Mehmet Ünal Taşpınar

Mehmet Ünal Taşpınar

DARBE ZAMANI UZAY İLANLARI

Bir Hikâye: DARBE ZAMANI UZAY İLANLARI Aşağıdaki hikâye Galaksi’de yeni keşfedilen TUSANAYA Cumhuriyet’inde geçmektedir. Hikâyemizin kahramanı TUSANAYA vatandaşlığı da olan HEZAN Efendi’nin bir macerasıdır: Hezan Efendi anlatıyor: Biliyor musunuz, bizim TUSANAYA’DA ilk defa bir darbe girişimi oldu. İletişim araçlarından Klingon ve Elf dillerinde bildiriler okundu. Darbenin ne demek olduğunu ve darbe yapmayı kimden, nereden öğrendikleri konusunda (Türkçe harflerle yazacak olursak (10 Ne 15 Ka) adlı programda uzun uzun açıklamalar yaptı uzay bilimcileri. Uzay bilimcilerinin bu açıklamalarından tam bir sonuca varılamadığı ama bir ara dünyalıların UFO adını verdikleri uçan istasyonlarla Dünya’ya giden bir TUSANAYALI’nın, Dünya’dan öğrenip (ÖUK) Özel Uzay Kuvvetleri’ne öğretip, uygulatmağa çalıştığı anlaşılmıştır. Ancak ertesi ışıkgününde anlaşıldı ki; Klingon ve Elf dilini bilmeyen bölgelerimizde darbe girişiminin yeni bir bilim kurgu filmi sanıldı. Hezan Efendi anlatmağa devam ediyor: Ben bile zor anlamışken, TUSANAYA yaşamına göre anlatmam ya da anlaşılmam zor olacak. Sizlerin anlayacağınız şekilde anlatayım en iyisi. Dün akşam uyumak üzereyken o günkü TUSANAYA digital gazeteleri ve televizyonlardaki ilanları göz önüne getirdim bir bir. TUSANAYA'nın bütün büyük gazetelerinde boy boy renkli; bütün televizyonlarında ise uzun uzun, dakikalarca süren, Klingon dilinde yazılmış veya seslendirilmiş ilanlar yayımlanmaya başlamıştı. TUSANAYA’da yayımlanan bütün gazeteler ve televizyonlar bayram ediyor olmalıydı bu ilanlar nedeniyle. Malum, "ekmek parası" derler ve ilanlar geldikçe sevinir TUSANAYALI basındakiler. Aynı sizdekiler gibidir yani. Reytingler, satışlar patladı son günlerde. Okuyucular, izleyiciler haberlerden başını kaldırmıyordu artık. Bilir-bilmez, yetkili-yetkisiz kişiler bile darbe kalkışması konusunda konuşurken pürdikkat izleniyordu haberler. "Oh, oh! Basında işler tıkırında." Diyordu basın patronları. Şöyle çarşaf çarşaf dedikleri cinsten, sayfa sayfa ilanlar vermeliyim ben de, diye düşündüm. Zira UFO derneklerinden tutun, sendikalar, kooperatifler, Galaksi İthalat-İhracatçı Birlikleri bile ilanlar veriyordu. Benim de markamızın istikbalini düşünmem lazımdı. Markaların istikbali, TUSANAYA’nın istiklaliyle mümkündü. Düşündüm diyorum, daha sonra bütün gazete ve televizyonlara vermek üzere hazırlayıp gönderdim bile: Uzay, Galaksi, Vatan, Millet, Bayrak, Bağlılık... Her şey vardı verdiğim ilanda. Darbe "kalkışması" ile ilgili en çarpıcı bölüm TUSANAYA Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'na teşekkür bölümüydü. Diğer partiler mi? Onları yok saydım. Benim bağlılığım vatana, millete, bayrağa, TUSANAYA Başbakanı'na ve TUSANAYA Cumhurbaşkanı'naydı. Partili değildim ki; diğer parti başkanlarına teşekkür edeyim... Dün mü? Yanlışlarımız oldu tabii... Büyüklerimizin de  olmadı mı? TUSANAYA’DA hepimiz aldatıldık, efendim. İlanlara çok paralar harcadım. Bir bavul dolusu TUSANAYA parası verdim. Böyle zamanlarda bazı masraflardan kaçınmamak lazımdı. Muhasebeci, nasılsa vergiden düşecektir. İşimizin gereği bir kalem bu. Rakip firmaların hepsi benden önce yayımlattılar bile bu tür ilanları. Hepsi de aynı temayı işledi: "Biz zaten milletimizi, vatanımızı herkesten, hatta canımızdan çok severiz. Başka TUSANAYA yok!.. "Kahrolsun ötekiler!" Ve mitinglerde en ön safta yer aldılar ellerinde pankartlarla: "Öl de, ölelim", "Galaksi Gülü döktüm yollarına", daha neler, neler... Hatta arka sokaktaki fabrika bütün işçilerini toplayıp gitmiş mitinge; hepsinin ellerinde bayraklar, dövizler, pankartlar, flamalar, Galaksi büyüklerimizin posterleri varmış. Fabrikama telefon edip genel müdürüme emir verdim: "Derhal siz de şirketin amblemleriyle pankart, döviz, poster... Ne varsa donatıp mitinge geleceksiniz. Bütün kadro!.. Hep ben mi düşüneceğim, birader. Nerde sizin vatan sevginiz? Memleket uçurumun kenarından döndü, görmüyor musunuz?" Ve ekledim: "TUSANAYA KURUCUMUZUN posterleri ve büyük boy bayraklar en önde olmalı!" Böyle azarlamam iyi oldu. Zam isterken bunu da kullanırım sene başında. Benden önce sizin Hasan Mutlucan’ın türküleriyle çınlıyordu meydan: "Yine de şahlanıyor aman..." Tam kürsüye çıkıp konuşmama başlayacaktım ki; hanım dürtüyordu: "Hadi kalk." "Yine mi?" Diye bağırırcasına fırladım. "Ne demek, yine mi?" "Yine mi, darbe?" Güldü; "Kahvaltı hazır, hadi kalk artık, sofraya gel!" Vay canına... Hepsi rüya mıydı bunların? Yüzümü yıkarken İstanbul Radyosu’nda bir şarkı: "Dünya dönüyor, sen ne dersen de..." MEHMET ÜNAL TAŞPINAR 30.7.2016/İstanbul

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Ünal Taşpınar Arşivi