Kötü aletlerle doğru iş yapılamayacağını hepiniz bilirsiniz. O nedenle atalarımız: “Alet işler el öğünür” demiş. Bu nedenle tekniğe önem vermişler ve ilim Çin’de de olsa peşine düşmüşler!Neşemiz yerinde, nasıl olmasın ki? Çünkü Türkiye büyük çözümlerin eşiğinde!Baksanıza; MİT İstanbul Eski Bölge Başkanı Cevat Özdeş, mealen, “Silivri operasyonu olmasaydı Kürt açılımı olamazdı” diyor. Allah mı konuşturuyor ne!Belli ki, ABD hesabına konuşuyor. Demek ki; geldiğimiz noktada, tertip amacına ulaşmış. Kürt açılımının da ereği; Türkiye’ye barış değil, kan getirmek değil miydi?Görüyorsunuz işte: Türkiye’ye karşı devrim dayatılıyor. Oysa Türkiye’ye parçalanma dayatmak, devrim dayatmak demektir.Türk Milleti, Danıştay katillerinin hızla cezalandırılmalarını istiyor. Tertipçilerin barikatı burada kurulmuştur. İstanbul Mahkemesi, Danıştay saldırganlarının cezalandırılmalarını engelleme tertibine seyirci kalamaz. Peydahlanan yalancı tanıklarla, ahlak dışı yöntemlerle sonuca varılabilir mi?Bu tertipçilerin yöntemidir. Gerçeğe savaş açanlar çöplüklerden adam toplarlar. Tarihte gerçeği arayan bütün bilim adamları, devrimciler hiçbir zaman Tuncaylara, Osmanlara, Ali Yiğitlere, Ümit Sayınlara dayanmamıştır.Kanıt seçmek kişinin ahlakına göre olur. Dürüstler dürüst kanıtlara, sahtekârlar sahte kanıtlara, çöplükten toplanan kanıtlara dayanırlar. Hepinizin de gördüğü gibi önümüze çöplükten toplanan kanıtları getirmişlerdir. Çöplerle boğulmaktayız.Yalan olduğu bilindiği halde, aylarca Tuncay Güney’le debelendik durduk. Şimdi hangi noktadayız?“Kem aletle kemalât (olgunluk) olmaz” derler. Herkes gerçeği ararken kendine yakışan kanıtlar bulur. Kem aletle sorumluluğu iddia makamının üstüne atamazsınız. O halde çöp yığınını elimizin tersiyle şimdi itmelisiniz. Çöpten toplanan kanıtlar derhal terk edilmelidir. Danıştaykatilinden Danıştay Gazisi olur mu?Türkiye buna izin vermez. Bir tertibin gizli tanıklarla korunması akıl dışıdır. Halka tiyatro gibi sunulan aynı oyunda; birileri sahnede uşak rolünde iken, diğer bir sahnede aynı kişinin dedektif rolünde olduğu insanlarla adalet gerçekleşmez. Bunu sizler de göreceksiniz.Bir arama ve el koyma kararında; bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama yapılabileceği ve bunlara el konulabileceği belirtilmediği halde bu şekilde uygulama yapılması yasaya aykırı değil miydi?Aramanın gece yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı halde gece arama yapılması da yasaya aykırıdır. Bir aramanın yapıldığı 5 katlı binanın her katında, her odasında yetkililerinin avukatlarıyla birlikte hazır bulunmasının engellenmesi yasaya aykırıdır.Aramaya başlanırken, gözaltına alınıp götürülen kişinin huzurunda arama yapılmaması yasaya aykırıdır. Arama sonunda el konulan eşyalara, CD ve benzerlerine, aramada hazır bulunan yetkililerin imzalarının alınmaması ya da mühürlerinin basılmamış olması da yasaya aykırıdır.Arama yapılan yer, İstanbul C. Başsavcılığı’nın nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında kalmamalıydı değil mi?Tutukluluk halinin devamına karar verilirken sürdürülen “yargısız infaz” anlayışı kabul edilemez. Tutuklama ender ayrıcalıklı bir önlemdir. Asıl olan, tutuksuz yargılamadır. Kabul edilir sürenin aşılmaması esastır.Atılı tüm suçlamaların haksız ve dayanaksız oluşu, kesinleşmiş mahkeme kararlarının da olduğu resmi belgelerle kanıtlanmışsa, aydınlanmamış tek bir husus kalmamışsa, ortada, kuvvetli şüphe nedenlerinin varlığının devamından söz etmek olası mı?Bir kez daha anımsamakta yarar var: Unutmayalım ki, adalet hepimize ekmek, hava ve su kadar gereklidir.