... İbrahim Efendi, Karahisârî’ye yazdığı bir mektubunda bir beyte yer vermişti. Bu Farsça beyitte Karahisârî’nin sanatta eksik olduğunu îmâ ediyordu. Meâlen;“Kâmile gerekir ki iyi yazı usûlünü anlayabilsin. Yoksa her nâkıs Yâkut’un şivesini, güzelliğini bilemez.”Karahisârî de bu beyte karşılık yine Farsça ve nazım olarak meâlen şu cevabı verdi:“İnsaflı insanın gözü, gördüğü şeyi cam parçası da olsa inci sayar. Hünerli insanın gözü, ayıptan pak olur. Hünersizlerin ayıplamasından korkulmaz. Usturanın ağzı ne kadar keskin olsa da kılı keser ama ortadan yaramaz.”Bu çekişme İbrahim Efendi’nin İstanbul’a bir gelişinde Karahisârî ile şifâhî olarak görüşmesi neticesinde muhabbete ve dostluğa dönüştü.