Kaygan Zemin

Kaygan Zemin

AŞKÖLSÜN (Tiyatro)

Daha önceki tiyatro yazılarımı okuduysanız bu yazıları SEYİRCİ GÖZÜYLE yazdığımı biliyorsunuzdur. (Bu sözcükleri tiyatro eleştirmeni olmadığımı belirtmek için yineliyorum her defasında. Belki bir kişiyi daha tiyatro seyircisi yapabilirim diye.) Aşkölsün oyununu NANA SAHNE’DE seyrettim. Baba Sahne İstanbul Kadıköy’de… Web sayfalarında Baba Sahne için şunları yazmışlar: “Baba Sahne Savaş Dinçel Salonu  Baba Sahne hiçbir kurum ve kuruluştan yardım almadan eş dost hısım akraba ve bazı meslektaşların desteğiyle yapılmıştır.  Neden Baba Sahne?   Baba  Kızan, karışan, sinirlendiren. Koruyan, sarılan, özlenen; manası yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi. Birçok dilde benzerlik gösteren kelime, ba çocuk sesinden türetilmiştir.  “Kendimizi yetim hissetmemek için” Şevket Çoruh  Tapusunda "Tiyatro" yazan tek tiyatro!    Bu sahneyi ilk yapan müteahhit Mustafa Ekşioğlu, mekanı tiyatro olarak kaydettirmiş. İlk kez 1967 yılında Yıldırım Önal Özel Kadıköy Tiyatrosu adıyla oyunlar oynamış. Sonraları Abdurahman Palay, Nezih Tuncay, Ani İpekkaya-Çetin İpekkaya gibi birçok usta sahne almış. Mekan sonrasında sinema, ateri salonu ve oyun alanı olarak tekrar düzenlenmiş ve kullanılmış.  Mekan 27 Mart 2015 tarihinde “Dünya Tiyatro Günü”  nde Şevket Çoruh tarafından satın alındı.  2 yıl süren zorlu inşaat süreci sonunda, Şevket Çoruh  bu mekanı asıl yapım nedeni olan tiyatroya, ilk röleve çizimlerine uygun olarak tekrar aslına dönüştürerek, İstanbul’un sosyal ve kültürel hayatına çok önemli katkısı olacak yeni bir tiyatro sahnesi kazandırdı.  Baba Sahne Savaş Dinçel Salonu 1 Nisan 2017 tarihinde, Şevket Çoruh’ un ustası Savaş Dinçel’in 75.doğum gününde açıldı.  2 fuaye alanı ve ayrıca cafetaryası olan Baba Sahne,  özenle hazırlanan teknik alt yapısıyla, havalandırma, (PA) ses sistemi, ışık sistemi ve ekipmanıyla tiyatro oyunları dışında İstanbul’un kapalı konser alanları arasında yerini alacaktır.” (Esenler Otogarı’nın tuvaletinde intihar etek için gelen bir kadınla başlıyor oyun.) -o0o- Baba Sahneye bir pasajdan giriliyor. Pasajın duvarları tiyatronun afişleri ile yukarıda yazılı BABA’NIN TARİFİ ile donatılmış okuyarak giriyorsunuz: “Baba  Kızan, karışan, sinirlendiren. Koruyan, sarılan, özlenen; manası yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi. Birçok dilde benzerlik gösteren kelime, ba çocuk sesinden türetilmiştir.” Ve şöyle eklenmiş: “Kendimizi yetim hissetmemek için/Şevket Çoruh” Mekanı anlatırken eksik yazmışlar. Bu tiyatro 80’li 90’lı yıllarda TEVFİK GELENBE TİYATROSU olarak hizmet veriyordu. Elbette Şevket Çoruh’tan önceki tiyatro olduğu dönemlerden bahsediyorum. Özellikle hafta sonları sıklıkla ailecek gittiğimiz ve rahmetlinin birçok oyun seyrettiğimiz bodrumda bir tiyatro idi. (Tevfik Gelenbe’yi benim yaşımdakiler ARAP BACI olarak da hatırlayacaklardır.)       Arap Bacı (Tevfik Gelenbe)         Tevfik Gelenbe   Baba Sahne tiyatro mekânını çok daha süslü, güzel, donanımlı, modern yapmış. Teknik donanımı açısından da Tevfik Gelenbe zamanından çok iyi. Zamanın gereği her şeyi var. İçeride SAVAAŞ DİNÇEL’İN yaptığı minik bir heykel bile var. Belli ki çok para harcanmış. (Bir şeyi göremedim: Oyundan sonra seyircinin tiyatroyu boşaltması uzun sürüyor. En önde olduğumuzdan son çıkanlardan olduk. Yangın kapısını göremedim. Ya dikkatimden kaçtı veya yoktu. Tekrar gidişimde soracağım görevlilere. Varsa göreyim isterim. -o0o- Lafı uzattık. Oyundan bahsedelim. Tanıtım broşürünün arkasından: “Yazan: Murat İpek  Yöneten: Barış Dinçel  Oynayan: Günay Karacaoğlu  Sahne ve Kostüm Tasarımı: Barış Dinçel  Işık Tasarımı: Yakup Çartık  Müzik: Çiğdem Erken  Afiş Tasarımı: Murat Saner, Volkan Çavuşoğlu  Afiş Fotoğrafı: Gülenay Çoruh  Reji Asistanları: Tuğba Eskicioğlu, Ali Haydar Çataltepe  Tasarım Asistanı: Jasmine Tutku Teber  Teknik Masa:  Özgehan Özturan  Kostüm Giydirici: Seyhan Erdoğan  2 perde / 90 dak. “Peki Allah’ım tamam! Ben şimdi bu kadar mıyım yani? Bir dakika ya! Hayır, itiraz ediyorum! Büyüklüğünden asla sual olmaz, ama ben bu kadar değilim.” Diyen içimdeki Songül anlattı, ben sadece yadım./Murat İpek Sevmek ve sevilmek üzerine kurgulanmış trajikomik bir hayat hikayesi.  Kepçe kadar yüreğiyle, kaşık kadar haline bakmadan hayat denen bu kazanın altını üstüne getiren bir kadın.  Yaptığımız seçimler bize mi aittir yoksa bize dayatılanlar mıdır?  Yağan yağmurun sevmekle, sahile vuran dalgaların aşkla, rüzgarda dalgalanan başak tarlalarının sevilmekle alakası var mıdır?  Durup hatırlamak ya da hatırlayamamak nasıl karşılık bulur?/ Barış Dinçel” -o0o-             Günay Karacaoğlu   “Yine kadın meseleleri… Kadın/erkek ilişkileri… Güldük ama… gülse miydik?” yazmıştım facebook’taki sayfamda. Doğrusu da buydu zaten: Gülse miydik, ağlasa… mıydık? Broşürde dediği gibi: Trajikomik! Tek kişilik bir oyundu Aşkölsün. Günay Karacaoğlu’nun oyunu, performansı da iyi. Kostüm ve sahne değişmeleri sırasında banttan anlatıyor oyunun bazı bölümlerini. Günay Karacaoğlu’nu televizyondan da hatırlayacaksınız. İyi seyirler dilerim. Tiyatroyu sevin.  

Fotoğraflar muhtelif Web sitelerinden alıntıdır.
  MEHMET ÜNAL TAŞPINAR          

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kaygan Zemin Arşivi