“ -Şimdi not defterinizin üst sol köşesine
ucundan kan damlayan bir hançer çiziniz” diyor.
Kanlı hançeri çizdik. Devam ediyor;
“-Tam yanına büyük harflerle yazınız.
JUSTITA FUNDEMENTORUM REGNUM”.
ve cümlesini tamamlıyor…
“-Biz buna ‘bugün Adalet Mülkün Temelidir’ diyoruz”.
***
Hukukun felsefi derinliği, adalet ahlakıyla ilk tanışmamız.
Dönem boyunca gözüm kan damlayan o hançere takılıp duracak!..
***
1963 Eylülünde bir Pazartesi sabahı.
Mülkiye’nin efsanevi Spor Salonu.
Birinci sınıfın çaylakları ilk dersinde .
Salon tıklım tıklım...
-Mülkiye’ye ilk kez sınavla üç yüz öğrenci alınmış-.
***
Ufak tefek bir adam. Düz beyaz, seyrek saçlı.
Sağ kulağı bantlı.
Elinde kahverengi deri bir çanta.
Kürsüye çıkıyor.
Harbiye’yle Mülkiye takımlarının müthiş basketbol
rekabetinin tanıklığı parkeler üstündeki
kolçaklı sandalyelerin gıcırtısı, konuşma sesleri
hafifçe eriyor.
***
Yıllarca kullanılmaktan eprimiş çantası
kolunun altında, diğer eli bantlı kulağının üstünde
kanlı hançeri çizdiriyor.
Adı Kemal Fikret Arık.
Medeni Hukuk profesörü.
Kanser olduğu söyleniyor.
Belki doğru, belki değil !…
Hoca espri küpü. Her cümlesi gülümsetiyor.
Hukuki kavramları içinde mutlaka meşhur çantası geçen
Olaylarla, fıkralarla işliyor.
Dersine ilgi fazla.
***
Bazen susup, gözlerini bir tarafa dikiyor,
çantasına biraz daha abanıp, eliyle bir tarafı işaret ediyor;
“ -Bakın bakın” diyor . “Solda, arkadan beşinci sıra,
bir yavru aslan muhteşem bir şekilde esniyor”.
Tüllap dönüp işaret etiği yere bakıp, gülüyor.
Sabahın o saatinde daha kimsenin afyonu patlamamış.
Esnerken ölçüyü kaçıranlar oluyor.
Esnerken, gerinirken yakalanmak, hoca tarafından tiye alınmak korkulu bir rüya.
***
Derslerde not tutmak gerekiyor.
Çoğu dersin kitabı yok. Anlatılanları kağıda dökmekten
kolumuz kopuyor.
Üstelik çoğu Arapça ve Latince hukuk kavramlarına da
pek aşina olmadığımızdan tuttuğumuz notlarda kavramları doğru mu yazıyoruz, yanlış mı belli değil.
Ama adaletin, günlük dildeki “mal-mülk” gibi basit bir anlamdan çok öte derin anlamları olduğunu öğreniyoruz
ve unutulmayacak şekilde belleğimize nakşediyoruz..
TU PATERE LEGEM QUAM FECISTI
Anayasal Gelişmeler dersinin hocası Prof. Bahri Savcı.
Osmanlı’dan yadigar hocamız.
“Tanzimat “ diyerek başlıyor dersine.
Anayasal gelişmeleri derin bir kavrayış ve heyecanla
Sözcük vurgularına özen göstererek anlatıyor.
Arı ve öz bir Türkçe kullanıyor.
İleri yaşına rağmen henüz günlük dile yerleşmeyen
kavramlar, terimler kullanıyor.
Türkçesine mest oluyorum.
Duyduğum bazı deyimleri Radyo’da kullanıyorum.
Dik dik bakan gözlerle karşılaşıyorum.
Bu hoca da ufak tefek, cin bakışlı, ciddi görünüşlü…
Cıva gibi hareketli, yerinde duramıyor.
Anlatımındaki derinlik ve kurduğu bağlantılar,
bir bilgeyle karşı karşıya olduğumuzun kanıtı.
Anayasa neden yasaların ‘ana’sıdır;
vatan neden ‘ana-vatan’dır;
devlet neden ‘baba’dır bir bir açıklıyor…
Hoca öztürkçe kullansa da, hukukun temel ilkelerinin
Latincesini de öğrenmemizi istiyor.
Dilinden düşürmediği özdeyiş;
Tu patere legem quam fecisti.
“Yaptığın yasaya uy, hiyerarşiyi koru”.
Bu hiyerarşi merkezi yönetimdeki
bürokratik yapıyı anlatmıyor;
hukuk çerçevesinde
“Yasalar anayasaya, anayasalar adalet ahlakına,
adalet ahlakı da insaf idrakine uymak zorundadır”
anlamına geliyor.
***
Hukukun ilahi aklın aynası olduğunu Prof. Yavuz Abadan’dan;
yönetimin hukuk ve adalete uygun davranması gereğini
Prof. Tahsin Bekir Balta’dan;
Anayasanın dinamik bir anlayışla yorumlanmasının
toplumun geleceğini aydınlatacağını Mümtaz Soysal’dan;
Serbest pazar ekonomisinde en ucuz şeyin insan karakteri olduğunu Dr. Öztin Akgüç’ten öğreniyoruz.
***
Aradan 40-50 yıl geçiyor; bakıyoruz her şey tersine dönmüş .
Doğrular yanlış, yanlışlar doğru olmuş.
***
Acaba bu ülkede nehirler neden tersine akıyor ?
Neden her şey tersyüz!..
Tüm bilge hocalara bizden selam olsun.
(Erkan Oyal Facebook sayfasından alıntıdır)