Halil Şahin

Halil Şahin

CUMHURİYET GÜÇBİRLİĞİ

  Ülke yine yeni bir erken seçimin arifesindedir. Hiç kimse bir başka siyasi partinin prensiplerini değiştiremez. Elbette militanlaşmış partili ya da fanatikleşmiş seçmen, yine kendi partisine oy verecektir. Onların potansiyel oylarını etkileyecek bir isteme hiç de gerek yok. Türkiye’de kaliteli adamların yollarını keserler. Atatürk bile müfettişlik belgesini alana kadar hep engellenmiştir. Türkiye’nin içinde bulunduğu ahval ve şerait sizi de bizi de bu durumlara getirdi. Örneğin 2002 seçimlerinde AKP ve muhalefet oyları 35 + 20 = 55 etti. Oyların yüzde 45’i çöpe gitti. İktidar partisini güç obezi olmaktan arındırmak için meclise bir dördüncü gücün girmesi gerekirdi. Mesela Referandumda dahi halk katılımının % 20 fire verdiği bir ülkede; seçmenin dörtte birinin umutsuzluktan, lâkaytlıktan sandığa gitmediği bir ülkede; Cumhuriyet kazanımları konusunda ödünsüz bir kitle varsa, o yüzden bu kitle çaresizlikten kıvranıyorsa, bu ülke halkının yurtsever aydınları o oylara talip olmalıydı. Kutuplaşmaya dayanan bağlaşıklar yerine; Yurtsever, Kemalist, Devrimci, Ulusal, Kutsal geleneğine sahip çıkanların güç birliği olmalıydı bu! Çünkü ortada siyaseten, sosyal olarak çürütülen, çöken, ama ulus devletine kıskançlıkla sahip çıkan bir kitle var… Bu görüşümüzle herhangi bir siyasi parti içine katılmış olsak dahi, orada salt bir hizip sayılmaktan öte gidemeyiz. O halde seçeneğiniz; hem Gazi, hem Mustafa hem de Kemal olan Kemalizm’in Milli Demokratik Devrimini direk savunan bir partide bir araya gelmektir. Alternatifsiz değilsiniz, yeni bir oluşuma gerek yok. Çünkü bugün dahi, size seçenek sunan bir örgütlenme, mevcut siyasi partiler içinde var. Onu görmeli, tanımalı ve bulmalısınız. Milletimizin daha fazla bedel ödememesi için bunu acilen yapmalıyız. Bütün sorumluluk milletin öncüsü olan aydınlarımızdadır. Kazım Karabekir’i kırmızı halılarla karşılayan Mustafa Kemal gibi, mücadeleye gelen her ulusalcı yurtseveri kucaklıyor. Onlara kırmızı halılar seren bir parti olduğu için yerine göre düşman gibi gösterilen, yerine göre radikal sayılan, ama tüm olanaksızlığına rağmen yılmadan hükümetlerin yapamadığını göğüsleyen, planlayan ve halkına seçenek olarak sunan, geleceğinden en çok korkulan gerçek siyasi partiden söz ediyorum. Bütün mesele Mareşal Gazi Mustafa Kemal’i okumak, anlatmak, anlamak değil Mustafa Kemal gibi olmak ve onun yaptıklarını yapmaktır. Emperyalizmin devşirdiği her sıfattan, her görüşten devşirilmiş sahte aydınları, yeterince milletimizin kafasını karıştırmaktadır. Gerçek öncülere düşen görev ise; milletimizi oyalamadan direk ‘Milli Hükümet’ hedefine yönlendirmek olmalıdır. Bu güne değin şöyle ya da böyle iktidara getirilen siyasi partiler ve teknokratlar, maalesef yeri geldikçe bahsedilen ve sizin de bizzat yaşadığınız, gördüğünüz kişisel küçük hesaplar yüzünden Kemalist ideolojiyi savunabilecek durumdan fiziksel olarak uzaklaşmış, hem de halkın gözünde inandırıcılığını kaybetmişlerdir. Akşamdan sabaha her türlü saldırıların arttığı, krizin kapımızı açtığı dönemlerde zaten krizin bir parçası haline gelmiş düzen partilerine bel bağlayarak, içinde bulunduğunuz onmaz durumdan kurtulamazsınız. Doğru politikalarda ısrar etmenin elbette bir bedeli olacaktır. Mustafa Kemal; Damat Feritlerle ve Meclisi Mebus an içerisindeki muhalefetle o sistem içinde çözüm aramaya kalkmadı. İçinde yaşadığınız sistem dışına çıkarak olayları değerlendirmek ve karar almak zamanı gelmiştir. Bana söyler misiniz: Kubilay katili Derviş Mehmet’in torunlarının iktidarda, Tam Bağımsız Türkiye’den yana olanların mahpusta olduğu yerde nasıl bir sistemden söz edersiniz? Elbette Tam Bağımsız Türkiye karşıtı projeler, sömürgen Amerikan Kulu Partilere ve kuyrukçularına zarar verecektir. Tüm illerde de adayınız olacaktır. O illerde yaşamakta olan Kemalistler özverili olmak durumundadır. Temel hedef; Mecliste grup kurmak ve küreselci faşistlere engel olmak! Dış politikada ise antiemperyalist, barışçı ve mazlum ülkelerin yanında yer alan bir yapı kurmak! Bir düşünür, “ihtiyaçlar keşiflerin anasıdır” der. Toplumun böyle bir şeye gereksinimi olduğu, gösterdiği ilgiyle ortaya çıkıyor. Hiç bir hizmetin hedef kitlesi %100 değildir. Ama ortaya çıkanlar; bayrak, vatan deyince gözleri yaşaran, Türkiye’nin bütün yurtsever insanlarının buluştuğu insanlardır. Bireylerin özgür olmadığı, karnı tok sırtı pek oy veremediği bir rejimde örgütlü toplumdan söz edilebilir mi? Türkiye’nin kaçta kaçında yurttaşlar özgür bir yurttaş bilinciyle sandığa gidiyorlar? Bu proje, Türkiye’ye sahip çıkan bir harekettir. Bunun, Türkiye’yi aydınlık günlere götüreceğini düşünüyorum. Halkımız, şu günlerde bundan daha akıllı, programlı bir hareket bulabilir mi? Halkın % 96’sının anti Amerikancı olan bu toplumda, tüm Soros fonlarına rağmen AB karşıtlığının % 60- 70 olduğu biliniyor. Onlar, dönemin kahramanlarıdırlar. Milletimize bir çıkış yolu göstermişlerdir. Bu nedenle bu birlikteliğin başarı şansı yüzde yüzdür. Artık 4 saat uyku, 20 saat çalışmak var. Unutmayınız, sandığa gitmeyen kitlenin oyuna talibi olacaksınız.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi