R.T.Erdoğan, en sonunda bir İspanya gezisinde; “Velev ki siyaset simgesi” diyerek, türbanın siyasetin aleti olduğunu itiraf etmişti. Gerçekten de türban, Yeşil Kuşak Siyaseti’nin ve bugün Büyük Ortadoğu Projesi’nin örtüsü haline gelmiştir.Türbanı bayrak yapan kara siyasettir. O irade ki; Irak ve Afganistan’da milyondan fazla Müslüman’ı katletti, Müslüman kadınlara tecavüz etti, Ortadoğu uygarlığını yağmaladı; Müslümanların yaşadığı ülkeleri böldü ve bölmeye devam ediyor. İşte o türban, bu zulmü örtüyor!Kadınlarımızın başına türban geçirenler; askerimizin başına da çuval geçirdiler.Türban, kadının cinselliğine vurgu yapan bir kültürün simgesidir; kadını insan yerine koymayan, onu yalnız cinsel bir nesne olarak gören bir anlayışın aletidir.Eski köleci Yunan ve Roma kültürü böyle idi; bütün Ortaçağ karanlığında bu yaşandı; asilzadeler kadını cinsel köle yaptılar; kadını kafesin arkasına kapattılar.Şeyhin ayağına yüz sürmeye özgürlük kabul edenler, türbana da özgürlük demeye devam ediyorlar. Oysa Kur’an’da türban emri yok; Türban bayrağının asıl sahipleri, parmaklarında 50 milyarlık pırlanta yüzükle dolaşanlar değil mi?Özgürlükler, demokratik devrimlerle gelmiştir. Özgürlük, Ortaçağ ilişkilerinden kurtulmaktır. Kadın açısından özgürlük, eşitliğe kavuşmak, toplumun çalışan, üreten, yaratan, onurlu üyesi olmaktır.Türban, kadının cinselliğine vurgu yapan bir kültürün simgesidir; kadını insan yerine koymayan, onu yalnız cinsel bir nesne olarak gören bir anlayışın aletidir.
Eski köleci Yunan ve Roma kültürü böyle idi; bütün Ortaçağ karanlığında bu yaşandı; asilzadeler kadını cinsel köle yaptılar; kadını kafesin arkasına kapattılar.
Padişahlığa, ağalığa, şeyhliğe, erkek tahakkümüne dönme özgürlüğü yoktur. Türbana özlem duymak, esaret özgürlüğünü savunmaktan başka bir şey değildir. Yeniden kul olmak, cariye olmaktır.Devletin temel düzenlerini din esaslarına göre belirlemeye kalkmak, bütün demokratik ülkelerde Anayasaya aykırıdır.Hz. Muhammed, Dünya tarihinin en büyük devrimcilerindendir. İslâm’ın düzenlemeleri, 7. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar dünya ölçeğinde bir devrimin hukuku idi. İslâm, yeryüzü uygarlığının merkezi ve önderi oldu, ama o çağ arkada kaldı; Bugünün ekonomisini, siyasetini, kültürünü, bilim hayatını, Tevrat, İncil veya Kur’an’la yönetebilecek bir sihirbaz yoktur. Bunu Fethullah da yapamaz; Abdullah Ustaosmanoğlu da yapamaz. R.T. Erdoğan ve A. Gül de yapamaz.
Tarihimize bakalım: Ne köyde, ne kasabada, ne de sarayda türban yoktur. Yemeni vardır, başörtüsü vardır, ferace vardır, çarşaf vardır, eşarp vardır, peçe dahi vardır, ama türban yoktur.
Nenelerimizin, annelerimizin resimlerine bakalım, kitapları karıştıralım, türbanı Türk tarihinde bulamazsınız. Ama Sümer ve Asur mabetlerinde, Katolik rahibelerinin başlarında bulabilirsiniz.Türban, bir rahibe örtüsüdür. Bu tarihsel bir gerçektir. Kim niçin bu gerçeğe kızmakta veya söylemekten korkmaktadır?Türbanla tarlada çapa yapamazsınız, yapan yok. Türbanla zeytin toplayamazsınız; zeytin çırpan, toplayan yok. Türbanla mutfakta yemek pişiremezsiniz. Türbanla fabrikada, laboratuarda çalışamazsınız; hemşirelik ebelik yapamazsınız. Çükü türban; çalışan, iş yapan kadının örtüsü değildir.Türban Yahudi toplumunun, arındırılmak için sinagoga kapatılmış günahkâr bayanlarının kisvesi, Hıristiyan sosyetesinin örtüsüdür.Çalışan kadının örtüsü; mevsimine ve öznel şartlarına göre başörtüsüdür, yemenidir, eşarptır, şapka ve benzerleridir.Türban yobazlığının tepesindeki BOP Eş başkanı’nın yasadışı servetinin 20 Milyar doları bulduğu saptanıyor. Bu saltanat ve para düşkünleri; fakiri fukarayı türbanla, tarikatla, yobazlıkla kendilerine kul yapmaktadırlar.Demek ki, günümüzde de türban; milletin egemenliğine karşı, emperyalizmin, mafya ve tarikat trilyonerlerinin saltanat örtüsü olmuştur.