Birey, belli ki insan olmanın gereği sürekli bir yenilenme ve arayış içindedir. Bilerek ya da bilmeyerek bir türlü izah edemediği yolda ilerlemektedir. Sade bir yaklaşımla merakını gidermeye çalışması, ardından keşfetme tutkusuna dönüşmekte ardı arkası kesilmeyecek bir şekilde meçhul geleceğine kilitlenmektedir.Geleceğinin meçhul, karanlık olmasına rağmen alt yapısının sağlamlığından hareketle her şeyi değiştirebilme konusunda, konulan sınırlara bir başkaldırıya doğru yönelir. Arayışı bu defa mevcut birikimlerin çiğnenmesi yerin dibine batırılmasına bağlıdır. Burada da birbirinde çok farklı yöntemlerin denendiği, aynı şekilde çok farklı sonuçların elde edildiği bilinmektedir.Yola çıkışta tereddüt edenler ise "korkaklık" ile itham edilmekte, duruş çemberinin çevresinde kalanlar, çekingen davrananlar, duygularının bedellerini çok ağır ödemektedirler. Bu kavramı kendilerine dile getirip onu harekete geçirenler başarı geldiğinde faturanın kendisine kesildiğini görmekte gecikmemektedir. Bunun çeşitli mekanlarda nice misalleri bulunmaktadır.Her ne surette olursa olsun hareket, bilinçli şekilde arayışta olanların vazgeçilmez yaşam biçimidir. Hareketli olanların da, mutlak surette başına başlangıçta hesap edilemeyen bir yığın iş geldiği de bilinmektedir. Ardı arkası kesilmeyen dalgaları bakıp, zevk almak mümkün değildir. Dalgaların arasında kendisini atıp mutlu ve huzurlu da olunamayacağından, onun yıkıcılığına ve yıpratıcılığına karşı ondan yararlanma yoluna gidildiğinde mücadele enerjisinin farklı cihetlerde geliştiği görülmektedir."Çok bilen ve hareketli olanın başına çok şey gelir" yanlış bir değerlendirme olarak düşünülmemektedir. Bunu birey kendisi de, gayet açık bir şekilde sezebilmektedir. Meyveli ağacın taşlanması gerçeğinden dolayı kendisini değiştirme gayretine girmemektedirler. Metodunu değiştirse de çizgisini değiştirememektedir. İçinde bastıramadığı dalgalanmalar rotanın sabitleştirilmesini engellemekte çok geçmeden mevcut gelişime göre gelinen noktadan, yeni ufuklara yelken açılmaktadır.Dalgalanmanın sürmesine bağlantılı bir biçimde birey ulaştığı noktayı kesinlikle yeterli görmemektedir. Birçokları açısından katlanılamaz durumlar, onun dikkatini bile çekmemektedir. Çok geçmeden başkalarının tutkusu ile gerçekleşen başarılar, elde edilen zaferi basitleştirmekte, sıradanlaştırmakta ve değerinin yitirilmesine neden olmaktadır. Durumun böyle olması, inanılmaz bir rekabeti ortaya çıkarmaktadır. Kendisiyle yarışanlar çok daha ileriye gidebilme fırsatını gözlemekte ve yakalamaktadır. Onlar dünyanın kendilerini ıskalamasına kesinlikle izin vermemektedirler.İnsanın en değerli serveti sağlığını bile tehdit eden çalışma rekabeti esnasında hiçbir kıstas ve sınır tanınmamaktadır. Hiç kimse sağlık konusunda olumsuz bir fikre sahip değildir ama yakın gözlükle bakıldığında da dikkate alınmadığı görülmektedir. Elden gittikten sonra sıhhatin peşine düşülmektedir. Sıkça tekrar edildiği gibi değerlerin kıymeti maalesef kaybedilmeden anlaşılamamaktadır. Sonraki hatırlatmalar deneyim kazanmadan karşılık bulamamaktadır. Yerine göre sağlık hususundaki anlık teklemeler çok çalışmanın sonucuymuş gibi kendini pazarlama konusu bile yapılmaktadır. Bu konuda aynı çizgide olanlar birbirlerine sınırsız destek vermektedir. Her ne hikmetse çok çalışmanın esaslı meyvelerini gören olmamıştır. Kaybolup giden yıllar hüzünlü hatıralara dönüşmektedir.Anlık örnekler ve uyarılarla birey zorlandığında meşgale, ahlak, zaruret, sıradanlık gibi açıklamalarla kendini rahatlatmaktadır. Böyle olması gerektiğine dair örnekler bulmakta zorlanmamaktadır. Ancak bünyeler biyolojik açıdan birbirinden farklı olduğu gibi zihinsel, potansiyel açılardan da ayrıdır. Kısaca herkes farklı çaplara sahiptir.Dahili ve harici şartların hazırladığı ortamda herkes ayrı bir özlemle bulunduğu noktayı kabullenmekte aşırı derecede zorlanmaktadır. Mevcudiyetini kabullenenlerin ayaklarına kadar gelen, bir şekilde ulaştığı değerlerin de herhangi bir anlamı kalmamaktadır. O anda çok büyük, faydalı ve kazançlı görülen hususlar arkası kesildiğinden dolayı sabun köpüğü gibi çok geçmeden yok olup gitmektedir.Gerçek anlamda mücadelecilik görüntüsüyle beliren arayış ilerleyişe, ilerleyiş de gelişime zemin hazırlar, sebep olur. Yerinde saymamak insanın doğasında mevcuttur. Kendisini kandırdığında bunu oldukça geç farkına varmaktadır. Sık tekrarlandığı üzere insan ilk önce kendisini kandırdığından bunu fark etmesi de zor olmaktadır.İlerleme, gelişim, büyüme, kazanma, zenginlik, mutluluk, kendinin dikkate alınması, otorite haline gelmek, fikrine değer verilmek gibi hususlar soru olarak yöneltildiğinde, hedeflemeyen - istemeyen yoktur. Herhangi bir çaba ortaya konulmadan elde edilebilecek kazanımlar kuru yüklerden ve kamburlardan ibaret kalır.Her ilerleyişin mutlak surette bir bedeli, daha ağır bir ifade ile faturası bulunmaktadır. Bedel ödemeyi bir yaşam tarzı haline getirenler aslında toplumsal bir yönü de tayin etmiş olurlar. Toplum bir tek fert haline dönüşür. Merkezi bir mekanizma kendiliğinden oluşur. Büyümeye hazırlık esastır, olumlu - olumsuz her türlü sonuç karşılanmaya hazırdır.Kontrol dışı gelen ilerlemenin faturasını da kontrol etmek hem kolay değildir, hem de hazırlıklı olmak mümkün görünmemektedir. Kaldı ki farklı kaynaklara dayanan beslenmenin ölçüsünü, yansımasını tayin etmek de oldukça zordur.Belirtilen husus telefonun ucu gibi çift taraflıdır. Kendisini kontrol edebilen yönlendirebilir. Sonra da kendisi dışındakileri incelemeye başlayabilir. Ondan istifade etmek de kendi açısından son derece farklı sonuçlar ortaya çıkarır. Sonuçların değerlendirilmesi ile birey dolayısıyla toplum bulunduğu noktadan ileriye doğru hamle yapar. Hamlelerdeki açıkları değerlendirenler, ya da kendine adapte edenler kendilerince kazanmaya başlar. Su akarken testiyi doldurmak yerine suyun sürekli akmasını sağlamak toplumsal bir kazanımdır.Arayış durumu, onun başkalarına adapte olmasını kolaylaştıran bir husustur. Kendi gelişim çizgisindeki yapısına göre lokomotif veya vagon pozisyonunda yaşamını sürdürür. Hangi pozisyonda yer alırsa alsın mutlak surette hizmet sektörünün hem yürütücüsü, hem de pazarı durumundadır. İç içe geçmiş olduğunu düşündüğümüz bu durum karşılıklı olarak birbirini destekleyerek, besleyerek geliştirir.Yürütücülüğü yerine göre bürokrasi adına da kendi adına da gerçekleştirebilir. Burada liderlik durumu ön plana çıkar. Lider ekonomiyi, toplumu, kurumu yönlendirebilir. Bunlardan çoğunu gerçekleştirebildiğinde ise o artık lider olarak, tanımlanan diğerlerinde daha üst noktada görülmeye başlanan kişi olur.Birey çoğunlukla lider olmak üzere yola çıkmamış, ancak şartlar ya da diğerlerinin pozisyonu onu ileriye fırlatmıştır. Yetişme çağlarında gelişimini eksiksiz tamamlamaya çalışanlar, şartların veya diğerlerinin sunduğu fırsatı değerlendirme fırsatı yakalarlar. Hazırlık o andan, ileriki zaman dilimine uzanan her şeyin alt yapısıdır. Hazırlıksız yakalanılan fırsat değerlendirilse bile en küçük bir çalkantıda toz olup gitmektedir. Öne geçmek kadar önde kalabilmek de önemlidir.Her şey iyi giderken ya da iyi gittiğini düşündüğünüzde birden tepe taklak olursanız ne olur? Ya orada kalırsınız ya da yeniden ayağa kalkmaya çalışırsınız. İkincisini başardığınızda mutlak surette sebebi arar ve araştırırsınız eğer araştırmazsanız zaten ayağa kalkmanın da bir anlamı olmayacaktır. O yüzden başarısızlıklar başarı için mutlak surette gereklidir. Başarısızlık sorgulandığında ilerleme ve değişim pozitif yönde başlar. Ondan sonra farklı düşünce yöntemleri ve davranışlar geliştirilmelidir ki bir kere daha aynı sonuca ulaşılmasın.Kişiliğin oluşmasında etkili olan davranışlardır. Yaşamı mücadeleler içinde geçen insanların bıraktığı eserler ile mevcut eserleri tüketme gayretinde olanların ardında kalan eserlerin ayırımını herkes yapabilmektedir.Her insan doğar, yaşar ve ölür. Bu çizginin realiteye uygun bir şekilde filme alınması tek bir merkezden yapılsa bile mahalli, coğrafi, kültürel şartlar farklı nitelikleri görsel bir şova dönüştürecektir.Emperyalist amaçlar doğrultusunda Batı Anadolu'ya gelen Avrupa'nın iki unsuruna halkın tepkisi farklı olmuştur. Hatta biri diğerine tercih edilmesinde mahzur görülmemiş, alternatif kabul edilmiştir. Aynı şekilde Türk milletine gerçek alternatif sunabilenler çok geçmeden toplumda karşılık bulduklarını gayet net bir şekilde görmüşlerdir. Tercihlerinin toplumca benimsendiğini, mücadele vesilesi olduğunu fark etmişler, daha da ileriye gitme gücüne ulaşmışlardır. Hayal ufuklarını daha da zorlama ihtiyacı hissetmişlerdir.Sinema endüstrisinin bize ait tercihlerin ve alternatiflerin peşine düşmesi bizden olanı, bizim tarafımızdan bizden olanlar ile olmayanlara hizmet götürmesi anlamına gelmektedir. Bunun karşılığında endüstri gelişmekle kalmamakta aynı zamanda haklılığımızı vakit kaybetmeksizin kamuoyuna takdim etmektedir.Attila, Cengiz Han, Lawrence filmlerine karşı Diriliş, Fetih 1453, Osmancık, İngiliz Kemal alternatifleriyle, hatta alternatiflerin dahi alternatifleriyle beyazperde yeni eserler sunmak tarihimiz açısında zor olmasa gerektir.