Değerli dostlarım;Bugün "zamanın ruhu"nun son bölümünü paylaşacağız.Evet,1930’larda başlayan dünyayı yönetme programının TC’ye uygulanan programı ana hatlarıyla anlatmaya çalıştık..Şurası bir gerçek ki, dünyada uygulanacak programın, politikanın laboratuvarı ülkemiz olmuştur. Çünkü bu topraklar dünyanın kilidi durumundadır. Bu topraklarda kim nüfuz sahibi ise dünya onun güdümünde olur. Başka bir deyişle; burada başarılan politikayı dünyanın bütün devletlerine uyarlayabilirsiniz. Her ne kadar Mezopotamya Nil ile Fırat arası diye tarif edilse de aslında Anadolu topraklarının tamamını kapsar.İşte bu yüzden tarihten bugüne, bundan sonra da böyle devam edecektir. Bölge milletler ve medeniyetler mezarlığıdır..Bundandır ki, ekonomik, sosyal, kültürel, asayiş, istihbarat ve insan kaynaklarımızı dantela gibi örmüş, gergef gibi işlemişlerdir.. Kurumları tamamen kontrol altına alarak, milletimizi bloke etmişlerdir.Peki, böyle mi devam edecek. Asla ve kat'a. Çünkü hayatın doğal akışına aykırı durum söz konusu. Böyle devam etse, şer ittifakı galip gelecek demektir. Bu da fıtrata aykırı ve Allah'ın taahhüdüne uymayan durum olacaktır.. Pozitif bilim açısından da olmaz. Bilimsel değildir.Bizim şansımız şu, yüzyıl önceki şartlar tekerrür ediyor. Yaklaşık, dünyanın şartları da aynı. Yani, yeni bir doğum, yeni şartlar oluşacak. Bu da bir yüzyıl önce tecelli eden şartların daha iyisi ile Türk milleti öncülüğünde insaniyetin emrine sunulacaktır..Bunun detaylarını bağımsız yazılarla reçete olarak nazarlarınıza sunacağız inşallah. Ümitvar olalım. Ye’se hiç gerek yoktur.. Unutmayın; ne zaman Türk'ün boynuna kement vurulsa çıkacağı bir ERGENEKON bulmuştur. Ne mutlu Türküm diyene! Varlığım, Türk varlığına armağan olsun!