlar kim, tarikatları kimler yönetiyor? Kürt milliyetçilerinin ipi kimin elinde? Şimdi, Sivil Devrim’in son aşamasındasınız. Artık “Cumhuriyet Müzesi” kuruyor, Anayasa değişikliklerine hazırlanıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Dönemini müzeye kaldırıyorsunuz. Ne kadar farkındasınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi