- ARKA KAPAK MESELESİ
Bazı kitapların konularını arkasındaki tanıtım yazısından “istediğim mi, değil mi bu kitap” anlıyorum. Herkes gibi... Ancak, düşününce “konuyu bilmeden kitabı okumanın tadı başka olur” diye “bundan böyle kitabı bitirinceye kadar arka kapakları okumamaya” karar verdim. Sanki “bildiğin hikayeyi, meseleyi yeniden okuyor gibi olmayayım, böylesi daha iyi” diye düşündüm. Bakalım hangisi doğru. Sonraki okuduklarımda anlayacağım.
~~~
- HAMLET’TEN
Shakespeare’in Hamlet’inde şöyle bir cümle var: “ÇÜRÜMÜŞ BİR ŞEY VAR DANİMARKA KRALLIĞINDA”
Ne kötü niyetliyim ben, hep “ne Danimarka’sı! ne Danimarka’sı!” Deyip duruyorum. Fesat şey!
~~~
- VİRGÜL İLE ‘VE’NİN SAVAŞI
Virgül’ün ‘ve’ ile de savaşı bitmek bilmiyor. Aynı cümlede ‘ve’ ile ‘virgül’ nasıl yanyana kullanılır aklım almıyor. Aklım almıyor fakat yine ‘bazı’ iyi yazarlar kullanınca “hangisi doğru” demekten başka çare kalmıyor. Peki, hangisi?
~~~
- NOKTALI VİRGÜL KONULARI
Kitap yazıyorlar, kitap yayınlıyorlar, dergi, gazete, hikâye, deneme, hatta roman yazıyorlar, ne güzel. Dergilerin, gazetelerin, yayın kuruluşlarının başında en azından (Tabirimi mazur görün) "kitap yalamış" kişiler var. Ama ya yazanların kabahati ya bilgisayara aktaran kişinin kabahati... Yazım kurallarına neden dikkat etmezler de o kadar emek boşa gider? Özellikle şu "de", "da" ile "ki" ekleri... Anlamın nerelere kaydığını mı bilmezler, rahmetli Hakkı Devrim gibi birini mi beklerler yeniden?
Birçok akademisyenin yazı ve kitaplarında bile aynı şeyleri görünce bu birkaç satırlık yazıyı yazmadan edemedim. Mutlaka akademisyenin yazıları dikte edenlerce yanlış aktarılmakta kağıda, internete, web'e diyeceğim ama bu kitapların, dergilerin bir son okuyucusu yok mudur? Gazetelerdeki tashih memurları da tükenmiş olmalı ki, aynı yanlışları anlı şanlı gazetelerimizde bile görüyorum zaman zaman.
Dergilerdeki, gazetelerdeki, kitaplardaki editör, düzeltmen ya da benim kullandığım kelimeyle "tashih memuru" ne iş yapar o zaman? Sırf unvan mıdır bunlar?
Bir örnek vereyim: (“Cebinizde ki Giletti’nin pasaportuyla yaya olarak girerseniz daha iyi edersiniz, dedi.) (Stendhal, Parma Manastırı, syf.134, Türkçesi Mustafa Bahar, Kum Saati Yayınları)
“(...) durum öylesine hassaski şimdi.” (Stendhal, Parma Manastırı, syf.178, Türkçesi Mustafa Bahar, Kum Saati Yayınları)
Bir sonra ki gün, kara bir gün oldu.” (Stendhal, Parma Manastırı, syf.196, Türkçesi Mustafa Bahar, Kum Saati Yayınları)
Çocuk, dilbilgisi sınavına girmiş, düz bir yazı vermişler ve bunun noktalama işaretlerini koy demişler...
Çocuk kâğıdın altına on tane nokta, on tane virgül, beş tane noktalı virgül, üç tane ünlem işareti yazmış ve en altına da eklemiş:
"Yerlerinize marş marş!"
Yukarıdaki fıkrayı Rahmetli Hasan Pulur'un OLAYLAR VE İNSANLAR sütunundaki bir yazısından aldım. (Güneş Gazetesi/ 1988 yılı olmalı, Güneş Gazetesi'nden kestiğim yazıdan, tarih kaydetmemişim)
Aynı fıkrayı 1960'lı yıllarda rahmetli Tayyar Ataman hocamızdan dinlemiştim. Ama Tayyar Bey'in anlattığı şekilde mutlu son vardı: Sınavda iyi bir buluş yaptığından, hoca tam not (ON) vermiş öğrenciye.
Böyle mi yazmalı artık yazıları? Nasılsa ON verecek biri bulunur diye mi düşünürler?
Ama yeni bir buluş olarak kabullenecek hoca bulamayız artık.
Sevgiyle kalın ve "de"yi, "da"yı, "ki"yi doğru yazın lütfen.
(Bu yazıyı daha önce de yayınladım. Okumuş olabilirsiniz. Yukarıdaki (dil) konusunu yazınca yinelemek istedim.)
~~~
- ÇÖPE ATMAK
Dün bir AVMdeydim. Yemek firmalarının katında. Yarım kalmış yemekler çöpe gidiyor. Bu kadar aç insan, bu kadar aç hayvan varken?Yazık!
Bir çare buna!
~~~
- KAPİTALİZM nedir? Kapitalizm, elde kalan ürünleri “marka değerini düşürmemek için” onları YAKMAKTIR. KAPİTALİST de bu işlemi yaptıran yani markanın patronudur. ~~~
- XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
- 68 SLOGANLARINDAN; “Kapitalizmin bekçi köpeği ya da hizmetkârı olmak istemiyoruz”
- AHMET HAŞİM ve “AĞIR AĞIR”
“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden”
Bu mısra ihtiyarlar için, yani bize söylemiş olmalı Ahmet Haşim. Gençken dörder dörder çıkardık. (“Bir zamanlar...” der gibi oldu, neyse.)
MEHMET ÜNAL TAŞPINAR