Albert
Camus’un “İnsanlar için en ideal düzen, onların mutlu olduğu düzendir.”
özdeyişinden hareketle bir tanımlama yapacak olursak, Devlet; bir halkın iç
düzeni kurmak, başka toplumlara karşı korunmak ereğiyle yaptığı toplumsal
sözleşmeyle kurduğu üst organizasyondur.
Her
devleti kuran bir halk vardır. Atatürk’ün tanımıyla, “ Türkiye Cumhuriyeti’ni
kuran Türkiye halkına Türk Milleti” denilmektedir.
Acaba;
yüzyıllarca geçen süreçte farklı soylardan ve ayrı kültürlerden gelen fakat
aynı coğrafyada birlikte yaşayan insanların ortak bir medeniyet geliştirmeleri
ve mutlu bir ortak yaşam biçimi kurmaları olanaklı değil mi?
Elbette
olanaklıdır.
Türkiye
adı verilen topraklarda da tarihin derinliklerinde çeşitli adlarla anılan fakat
zaman içinde aynı toprakları yurt edinen o insanlar; kederde ve sevinçte,
birleşerek, aynı ülkede birleşerek tek bir ulus haline dönüşmüştür.
Bu
insanların aynı ekonomik etkinliklerin bir parçası yapılması ancak aynı
eğitimden geçirilerek, başta sağlık olmak üzere tüm kamusal hizmetlerden
yararlandırılmasıyla mümkünse, yurt denen aynı coğrafyada yaşamak durumundaki
insanların o mutlu beraberliği ve bu birliği bozmaya yönelik başka toplumlara
karşı korunması devlet denen üst organizasyonla gerçekleştirilmektedir.
O
halde ülkemizde de devletin bekası (devamlılığı) bekleniyorsa;
1-Görevliler
haricindeki halkın elindeki tüm silahların toplanması sağlanmalı,
2-Toprağı
bulunmayanlara yeterince arazi, tohumluk, hayvan ve zirai donatım araçları
dağıtılmalı,
3-Ulaşım,
iletişim ve iç düzeni sağlama organizasyonları mükemmel ve işler hale
getirilmeli,
4-Ekonomik
geriliğin olduğu yörelere misyoner ruhu ile çalışacak, idealist ruhlu memurlar
atanmalı,
5-Tüm
yurt sathında ulusal birlik ve beceri eğitimi verecek okul eğitimi
gerçekleştirilmeli,
6-Halkın
sağlık, eğitimi ve ekonomik faaliyetlerinin denetimsiz özel girişimcinin
insafına terk edilmesi önlenerek cehaletin ve çağ dışı unsurların (Aşiret
reisleri, Ağalar, Beyler, Seyitler, Şeyhler, Dedeler, Mesihler vb.) etkileri
aşılmalıdır.
Devlet,
bunların gerçekleştirilebilinmesi için kurulmaktadır.
Çünkü
bölücülüğü, devlet önler.
Bölücülük,
devlet denen organizasyonun zayıfladığı ya da ortadan kalktığı ortamlarda
ortaya çıkarak milletin ağlatısı olur.
Bu
nedenle, milli programlara sahip siyasi partilerin kurduğu ya da yönettiği
devletlerin yaşama şansı vardır. Aksi halde emperyalist, küresel sömürgenlerin
yuttuğu lokma olmaktan öteye gidemezler.
Kurucu
değerleri ile ulus bağları önce yozlaştırılmış, sonrasında da sıralı olarak
ortadan kaldırılmaya yüz tutturulmuş ve bu nedenle paramparça olmuş bir ülkeden
herkes kaçar. O devleti yönetenler bile, öylesi elim bir sonuçtan
kurtulamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.