“Urfa’da düğün evinin avlusunun dört bir yanına, örtüler, yastıklarla süslenmiş tahtadan ‘taht’lar kurulurdu. Davulcu ile zurnacı ortada dolanırlar, halaylar çekilir, lorkeler oynanır, havaya atılan şekerler ve bozuk bahşiş paraları etrafa saçılırdı. Çevrede deliler gibi koşuşturan biz çocuklar o avluya girdiğimizde, arkadaşlarım tahtlarda oturmuş ailelerinin yanına koşardı. Ben hemen tahtların altına girerdim... Ben böyleydim... Ortaya atılmak, öne çıkmak bana göre değildi...”
(BEKİR COŞKUN, Barış Terkoğlu’dan aldım 22 Ekim 2020, Cumhuriyet)