DİRİ

Sanal ortamın verdiği ivme ile giderek daha da hız kazanan dünyamızın canlılığı yani diriliği aynı şekilde hemen sona ermektedir. Sürat öylesine artmıştır ki göz önündeki varlığı ile gözden ıraklaşması fark edilememektedir. Hayatın akışındaki hıza ayak uyduramayanlar, mevcut halleri ile toplumun geçmişine haksız bir şekilde itham edilen "ta bu kadar uzak" kalabilmektedir. Doğal olması gereken, alışık dolayısıyla kanıksadıkları hususlar mitolojik devirlerde yaşanmış algısı uyandırmaktadır.Yaşananlar mesafeyi açtığından birey kendisine doğal gelişimi neticesinde yaşlanma şansı bile tanımamaktadır. Hemen hiçbir şeye zaman ve fırsat bulamadan ileri yaşlara ulaşılıvermektedir. Çocukluğunu, ergenliğini, yetişkinliğini, aile sevgisini, meslek zevkini, evlatlığını, atalığını fark etmeden hayattan emekliye ayrılmak zorunda kalınmaktadır. Böyle olunca da birey, elin üzerindeki sabun köpüğü misali suya kapılarak ya da kuruyarak kayıp gitmektedir. Zaman, imkan, fırsat, şans adını ne derseniz deyin uzaklaşıp gözden kaybolmakta, hatıralar hasretlere karışmakta, içeriyi yakan kıvılcımlar yangınlara dönüşmektedir.Her çağın, yaşın, zamanın güzelliklerini fark edebilmek için geçişlerin gayet doğal bir şekilde gerçekleşmesi gerekmektedir. Çocukluğunu geçiştiren ileride beklenmeyen bir yaşta çok gerilere düşebilmekte, kendisinden beklenen sorumluluğu bir türlü üstlenememektedir. Öğrenmenin en üst düzeyde olması gereken yaşları geçiştirenler, başkalarının eğlencelerinin pazarı ya da avı olmaktan öteye geçememektedirler. Bir kısmını bakıcıya vereceğine gibi kendince kafadan çözüm üretenlerin eserleri etrafa savrulup gitmektedir. Çünkü hesabın içinde hesap olduğu kadar hesabın üstünde de ayrı bir hesap bulunmaktadır.Diğerlerinden farklı günlerdeki farklılığın ortadan kalkması, eylemlerin ihtiyaçlara dayandırılması mübarekliğin bertaraf edilerek tatile dönüştürülmesi sadece ailenin tercihlerini, yolları, trafiği, turizm sektörünü değil beyinleri de sulandırmakta ve karıştırmaktadır. Beyin çıkış aramaktan vazgeçtiği takdirde, anında heyecanını da kaybetmiş olur.Karışıklık planlı bir şekilde yöneltilmediği takdirde kargaşaya sebep olmakta, kazananı olmayan kör dövüşü ile parçalanmaya kadar uzanıp gitmektedir. Zira sandallar karışmakta, birbirlerininkine dahil olunduğunda çok geçmeden yük ağır gelmektedir. İstikametler birbirine kesişmeden belirlenip yürünse insanlar daha mutlu, huzurlu ve başarılı olabilirler. Misyonların değişimi, gelirlerdeki maddi artış ne yazık ki işleyişe aynı cihette destek olamamaktadır.Fazla bir emek ve çaba sarf etmeden şöhret sahibi olunabildiği gibi gündemden düşen kişi ya da konular süratli bir şekilde göz önünden, görüntüden uzaklaşmaktadır. Hızla dönen çarkın dışına düşenler, sistemin aksesuarı konumundaki unsurların gündeminden düştüklerinden karanlığa saplanıp kalmış hissetmektedir. Çünkü o noktaya kendi enerjilerinden daha çok başkalarının açmış oldukları yolun yolcuları olarak gelmişlerdir.İnisiyatif haricinde devre dışı kalan birey yeni konumunu görerek değiştirip, eski haline olmasa bile pozitif duruma gelebilmesi, hıza ayak uydurması mümkün olamamaktadır. Zira gelen durum aleyhlerine aynı hız ve aynı istikamette gelişmektedir. Durdurmak, değerlendirmek, geriye çevirmek, yıkımlarını ortadan kaldırmak mümkün olduğu takdirde kazanıma dönüşecektir, bu büyük bir başarı olacaktır. Elde edilen tecrübe de büyük bir kazanıma dönüştüğünde mevcut istikametlere keskin alternatifler de ortaya çıkaracaktır.Tıpkı yiyecek maddelerinde olduğu gibi sanat ürünleri de çok vakit almadan tamamlandığı gibi süratle de tüketilmektedir. Pazarların cazibesi ile ihtiyaçtan daha fazlası stoklandırıldığından yeni şekillenen yapıda bunlar yük olduğundan taşınamaz hale gelmektedir. Artıklaşanlar değerini yitirmese de terk edilmekte, bunlar için eskiden ihtiyaç olmayan görevler ortaya çıkmaktadır. Akılların ucundan bile geçmeyen yeni iş kolları gündeme gelmektedir.Oldukça değerli olan, değeri benimsenen bir ürün değerlendirilemediği takdirde çok geçmeden sıradanlaşmakta, basit hatta geçersiz hale dönüşüvermektedir. Geçersizleşen bir eserin kıymeti olmayacaktır. Muhafaza edilmesi için vakit, nakit ve mekan gibi her cephede sahibini zorlayacak faktörler devreye girecektir.Çağlar üstü olan değerli kabul edilen, yastık altlarından fertlerin, ailelerin sıkıntı günleri için biriktirdikleri bile adeta ezberleri bozmaktadır. Hız, değerlendirilmeyen kıymetleri de eritmektedir. Sahibi olarak dıştan alınan ya da üretilenler de durum hız bakımından herhangi bir ayırım kabul etmeden savrulmaya devam etmektedir.Gerçekleştirilme haberi eskiden aylar hatta bir yıl öncesinden kamuoyuna duyurulup piyasası oluşturulmaya çalışılırdı. Yankılar şekillendirilir, yerine göre iş hızlandırılırken bazen de işten vazgeçilirdi. "Uydurma, gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber" içinde görüntüye sürülenlerden mürekkep olan asparagas belki de böylelikle doğmuştu. Sinema sektörü açısından düşünüldüğünde sadece bu amaç doğrultusunda yayına hazırlanan süreli yayınlar bulunduğuna inanılırdı.Çok önceden çekildiği halde salonlarda müşterinin önüne defalarca sunulan sanatçılarla ilgili bu tür haberler hep olagelmiştir. Aslında onun üzerinden yürütülen çok kapsamlı ve yönlü hedeflere koşulmaktadır. Yakın geçmişte bir futbol takımımızın gümrükte maruz kaldığı duruma dair görüntü haberi konunun nerelere uzandığını ortaya koymaktadır.Hedef kitleye ulaşmaya çalışan gazete ve dergiler kendiliğinden bir medya ekibi oluşmasına sebep olmaktaydı. Mevcut sanatçılarla ile ilgili haberler şimdiye kadar çekilen filmlerin talebini artırma amaçlı haberlere yer verilirdi. Yeni yapımlar için düşünceler, yapılan antlaşmalar sayfa sayfa yayınlanırdı. Böylelikle üretimi düşünülen ya da üretimine girişilen filme hazır bir piyasa oluşturulur, hesaplar tutarsa ayrı tutmazsa ayrı değerlendirmeler yapılırdı. Zira sinema sektörü bir sanat sahası olduğu kadar acımasız ekonomik rekabeti içinde barındırmaktadır.Aynı tipte yayın yapan dergilerin önemli amaçlarından birisi de gençler ve bilhassa genç kızlar arasında gönülleri tutuşturan beyaz perdede rol kapma, star olma tutkularından yeni sanatçıları keşfetme aracı olarak kullanılmasıdır. Bu yolda bir çok müsabaka düzenlenmiş gerçek anlamda başarılı olunmuştur. Ayhan Işık, Belgin Doruk, Ekrem Bora gibi sinema tarihimizin önde gelen isimleri böylelikle keşfedilmiş ardından gerçek bir sanatçı olduklarını ispatlamışlardır. Ne yazık ki binlercesi de arada harcanıp gitmiştir.Medya açısından ürünün elde ettiği başarılar, yeni üretimleri teşvik ettiği gibi zihinlerde yeni ufukların doğmasına zemin hazırlamaktadır. Kaliteli eserler zaman geçtikçe daha da değer kazanmaktadır. Kaleme alındıktan sadece bir yıl geçtikten sonra beyazperdeye uyarlanan Susuz Yaz üzerinden yarım asırdan daha fazla bir zaman geçtikten sonra bile değerini korumaya devam etmektedir. Toplumun ezici bir çoğunluğunun tarımla geçindiği, köylerde yaşadığı bir dönemde tasarlanan yapım, yaşam biçimi alt üst olduktan sonra da nostaljik bir hevesten öte anlam taşımaktadır.Hızlı bitişlere karşın bir türlü yok edilemeyenler de bulunmaktadır. Diziler içinde sinema filmlerinde de bunun pek çok örnekleri bulunmaktadır. Otuz - Kırk yıl öncesinde Kaçak dizisi yabancı, Bizimkiler dizisi de yerli yapımlara örnek teşkil etmektedir. İçeriğinde belki de çok farklı unsurlar bulunmamasına rağmen toplumla bütünleşebilme başarısını yakaladıkları görülmektedir. Toplumla bütünleşme bireylerin gönüllerinde atlanamayan bir tutkuyu doğurmuştur. Bahsedilen husus, ne yazık ki başka alternatif yoktu gibi mazeretleri silip süpürmektedir.Defalarca izlenmesine rağmen tekrarlarda aynen ilk sefer ki heyecanı taşımaktadır. Kendi eserlerimizden olmasına binaen küçük mutluluklar, çekişmeler, değişimler, işlerin düzelmesi - bozulması, aile içi iletişim, saflığın içinde gizlenmiş olan ince parlak zeka, çocukların gençliğe adım atmaları, kardeşler arasındaki rekabet, tahsilin önemi gibi konulardan hareketle apartman ve şehir hayatı oldukça başarılı bir şekilde ortaya konulmuş, toplumdan karşılığını da bulmuştur.Denklem her sahada aynı sonucu vermese de mühim bir gösterge oluşturmuştur. Toplumun konuda kendisini görmesi diriliği pekiştirdiği gibi heyecanın sürmesini sağlamış, haliyle hafızada kalıcı bir yer işgal etmesini kolaylaştırmıştır. Diri kalanlar canlılığı tetiklemiş, aradan geçen çeyrek ya da yarım yüzyıla yakın zamanda silinip gitmesini engellemiştir.Doç. Dr. Turan AKKOYUNAfyon Kocatepe ÜniversitesiAtatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri