Bir şeylere hazır olmanız gerekir. Uzak bir olasılık ta olsa gerçekleşirse, AB üyeliğinden sonra, şüphesiz ülke bağımsızlığı bugünkü anlamını kaybedecek, büyük ölçüde AB bağımsızlığı içinde yer alınacak ve kendi bağımsızlığımızdan ödünler verilebilecektir.Görülen köy kılavuz istemiyor. Yapılan uygulamalar tüm açıklığıyla ortada.Ekonomistler; Gümrük Birliği uygulamasında, karşılıklı değil Türkiye aleyhine tek taraflı olarak bağımsızlıktan büyük ödünler verilmekte olduğunu söylüyor. Gerçekte, tam üyelik halinde, özellikle uygulamalarda Türk Devriminin temel ilkesinden olan bağımsızlığın anlamı büyük ölçüde zayıflamış ve değişmiş olacaktır.Türkiye ile imzalanmış olan “Gümrük Birliği anlaşması” başka hiçbir ülke ile yapılmamıştır, tektir. AB ile gümrük birliğimiz var, fakat AB’nin karar organları olan Avrupa Parlamentosu, Bakanlar Konseyi, Avrupa Komisyonu ile Adalet Divanı’nda tek bir temsilcimiz dahi yoktur.Bütün çalışmaların hazırlığının yapıldığı 1500 kişilik sekretaryada da hiç bir Türk vatandaşı, hatta Türk asıllı başka ülke vatandaşı çalışmıyor, çalıştırmıyorlar. Kısacası AB karar veriyor, biz uyguluyoruz.Bizim TBMM’miz, Hükümetimiz ve Adalet organlarımız dışlanmakla kalmıyor, vesayet altına alınıyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin vesayetini kabullenemeyenler, düşman vesayetini alkışlarla karşılıyor. Bu durum bağımsızlıkla bağdaşır mı?Örnek olarak Türkiye, AB’nin tercihli anlaşmalar imzaladığı 24 ülke ile (Ortaklık Anlaşması 9 ülke ile Serbest Ticaret Anlaşması 8 ülke ile İşbirliği Anlaşması 7 ülke ile)yapılan anlaşmalardaki esasların yükümlülüğünü 5 yıl içinde üstlenmeyi kabul etmiştir. Bu anlaşmaların yapılması sırasında Türkiye bulunmamıştır. Türkiye üçüncü ülkelerle AB ilkeleri dışında anlaşma yapamaz.Adamlar içlerine almak istemiyor da tam üye olunca durum değişecek mi?Hayır. Bakanlar Konseyi’nde ve Adalet Divanı’nda bulunacak birer temsilcimiz, Avrupa Komitesi’ndeki belki iki elemanımız ve Avrupa Parlamentosu’ndaki 1/10 (muhtemel) üyemiz diğerleri tarafından ‘öteki’ muamelesi gösterilecek dışlanacaklar ve aslında sonuç Gümrük Birliği aşamasındakinden farklı olmayacaktır.Bilindiği gibi Maastricht Kararları arasında AB organlarında kararların oy birliği ile değil oy çokluğu ile alınması benimsenmiştir. İleride uygulanacağı anlaşılan bu karardan sonra Türkiye’nin üye olsa dahi ‘veto’ hakkı bulunmayacak, bir ‘öteki’ olarak ne kadar aleyhimize olursu olsun ekseriyetle alınan kararları uygulayacağız.Doğrudan AB’nin yapacağı, getireceği hemen hiçbir şey yok. Doğunun uyanışı ve ayak sesleri hissedilirken; bu Avrupa, hala birilerin hayalinde süslediği eski güçlü Avrupa olarak kalabilecek mi?Avrupalı düşünürler, Batı’nın üstünlüğünü kaybetme korku ve kuşkusunu daima duydular. Üstünlüğünü kaybetme korkusunu en fazla, ABD ile SSCB arasında sıkışıp kaldıkları 1945-1989 Soğuk Savaş Dönemi’nde yaşadılar. İşte bu korku, AB’nin doğup gelişmesine yardımcı ve destek oldu.Avrupa Birliği, en zayıf olduğu askeri alanda NATO’dan bağımsız bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Ulusal servetlerinin yüzde 4‘ünü savunmaya ayırmaları gerekirken ancak yüzde 2,5’ini ayırabiliyorlar. Bu oran da gittikçe düşüyor. Avrupa yeterli askeri güce sahip olsa da; Petrol, Lojistik, Hava Ulaşımı, Eğitim, Uydu, İletişim, Deniz Ulaşımı, Uçak gemisi gibi birçok askeri ihtiyaç ve hizmet konusunda ABD’ne ihtiyacı devam edecek olması çok düşündürücü değil mi?Lider ülkeler hesapsız ve sağlıksız yükümlülükler sonucu lider yorgunluğu diye isimlendirebileceğimiz çaresizlik içine düşmekteler.ABD lider yorgunluğu emareleri vermeye başlamıştır. Almanya’da AB içinde benzer durumla karşı karşıya kalmaya aday. Japonya’nın yeni yükümlülükler altına girmemek için özen gösterdiği görülebiliyor. Türkiye de son yıllarda tarihi amacına çok uygun fakat ekonomik olanakları ile uyumsuz dış yükümlülükler üstlenmektedir. Oysa devletler ve toplumlar uluslararası yükümlülüklerden kurtulmaya çalışıyorlar. ABD bazı dış yükümlülüklerini paylaşmak için AB ve Japonya’ya çağrılardabulunuyor. AB, Türkiye’ye Gümrük Birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmiyor, yeni yükümlülük altına girmemek için özen gösteriyor.O halde bu yolun temel ilkesi; AB ile bütünleşme değil, tam bağımsızlıktır.Unutmayanız ki; Atatürk tarafından ortaya konan bu ilke, Türk Devrimi’nin ana unsurlarından birisidir. Siz halâ AB’da kalmaya neden ısrar ediyorsunuz?