Halil Şahin

Halil Şahin

BAYRAM GELMİŞ, DUYDUNUZ MU?

  Kur’an ile buluştuğumuz günlerde; Tanrı’yı kavrama ile sabretmeyi, şartsız rıza göstermeyi ve Tanrı’ya teslim olmayı, hoş görülü olmayı, yardım etme duygusu ve yeteneği kazanmayı öğrenmeye çabalamanın coşkusuna ermenin sevincidir Ramazan Bayramı. İsa hazretlerinin vaftiz olduğu gün, çoktan geldi geçti, Şimdilerde Hazreti İbrahim’in oğlunun kurban olmaktan kurtuluş günü vesilesiyle kutladığımız bir bayramımız daha var. O denli çok ki; Bakın bayramlar bir bir gelip geçiyor. İnsanlar çeşitli vesileleri bayram gerekçesi saymış. Utku kazanan, sıkıntılardan kurtulan, yeni bir umudun başlangıcında olan veya varsıllığa ulaşan herkes bayram yapıyor. Çeşitli bahanelerle üretimden uzaklaşmış insanlar, ianelerle sevinip bayram yapıyorlarmış! Bayram gelmiş, duydunuz mu? Kurtuluş Savaşı ile kazanılanları daha sonrasında bir bir yitiren sen, geçen yıllarca enflasyon politikalarıyla inletilen, fakat şimdi de enflasyon belasından kurtulmak için kemer sıkan yine sen, ülkenin ekonomisi iyileştirildikçe cebine bir şey girmeyen de sensin. Hayrola, acep neyin bayramını yaparsın? Bayram gelmiş, neyime! Başına karalar bağlamış anam terörist eşkıya ardında yitirdiği şehidi için dövünüyor. Kanı yerde kalmayacaktı hani? Elinde tesbih ya sabır çekiyor bahtı kara babam, onmadık borçları için. Talihsiz yiğit ağam naçar ve bitkin düşmüş ha bire kazma sallıyor, dün başlık parası bugün de nafakasına ulaşmak için. Ceylan gözlü, yıllardır kaderine sözlü bacım, taşı beleyip umuda un eleyerek gözyaşı döker. Alın yazgısını değiştirmek için. Bayram bize mi gelmiş? Boğazlanarak insanların midesine inen kuzucuklar mı kurban? Verilen paraya karşın eti az görüldüğü için es geçilen koyunların yerine canından olan sığırlar mı kurban? Yoksa hiç uğruna teröristler karşısında ya da küresel çıkarlar uğruna savaşırken, yedikleri kör kurşunla canından olanlar mı? Bayram ne, bizim hallerimiz ne! Her gün folluktan aldığımız birkaç yumurta; günlük gıdamız, anamın ev harçlığı idi. Gün hangi gün olursa; davar, sığır ya da davarlardan biri sakatlanır ya da hastalanırsa bayram ederdik. O gün soframızda bin bir çeşit etli yemek olur, yüzlerimiz gülerdi. Şimdilerde onlardan da olduk. Kış Garibi değil, Kuş Gribi olduk, virüsler sardı her yanımızı, her bir şeyden korkar olduk. Ülkenin tüm köylerinde o bahaneyle tüm kanatlılar itlaf edildikten sonra yumurta bile yiyemez, balık dışında beyaz et yiyemez olduk. Kısacası kuş gribi değil, bu günün garibi olduk. Bayram gelmiş, bizim neyimize… Rahmetli dedem Rum işgali sırasında başına yediği kasaturayla aldığı yarayı bizlere göstererek, Düşman Yunanın işgalinden kurtulduğumuz 14 Eylül günleri öncesinde toplumumuzca çekilen sıkıntıları gözyaşları içinde anlatır, biz de her seferinde hüzünlenerek dinlerdik. Yani, dedem başbakanlık koltuğunda yan gelip yatanlardan olmadı Allah’a çok şükür. Ama işgal yıllarında yan gelip yatanlardan olacak ki, hikmeti nedendir bilinmez bir vezir, “Her sene benim ülkeme yabancılar geldi diye bunun kutlaması yapılmaz. Beşli yıllarda, onlu yıllarda yapılabilir.” Diye inciler döktürerek bizim kurtuluş bayramlarımızla dalga geçer oldu. Belli ki, yaşadıkları ülkeyi düşman işgal etti diye bayram edenler, düşman defolup gittiği için bayram yaptığımızın farkında bile değiller. Çünkü düşmanın geldiğinde bayram edenlerin, o gün bu gündür uyuklayıp kaldığını bilmeyen mi var… Kimimiz oruç tutar Allah rızası için. Birileri var ki, rızadan da öte davranır durur. Keyif bu ya, kimileri ise sigarasının dumanını savurur. Cerwantes’in de dediği gibi: Bütün acılara dayanılır, yeter ki ekmeğin olsun. Yine de bayramlar hepimiz içindir. Bayramınız kutlu olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Şahin Arşivi