Yollar… Hasretkeşleri kavuşturan, ya da yeni özlemlere gebe yangınların körükleyicisi.Zaman da tıpkı yolların vazifesinin bir başka ikmalcisi gibi; yakınlaştırıyor yahut uzaklaştırıyor. Mesele yalnızca nereden baktığınla alakalı… Tıpkı mutluluğu tanımlayışımız gibi; bardağın dolu tarafını gördüğümüz zamanların bütünü.Değişiyor içimdeki eski zaman hasreti. Yerinde farklı duygular… Hiç şahit olmadığım ama her nedense içten içe bildiğim, içinde olmayı arzu ettiğim geçmiş hasreti tatlı bir rayiha ile tebessüme bırakıyor yerini çehremde. Hoş bir lezzetle seyrediyorum eski zamanı. Ancak biliyorum ki tadılması gereken yeni lezzetler var bana kurulmuş yeni sofrada.Eskiyi güzel yapan her şey… Nedir geçmişteki bu büyü, cazibe?Mesela her sene bu zamanlarda duymaya alıştığımız, şimdilerde de sık sık karşılaştığımız bir söz; “Ah Eski Ramazanlar!” Tefekkürden aciz dimağlarda yer eden ve kolaylığındaki çekicilikle kişiyi tembelliğe ve atıllığa iten söz, “Ah Eski Ramazanlar!”Kabul etmek gerekir ki ne eski zaman bize göre, ne de biz o zamana ayak uydurabilecek nitelikteyiz. Allah-u Teâlâ’nın takdir ettiği zaman ve mekânlarda üstlendiğimiz vazifelerden mükellef, hayat sürüyoruz. Kimimiz farkında, kimimiz ise idrakinden uzak. Her devrin insanı kendi zamanının şartlarını yaşadı ve göçtü. Kanuni Sultan Süleyman Hazretleri vefat ettiklerinde Şeyhu’l-İslam Ebussud Efendi gözyaşları içinde; “Sen vazifeni tamamladın ey Sultan,” demişti. “Biz ne yapacağız?” Dert, geride kalanların... Ve Allah-u Teâlâ her fırsatta kullarına yeni imkânlar yaratıyor zararlarını telafi edebilmeleri için. Önümüzde bir yenisi; Ramazan.Eski Ramazanlara özlem duymak yerine neden bizim Ramazanlarımız anlatılmasın gelecekte? Eskiye lezzet veren şey, tatlı hislerin yoğunluğunun zamana inikâsından başka ne olabilir? Ancak eskinin pırıltılarından gözleri kamaşanlar, yeni gelmekte olanın aydınlığına körleşiyor.Bu meyanda sohbet ettiğimiz bir abimizle düşündüklerimiz canlandırdı Ramazan heyecanımızı. Uzun uzun düşündükten sonra bir Ramazan takvimi oluşturduk kendimizce.. İçinde neler yok ki? Eve bir tepsi macun almaktan tutun da, davet edilecek onca misafire rağmen bitirilecek dünya kadar kitaptan, sahuru yaptıktan sonra sabah namazına Mevlevi Camiine gitmekten,İkindi namazını İmaret Camiinde eda ettikten sonra taş medresedeki ikindi sohbetlerine katılmaktan, çocuklara yapılacak eğlencelerden,gidilecek olan fuarlarda.. Diyeceksiniz ki, nasıl yetişecek onca şey? Neden olmasın? Amacımız dolu dolu bir Ramazan yaşamaksa, tadını damaklarda bırakmaksa, özlemlerimizde boğularak geçirdiğimiz zamanların bizlere bir faydası olmayacak. Çocuklarımızın suçu nedir ki bu zamanda dünyaya geldiği için manevi lezzetlerden uzak kalıyorlar? Ya da bu zamanın suçu ne ki Ramazan kokusundan uzak bir rüzgâr gibi geçip gidiyor?Allah-u Teâlâ her zamana ayrı bir hususiyet verdiği gibi her zamanın insanına da ayrı bir meziyet vermiş. Eski Ramazanlar eski zaman insanları ile güzeldi. Bu Ramazan da bizimle güzel olacak inşallah.