Hepinizde bilirsiniz: dini kullanarak menfaat elde eden kişilere, din bezirganlığı yapan yobazlara sözlük anlamıyla ‘Dinci’ denir.
İnandığı dinin ilkeleri doğrultusunda yaşayan, kimsenin inancına karışmayan, dini kullanmayan kişilere ve samimiyetle inananlara da ‘Dindar’ deniliyor.
Toplumumuz içinde öyleleri var ki; Kuran’ı değil, Risale-i Nurları daha önde tutuyorlar, Hz. Muhammed’i anlamak yerine Fethullah’ı anlamayı yeğliyorlar.
O insanlar ki; Kuran’ı anlamaktan çok ezberler, “akıl” yerine “hurafeye” rağbet ederler. Kadınları önce kendi içlerine, sonra eve hapsederler, onları çalıştırmaz, okutmazlar ve kadınları hastalanınca erkek doktora baktırmaz, kadın doktor ararlar. Ama doğal olarak, kız çocuklarını okullardan yoksun bıraktıkları içindir ki, kadın doktor da bulamazlar.
İbadeti “şov aracı” haline getirirler, iki farklı camide aynı gün cuma namazı kılar, beş kere hacca gider, getirdikleri zemzem sularıyla mahalleyi sularlar. Hata bazıları, farz olan Hac görevinden önce mutlaka ‘umre’ der tutururlar.
Cami avlularında, cadde ve sokaklarda yakaladıkları bazılarının değerleriyle, örneğin Kurtuluş Savaşı’yla dalga geçer, o savaşın lideri Mustafa Kemal’e küfrederler, ama dillerine doladıkları “vatanı satmış” bir Osmanlı padişahıyla gurur duyarlar…
Medeni Kanun’a küfredeler, “ahlaktan” sözederler, “zina” derler, ama kendileri “dini nikah” adı altında hertürlü çirkefliği yaparlar. Kızlarını kaparlar, ama açık kızlara salya sümük bakarlar. “Size konut yapacağız”, diye dindarlardan para toplarlar, ama topladıkları paralarla “alem” bile yapmaktan çekinmezler. Şala, çarçafa, peçeye, sarığa, sakala gösterdikleri özeni, “yetim hakkı yeme” konusunda hiç göstermezler. “Faiz haramdır”, derler, ama “faizsiz finans kuruluşları” kurarak sözüm ona “kar payı” verirler,“Bir hırka bir lokma” değil,” bir villa, bir yat” felsefesine göre hareket ederler.
“Adalete”, “liyakata”, “eğitime”, “donanıma”, “vatanseverliğe”, “bilgi ve birikime” değil, “Alaha Şükür”, “İnşallah” “Taksime Cami yapacağım” söylemlerine oy verdirirler. İslamın “eşitlik” ilkesine, “hoşgörü” ilkesine inat, başka dinleri aşağılar, başka dinden olanlara düşman gözüyle bakarlar.
Kurdukları ya da girdikleri siyasi partilerde “demokrasi havariliği” yaparlar, ama haftada bire bindirdikleri tarikat toplantılarında “demokrasiye” “kefere düzeni” derler.
“İnsan Hakları” diye “dernekler” kuraralar, ama “insan” denince salt ılımlı Müslümanları anlarlar, “Müslümanlara yardım ediyoruz” derler, ama kapı komuşları aç yatarken, onlar devlet ve milletinin itibarıı zedelercesine Çeçenistan’a, Filistin’dekilere yardıma koşarlar. PKK saldırılarında şehit olan Türk çocuklarının cenazelerinden çok, baş örütüsü eylemlerinde veya bir takım inasani yardım adıyla örtülü kampanyalarda boy gösteririrler…
Türk bayrağından çok Arap bayrağı taşımaktan hoşlanırlar, İstiklal Marşı’ndan çok ilahimsi musikiye saygı duyar gibi davranırlar. “Askerlik peygamber ocağıdır” derler, ama Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hakaret ederler. “Dinde hoşgürü vardır… Dinde zorlama yoktur….” diyen Kuran’a inat, tanımını dahi bilmedikleri laikliğe de küfrederler.
Şimdi dürüstçe söyleyin bakalım: çevrenizde her geçen gün asalak parazitler gibi öbekleşen bu tip insanlar kim?
betboomeritroyalbet girişcasinomaxi girişcasinomaxi cratosslotbetebetvdcasinoCratosslot GirişSekabetPulibet Giriş