Okumak için herkes büyük kente gider. Benimki tersi oldu. İzmir Kız Lisesinde birinci sınıfta öğrenciyken sınıfta kalınca dünya başıma yıkıldı sandım. Bütün İzmir benim sınıfta kaldığımı biliyor gibi geldi bana utancımdan ne yapacağımı şaşırdım. O kadar üzülmüştüm ki. Ortaokulda iyi bir öğrenciydim, bu yüzden çok koymuştu bana. Dedemler Afyon’dan İzmir’e fuara gezmeye gelmişlerdi. “Hadi seni götürelim bizim yanımızda oku, bize arkadaş olursun” dediler. Hiç düşünmeden “olur” dedim. Afyon’da yeni bir başlangıç yapacaktım. Kimse benim sınıfta kaldığımı bilmeyecekti. Ne demişler; büyük yerde beşinci olmaktansa küçük yerde birinci olmak iyidir. Afyon macerası böyle başladı. Dört elle sarıldım derslerime. Dedemler Gökçe mahallesinde oturuyordu. Okul tam gün olduğundan öğleyin yemek için eve gelip sonra tekrar dönüyordum. Okulun kantini var mıydı anımsamıyorum. Herhalde yoktu. Ya da ben hiç alış-veriş yapmamışım. İzmir’in ılıman ikliminden sonra Afyon’un hatırı sayılır soğuğu, dedemlerin bana çok uzak dünyaları, ana baba özlemi, hiçbir şey yıldırmıyordu beni. Orada öğretmenlerim sayesinde kendimi keşfettim. O günlerden kalma -hani şu kilitli olanlardan- hatıra defterime lise birinci sınıfta edebiyat öğretmenim olan Tayyar Ataman şunları yazmış...“4. Sınıfta incecik, zarif bir öğrenci… Edebiyat ve kompozisyon dersleri pekiyi… Derken okulda bir şiir yarışması, bu kız da yarışmada. Ne güzel bir şiir yazmış. Herkes çok beğendi. O günden sonra Saime artık sınıfın gözde öğrencisi. Artık edebiyatta gelişme yolunda.Türk milleti birçok kadın şair yetiştirmiştir. Fakat onların yetiştiği devirde kadın duyguları işlenemezdi bu saha bizde hala sahibini arıyor. Seni yetenekli görüyorum. Bu yolda bu boşluğu dolduracak bir şairimiz olmanı gönülden diliyorum. Tayyar Ataman 10 Aralık 1963”