İstanbul’u bir de böyle anlatmak bana değişik geldi. (Evin İlyasoğlu’nun yazısı):
Mitoloji, çağlar boyunca pek çok sanat dalına esin kaynağı olmuştur. Nice tarihi heykel, tablo yapılmış, nice tiyatro eseri, şiir yazılmış, nice orkestra yapıtı, bale ve opera bestelenmiştir. Yunan mitolojisinde tanrıların tanrısı Zeus aynı zamanda çapkınlık öyküleriyle tanınır. Bir zamanlar Argos Kralı İnakhos’un kızı ve Zeus’un karısı olan baş tanrıça Hera tapınağındaki rahibe Io’ya tutulur. Rahibe Io ona karşı koysa da Zeus bulut şekline girip onunla sevişmenin yolunu bulur. Kıskançlığı ve kini korkunç olan Hera durumu fark ettiğinde, Zeus Io’yu tanımadığını ve hiç görmediğini söyler. Ancak onu Hera’dan korumak için hemen bembeyaz bir ineğe çevirir. Oysa Hera’nın öfkesi dinmemiştir. Zavallı ineğe kocaman bir sinek musallat eder. Sinekten kurtulmak için Trakya’dan yola çıkıp koşmaya başlayan inek, Karadeniz’den Boğaz’a iner. Boğaz’ın bir o kıyısına bir bu kıyısına kendini vura vura sineği kovalar. Onun geçtiği bazı yörelere de Bosphorus, “inek geçidi” adı verilmiştir. Zavallı Io üstelik Zeus’tan hamile kalmıştır. Haliç’e varınca bir kız çocuğu doğurur ve adını Keroessa koyar. O kız da denizlerin tanrısı Poseidon’dan bir erkek çocuk doğurur, adını Byzas koyarlar. Byzas’ın Haliç’ten başlayarak kurduğu kent de Byzantion adını alır.
(Evin İlyasoğlu, BİR ZAMANLAR İSTANBUL, Cumhuriyet, Allegro köşesindeki yazısından, 15.1.2020)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.