ÇANAKKALE HEZÎMETİ

Cahil insanlar tarihi de siyaset gibi sallayıp savuracağı bir ilim dalı zannederler. Halbuki siyaset yalanlarla dolu bir sanat; tarih ise sallayıp savurulmayacak kadar hakikattir. Adam cahildir tarih bilmeyebilir. Ama bir insanın kendi tarihini bilmemesi veya yanlış bilmesi kadar büyük bir cahillik yoktur. 100. yıldönümünü kutladığımız Çanakkale hakkında bile, o kadar yalan yanlış bilgilerle doludur ki kafamızın içi; birisi doğru birşey söylediği anda gözlerimiz erik gibi açılır, aval aval bakar kalırız...Neymiş efendim?, "Biz kendi halimizde bir ülkeykene, emperyalist güçler bize saldırmış ama Mustafa Kemal sayesinde Çanakkale'de kurtuluş savaşını kazanmışız..."Bu bir tek cümlenin içine 3 tane yalanı gizleyip bize yutturanlar görünüşte cahil değil, hepsi de tahsilli insanlar. Sırtında kitap yükü taşıyan eşşekler de diyebiliriz...

  • Birincisi; biz sakin sakin dururken kimse bize gelip saldırmadı. Almanya'nın gazıyla, durduk yere gittik Sivastopol'u ve Süveyş Kanalı'nı top yağmuruna tuttuk. Elin adamları da karşı saldırı olarak taarruza geçti ve bunların hesabını sordu bizden. Zaten hiçkimse Osmanlı'nın savaşa katılmasına ihtimal vermiyordu. Bu durum, müttefik kuvvetleri arasında da anlaşmazlığa ve sık sık yer değiştirmeye sebep oldu. Çünki her ülkenin Osmanlı toprakları üzerinde farklı emelleri ve arzuları vardı...
  • İkincisi; Çanakkale'de asla bir kurtuluş savaşına girmedik. Müttefikler 1. Dünya Savaşı başladıktan 8 ay sonra bize saldırdılar. Kurtuluş savaşı, Çanakkale savaşından 4 sene sonra; 1919'da meydana gelmiştir. Ayrıca biz de düşmanımız kadar emperyalisttik. Çünki, 1915'te her ne kadar bitkin ve yorgun orduya sahip olsak ta, hala dünyanın en büyük ülkelerinden biriydik. Çatır çatır vergi topladığımız bir sürü sömürgelerimiz vardı. Bugünkü Chp'nin atası olan İttihat ve terakki'nin allayıp pullaması sonucu bir salataya maydonoz olduk...
  • Üçüncüsü; Çanakkale'de asla kesin bir zafer kazanmadık! Sadece savunduk. Dünyanın görüp göreceği en muazzam ve en onurlu bir direnişti bizimkisi. Ama sırf Mustafa Kemal'in bulunduğu bir savaş olduğu için "Çanakkale Zaferi" olarak yutturuldu bize. Ve 3-5 günde olup biten bir stratejik savaş ta değil, 3 sene boyunca aslanlar gibi direndiğimiz taktiksel bir savunma yaptık, o kadar...
Sn İlker BAŞBUĞ'a hapishane yaramamış. Çanakkale mesajlarını tek tek inceleyerek sinirlenmiş ve dün çıkmış kendince isyan etmiş. Yok efendim, Çanakkale 19 Şubat 1915'te İngiliz ve Fransız Donanması boğazın dış tabyalarına saldırmış ta, yok efendim daha sonra da Seddülbahir'e asker çıkarmışlar da, yok efendim bu hamleyi önceden tahmin eden ve ona göre hazırlık yapan Yarbay Mustafa Kemal düşmana emrindeki 26. Alay ile müdahale etmiş te...Epey bi zırvalamış Sn. Başbuğ. Halbu ki, bahsettiği tarihte Osmanlı ordusunun başındaki isim Otto Liman Von SANDERES isimli Alman asıllı bir generaldi. Mustafa Kemal ise bu komutanın emrinde bulunan basit bir "Miralay" dı. Yani yarbay değil, albaydı. TSK'nin en tepesinde bulunmuş zamanın genel kurmay başkanı bile bu gerçekleri bilmiyorsa ben dağ başındaki çobana ne diyeyim şimdi?!Kısacası değerli okurlarım; "Çanakkale Zaferi" dedikleri şey, bizimle hiçbir alakası olmayan grupların kendi aralarındaki bir savaştı ve bugünkü muhalefetin atası olan İT'ciler tarafından durduk yere bu savaşa dahil olduk. Gencecik tabiplerimiz, gencecik öğretmenlerimiz, mühendislerimiz, alimlerimizden geriye hiç kimse kalmadı. Onlar bizim istikbalimizdi ama kasıtlı olarak düşman önüne sürülerek hayatlarını kaybettiler. Hayatlarını kaybeden o genç nesillerin yerine Yunanistan, Bulgaristan ve Ermenistan'dan hekimler, öğretmenler, mühendisler ithal edildi. Bugün eğer bir zaferden söz edeceksek; bu zafer, çarığını pişirip yiyen Mehmetler'in, cepheye omzunda testi taşıyan Ayşe'lerin, bir elinde orak bir elinde Kur'an ile düşmana hücûm eden Ahmet Emmi'lerin zaferidir. Bu zafer, 215 kiloluk top mermisini sırtlayan Seyit Ali ÇABUK'ların zaferidir. Mareşallerin, miralayların zaferi değil!!Dün gece bir sosyal paylaşım sitesinde, "Vali Sn. Ahmet ÇINAR'ın, Çanakkale Kutlamaları'nı Yasakladığı..." paylaşılmış. Normal bir insan paylaşsa hiç umursamayacağım, hiç canım yanmayacak ama, Afyonkarahisar'ın yeni yetme bir yazarı tarafından paylaşılmış olması beni üzdü. Yakında çıkacak olan "Davam Gibi Sevdim Seni" adlı kitabın yazarı olan bu kardeşimiz benim çok sevip, saygı duyduğum bir kardeşimdi. Ama bu paylaşımından sonra hiçbir sevgim ve saygım kalmadı. Bir insan hangi cesaretle, hangi cür'etle böyle yalan beyanda bulunabilir? Kendisini uyardım ve 1 saat bekledim. Ama ne bir özür diledi ne de bir tekzipte bulundu. Uyardığım yorumu da silmekten başka bir cevap vermedi. Bu kardeşimizin maksadı, niyeti nedir bilmiyorum ama, "Ülkücü" kimliğiyle Afyonkarahisar'da dolaşan bir bayan. Bir ülkücü asla yalan söylemez! İftira atmaz! Bir ülkücü kimseyi kimseye karşı kışkırtmaz! Kendisine buradan sesleniyorum; ETME KARDEŞİM! YAPMA! BİN YALAN BEYANDA BULUNSAN DA, BİR DOĞRUNUN MEYDAN OKUYUŞUNA KATLANAMAZSIN!!!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri